HT Hayat Anasayfa Parçalı bulutlu bir hayat: Brad’in durumu karmaşık | Hayatın Sesi

17.!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde izlediğimiz, “Brad’s Status” (Brad’in Durumu: Karmaşık) idealist olmak mı yoksa kapitalist mi? sorusunu sorarak, gözünü para hırsı bürümüş insanları mizahi bir üslupla eleştiriyor ve aslolan insanın onuru ve yaşama kattıklarıdır diyor. Düş kurmanın güzel olduğunu fakat düşlerin içinde kaybolmanın insanın hayatına mal olacağını Brad’in yaşamı üzerinden anlatıyor. Karakter dramasını ortaya koyan film, çizdiği bağımsız profille, karakterle özdeşleşmemizi ve onun acılarını göğüslememizi istercesine, filmin yükünü omuzlarımıza bırakıyor.


Rekabet sömürüdür, azla yetin, elindekinin kıymetini bil ve her kim olursan ol, önce yaptığın işe inan ki ardından başarı gelsin. Eğer buna tüm kalbinle inanırsan başkaları da inanır. Mızmızlanmayı ve şikâyet etmeyi bırak, şimdi şükretme zamanı! Bu telkin içeren mesajları “Brad’in Durumu Karmaşık” filmindeki Brad’e söylemek istiyoruz, çünkü Brad hiçbir şeyden mutlu olmayan, kendi değerinin farkında olmayan, özgüven sorunu yaşayan bir problem çocuk sanki…


Kendini para ve unvan ile daha donanımlı olduğuna inandıran Brad, koca bir dünya içinde kendi boşluğunu yaratıyor ve sürekli hayaller aleminde! Kof hayaller kurarak, hayatı kaçırıyor, hayatın arkasından koşsa bile geçen zamanın telafisini yapması mümkün değil… Tren bir kez kaçtı mı, diğer trenin gelmesi zaman alıyor. Aslında karakterin, yüreğinin götürdüğü yere git, iç çatışma yaşama moralini yükselt, sen değersiz değilsin gibi bilinçaltı olumlamalarını kendine telkin etmesi gerekiyor.





Kuş misali özgür olamamak…

Bir duyguyu, bir düşünceyi belleğimize sokmak her ne kadar zor olsa da fizyolojik ve ruhsal eylemlerimiz gerçekleştiğinde huzura ermiş oluyoruz. Brad ne yazık ki bunu yapamıyor, kuş misali özgür değil, çünkü uçmayı bilmiyor ve birinin acilen ona uçmayı öğretmesi lazım.


Amerikan rüyası yaşamak için çırpınan aile babası Brad, oğlunun Harvard’a girme arzusu nedeniyle, oğlunun üniversite gezisi esnasında tanıştığı arkadaşları ile vakit geçiriyor ve sonra birden fikirleri olumlu yönde değişmeye başlıyor, akabinde şunu söylüyor: “İyi ki bir evladımız oldu, bu bile başarıdır.”




Bu cümleyi sarf etmesine karşın, zaman zaman evladını kıskanıyor, zira Brad hayatı boyunca herhangi bir güce sahip olamamış. Kıskançlığı hep devam eden güç tutkunu Brad, eski okul arkadaşlarını kendine rakip görüyor ve onlar gibi olmaya özeniyor, ama onlar kötü rol modeller, sebebi de hayatlarının darmadağın oluşu! Para hayatlarını zehirliyor ve giderek dibe batıyorlar. Dibe battıklarını da saklıyorlar. Hep bir yarış var, hem de hiç bitmeyen türden! Mükemmel olma eyleminin üzerine bir çarpı atan film, “kimse mükemmel değildir” diyerek şu göndermeyi yapıyor: “Rekabeti bıraktığın zaman kim olduğunun farkına varırsın, çünkü tek mutlak gerçek vardır, o da soluk almak.”


Para saadet getirir mi?

Özünde film, “Her insan başlı başına bir değerdir, para tam anlamıyla saadet getirmez, paranın ne azı, ne de fazlası faydalıdır, yetecek kadar olması kafidir” mesajını seyirciye yollayarak hem Brad’e, hem de seyirciye “Son pişmanlık fayda etmez, anı yaşa, geçmişi geçmişte bırak ki, için içini kemirmesin. Etiketlerden kurtul, kendini akışa bırak” önermelerinde bulunuyor. Şu sürekli hatırlanmalıdır ki, güne mutlu ve neşeli başlamamız; bizi enerjik yaptığı gibi, huzurlu hissetmemizi de sağlar.


