HT Hayat Anasayfa Doğduğunda koklayamadığı torununa hasret kadınlar | Sağlık

Tüm dünyayı kasıp kavuran pandemi, bugünlerde biraz nefes aldırsa da pek çok şeyi değiştirdi hayatımızda. İş hayatı, sosyal ilişkiler derken aile bireyleri ve ilişki durumları da dahil, bugüne kadar hiç aklımıza gelmeyecek şekilde yaşandı bazı şeyler. Örneğin, ebeveynlerin çocukları ve torunlarıyla olan ilişkileri.


Son iki yılda; 50 yaş üstünde olan, çocuğu evli, torun bekleyen büyük ebeveynler, pandemi nedeniyle gerçekten çok talihsiz durumlar yaşadı. Çocuklarıyla olan bağlarında herhangi bir sorun yaşamayan, çalışmak ya da yaşamak için yurt dışında bulunan evlatlarıyla görüşemeyen, yeni doğan torunlarını kucaklarına alamayan, onların doğum çoşkusunu uzaktan yaşayan bu kadınlar, gerçekten bu yüzyılın belki de en talihsiz büyük ebeveynleri. Bir dönem insanı olarak; çocuklarının doğumlarında yanında olamadıkları gibi, torunlarını da kucaklayamadılar. Mis gibi torun kokusuna hasretler.




Hesna Evcüman, “İlk kız torunumu doğduğunda kucağıma alamayacağım, hiç aklıma gelmezdi” diyor.


55 yaşındaki Hesna Evcüman, onlardan biri. Emekli. İkisi kız ikisi erkek, dört çocuk sahibi Hesna Hanım’ın kızı Cansu, iki sene önce evlenmiş, eşinin görevi nedeniyle Kıbrıs’a yerleşmiş. Yedi ay önce de bir kız bebek dünyaya getirmiş. Pandemi nedeniyle ülkelerin giriş-çıkışları kapanınca Hesna Hanım, çok istemesine rağmen, kızının yanında olamamış. “İlk kız torumunu kucağıma alamayacağım, hiç aklıma gelmezdi” diyor. Doğumunda kızının yanında olamadığı için hem çok özüldüğünü hem de büyük endişeler yaşadığını söylüyor. Torunuyla ilk tanışması, telefonuna gönderilen fotoğrafla olmuş. Hesna Hanım, hislerini şöyle anlatıyor: “İlk iki torunum erkekti. Bu kez bebeğimiz kız olduğu için bir başka oldu. Kızımın kopyasıydı, bir Cansu daha geldi dedim. Hem yanında olamamak hem de kızımın kızı olması nedeniyle ilk iki torunumdan daha farklı duygular içindeydim. Uzakta olduğum için çok yoğun bir tedirginlik yaşadım. Keşke yanında olabilseydim, bu kadar tedirgin olmazdım, diye düşünüyorum.”


“Sevgiyle seslenediğimde karşılık veriyor, daha çok özlüyorum”

Ya, uzaktan anneanelik nasıl bir şey? Dokunamamak hissi, sarılamamak.. Hesna Hanım anlatıyor: “İlk zamanlar; torumum oldu mu, oldu, diye düşünüyordum. Ama şimdi artık büyüdü ve bana telefonda da olsa tepkiler veriyor. Uzaktan ona sevgi sözleriyle seslendiğimde bana karşılık veriyor ve o zaman daha çok özlem duyuyor insan...”


Bu uzaktan sevme hali, torunuyla tensel temas kuramamak, gözüne bakamamak, çok zor gelmiş Hesna Hanım’a; görüntülü telefon konuşmalarıyla avutuyor kendini. “Bu sabah konuştuk, gülüştük yine” diyerek anlatıyor: “Telefon görüşmelerimizde en başından beri hep ekranı açık konuştuk, bana ekrandan uzun uzun bakıyor, herhalde tanımaya başladı.Onunla görüştüğümüz zaman kızım, telefondaki görüntüyü büyük bilgisayara geçiriyor. Artık büyük ekran üzerinden beni tanıdığını hissediyorum, tepkileri bunu belli ediyor.Keşke yanında olabilsem de koklasam doyasıya...”


