HT Hayat Anasayfa Kasımda aşk başka’laşsın | Hayatın Sesi

Aşka yönelik umutlarımızı yüklediğimiz Kasım ayında o romantik ‘Kasımda aşk başkadır’ paylaşımlarını yapamadan, ülke olarak seçim telaşı ve büyük bir araştırma konusu olan, seçim sonuçlarının tüm kitlelerde şaşkınlıkla karşılanan sonuçları, Kasım ayının üzerimizde oluşturduğu romantizm ve melankoliyi aldı götürdü adeta.


Farklı bir giriş yaptığımız Kasım ayında aşktan bahsetmek zor oldu.


Hiçbir şey yapmak istemediğinizde ya da ne yapacağınızı bilmediğinizde ama yazı yazmak ve toplumun küçük bir kısmına bile olsa bir değişiklik yaratmak gibi bir yükümlülüğünüz olduğunda ne yapabilirsiniz?


Yaşadığımız hayatı değiştirmek istiyorsak, değişime kendimizden başlamamız gerekir, Başkalarını değiştiremeyiz elbet ama biz değişirsek dünyamız değişir.


Eğer hayatınızda olumlu değişiklikler yaşamak istiyorsak bu işi, önce içeriden halletmeliyiz. Yani kendimizden...

Kasım’da aşk başkadır diyelim ve aşka ilk adımı kendimizi severek atalım.


Mutlu ve başarılı bireyler olmanın en baş koşuludur KENDİNİ SEVMEK, başkalarına bağımlı olmamak...

Küçükleri sevmek büyükleri saymak klişesi ile büyütülen bizlere, kendimizi sevmenin nasıl birşey olduğu öğretilmedi. Sevme ve sayma önceliği hep başkalarına verildi. Kişilikli bireyler olmanın temeli önce kendini sevmektir oysa. Aksi halde sevgiyi alabilme başkalarının takdirine kalıyor. Birileri sevgi verirse alıyoruz, vermezse çöküyoruz, başkalarının takdiriyle motive oluyor, takdir edilmezsek çöküyoruz.


Geleneksel toplumlarda sık görülen çıkar gözetilmeden yapılan fedakarlıklar, kendi hakkını başkalarına vermek bir erdem olarak görülür genelde, oysa kendimizi gözardı ederek yaptığımız fedakarlıklar bir süre sonra hayal kırıklıkları ve öfke duyguları yaşatıyor insana...


Yemedim yedirdim, saçlarımı süpürge ettim diye sitem eden anneler, ya da ne istediyse yaptım, hayatımı ona adadım, kendim olmaktan vazgeçtim diye isyan eden sevgililer özbenliklerini gözardı edip hayal kırıklığı ve öfke duyguları yaşayanlara en güzel örnektir.


Çocukken biz, sadece misafir geldiğinde kapısını açtığımız, odalarımız vardı, o hanede yaşayan çocukların kendilerine özel bir yaşam alanları yokken her evde mutlaka bir misafir odası olurdu. Misafir harici oturulmasına asla izin verilmeyen, en pahalı eşyaların sergilendiği, eşyalar tozlanmasın ve kirlenmesin diye üstlerinin eski beyaz çarşaflarla örtüldüğü, çocuklar girmesin diye kapılarının kilitlendiği misafir odaları…



Eve nadir gelen 'kıymetli' misafirleri, ağırlamak üzere kurulan misafir odaları.

Türkiye'de bugün etkin olan nesil 'kullanılmayan misafir odalı evlerde' büyüdü.

Kendinden önce ‘büyüklerini say küçüklerini sev’ klişesiyle, misafir odalı evlerde büyüyen bu neslin büyük çoğunluğu girdiği kalplerde misafir odası tedirginliği yaşıyor.


Bugün itibari ile birilerine güzel görünmek için değil daha sağlıklı ve fit olmak için fazlalıklarınızdan kurtulun, o gün toplantı var diye değil de kendinizi iyi hissetmek için fön çekin saçlarınıza. Sadece sevgilinizle buluşmak için değil kendinizi iyi hissetmek için de makyaj yapın mesela, misafir geldiğinde donattığınız o masayı kendiniz için de kurun ve kendiniz için yapın o en güzel ve en lezzetli yemekleri, kendiniz için kullanın misafir geldiğinde kullanacağınız yemek takımlarını, kendiniz için giyin özel güne sakladığınız ayakkabıları ve severek aldığınız kıyafetlerinizi...


Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?

Hep hatırla: “Çaresizseniz, Çare “SİZSİNİZ”…’

Bu Kasım bir başka sevin kendinizi.



Gönül Sonzamancı

Yaşam Koçu

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.