Eğer yukarıda aktardığımız verilerden yola çıkarak filmi farklı bir açıdan okursak; Brad idealist bir adamdır ve sivil toplum kuruluşlarında saygıdeğer bir kariyere sahiptir, fakat para takıntısı nedeniyle kötü yola sürüklediğinden bihaberdir. İşte burada şöyle bir soru gelir akıllara: “Kapitalizm mi, idealizm mi, yoksa her ikisinden de mi?” Brad’e göre kapitalistler ve idealistler arasında büyük bir savaş olduğu için, idealistlerin “görünmez”, kapitalistlerin de “popüler ve görünür” olduklarını ortaya koyuyor. Şu bir gerçek ki, zafer sadece ve sadece elindekilerin kıymetini bilerek gerçekleşiyor. Brad’in iç çatışmasından yola çıkan film, insanların seçtikleri yoldan yürümelerini ve sonuna kadar çabalamalarını öngörüyor.


Hayali benlikte yaşayan Brad…

Buhran geçiren Brad, hikâyede iç sesiyle konuşuyor ve film monolog havasında ilerliyor. Genel çerçeveye göre, ağlarını pozitif psikoloji ile ören film, benlik, öz güven, hayali benlik ve öz tatmin gibi psikolojik terimlerini irdeleyerek, zeminini tinsel bir altyapıya dayandırıyor. Hayali benlik (ideal benlik) ile ilişkilendirebileceğimiz Brad hayali benliğe ulaşmak için çabalıyor ve bu da hayal kırıklığı yaşatıyor, zira sürekli olmak istediği bir hayalle özdeşleşmesi ise haliyle benlik tutarsızlığı yaşamasına sebebiyet veriyor. Gelin görün ki, tüm bu sorunlarla boğuşan Brad aile ortamında bambaşka biri. Deyim yerindeyse, aile ortamında lider olan Brad, çocuğu ve eşiyle iyi bir ilişki içinde… Öz saygı/değer konusunda da sıkıntı çekmiyor. Hem aile konusunda kendisine saygı duyuyor hem de çevresi ona saygı duyuyor.


Çoğu zaman “hayali benlik” ve “öz tatmin” kavramlarının ağırlığını taşıyan Brad, gençliğinde tam verimli ve istediği gibi bir hayat süremediğini öne sürerek, hep kısır döngünün içine giriyor. Peki, sebebi ne? Öz tatmin duygusu ile bütünleşememe ve yetersiz olma durumu. Aslında Brad gibi, bazı kişilerde orta yaşın getirdiği depresif durumlar gerçekleşiyor ve gerçekleştiği vakit, kişiler sahip oldukları benliklerden uzaklaşıyorlar.





Kıskançlık en büyük canavardır

Tabii şunu da unutmamak lazım: Brad’in bu denli hırçın oluşu; kararsızlığı ve kendinden şüphe duymasıdır. Brad, mal mülk sahibi olamadığı için büyük bir eziklik hissediyor, bazı konularda kendince haklı olsa da sonuç değişmiyor. Ya onun gibi aile yaşamınız olacak ya da sürekli kariyer peşinde koşturacaksınız. İkisinin aynı anda işlemesi kimi zaman zor oluyor. Mesela kıskançlık krizleri geçiren Brad’in arkadaşları kariyer sahibi, ama aile ilişkileri oldukça zayıf. Açıkça belirtmek gerekirse; her insanın kendine has özellikleri var, önemli olan insanın kendini nasıl ifade ettiği… Vizyonu, misyonu ve kalitesi de cabası!


Özetle film, duygusal sahnelere mizah katarak, seyirciyi içinde bulunduğu durumla özdeş hale getiriyor ve bunu yaparken de kişisel gelişim metotlarına başvuruyor. Zaten hayatımızda da sürekli bir gelişim sağlamıyor muyuz?


Ufak bir not: Brad’a can veren ben Stiller’ın gözlerinde sanki bir hüzün vardı. 2014 yılında prostat kanseri olan ve 2016 iyileşen Stiller yorgun ve isteksiz gibiydi, fakat Brad’in başına gelen olaylara inandırıcılık konusunda sıkıntı çekmediğini seyirciye gösterdi. Genel itibariyle, belli bir mantık çerçevesinde ilerleyen ve kendini sevdiren film, finalinin havada kalışıyla seyircinin zevkine bir parça gölge düşürmedi dersek haksız sayılmayız.


Yazı: Arzu Çevikalp

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.