Hesna Hanım, çoktan iki doz aşısını oldu, uçak biletini aldı, kız torununa aldığı hediyelerle birlikte bugünlerde Kıbrıs’a gitmeye hazırlanıyor. Bundan sonra hep kucak kucağa olmayı dileyerek, “Yedi ay sonra torunumla tanışmayı iple çekiyorum” diyor.





Kader Şan, biricik torununun ilk fotoğrafını telefonunda gördüğünde, “Yanında olmak ve onları görmek için inanılmaz istek duydum” diyor.


“Keşke pandemi bitse, sınırlar olmasa ve yanlarına uçsam”

Kader Şan; 60 yaşında, emekli kadın doğum doktoru. O da tıpkı Hesna Hanım gibi, torununu uzaktan sevenlerden. Kader Hanım’ın oğlu, neredeyse üç yıldır uluslararası bir firmada bilgisayar mühendisi olarak İngitere’de çalışıyormuş. Yaklaşık altı yıldır evli olmalarına rağmen ancak bebekleri olmuş. Pandemi nedeniyle sınırlar kapalı olduğu için Kader Hanım, ilk ve biricik torununun bir ay önceki doğumunda bulunamamış. “Bu beni çok üzdü ve tedirgin etti. Neyse ki her şey iyi sonuçlandı” diyor. Biricik torununun ilk fotoğrafını gördüğünde hissettiklerini ise şöyle anlatıyor: “Onu ilk gördüğümde göz yaşlarına boğuldum. Çok beklenen bir bebekti ve ben çok mutlu oldum, dedim ki; bir isteğim daha gerçekleşti, şükürler olsun. Yanında olmak ve onları görmek için inanılmaz istek duydum.”


O ilk fotoğraftan sonra Kader Hanım, her an torununu izlemek, sesini duymak için, videolarını defalarca izleyerek hasretini dindirmeye çalışıyor. “Teknoloji sağ olsun” diyor, hergün Face time’dan görüntülü konuşuyor, ama dokunma ve sarılma isteğinin çok fazla olduğunu söylüyor. “Keşke pandemi bir an önce bitse, keşke sınırlar olmasa ve hemen yanlarına uçsam. Biricik torunumu görüp kokusunu alacağım günü, sabırsızlıkla bekliyorum” diyerek duygularını dile getiriyor.




Sevda Köksoy Küey, ailesinin ilk torunu olan yeğeninin kızını, aylarca sadece fotoğraflarından görmüş.


Pandemide büyük hala olmak

Sevda Köksoy Küey de uzaktaki büyük ebeveynlerden. Kendisi “torunum” dese de O, ağabeyinin Almanya’da yaşaşan kızının torunu nedeniyle pandemide büyük hala olmayı anlattı.


Sevda Hanım, 59 yaşında. 23 yaşında bir oğluvar. 30 yıldır İstanbul Barosu’na bağlı olarak avukatlık mesleğini sürdürüyor.


Sevda Hanım’ın 1990 doğumlu yeğeni, İstanbul Lisesinden (eski adı İstanbul Erkek Lisesi) mezun olduktan sonra okumak için Münich Teknik Üniversitesi’ne gitmiş ve Türkiye’ye dönmemiş. Almanya’da mimar olarak yaşıyormuş. Pandeminin hepimizi bambaşka hayatların içine hapsettiğini düşünen Sevda Hanım, ailenin ilk torunuyla karşılaşmasını; “Hiç bilemediğimiz, söylense inanmayacağımız, yepyeni bir durumdu bu” diyerek özetliyor ve şöyle konuşuyor: “Yeğenimin çocuğu oldu 6 Aralık 2020'de, -ben ona torunum diyorum- ve yalnızca ben değil, dedesi de torununun doğumuna gidemedi. Sadece anneanne gidebildi, O da hastaneden çıkıncaya değin ne kızını ne de torununu görebildi. Oysaki bizim ailemizin ilk torunuydu Galia ve biz O' nu; koklayamadan, yalnızca fotoğraflarından gördük aylar boyunca.”


Sevgiyle söylediği şarkılar gönderdi ona

Galia’nın ilk fotoğrafını, büyük bir merakla beklemişler. “İlk gördüğüm an çok heyecan vericiydi. Gözlerim doldu, annesinin doğumu daha dün gibiyken, şimdi O' nun çocuğunun olması, kucağındaki hali, çok garip, mutluluk verici bir duygu daha önce bilmediğim. Hani derler ya torun çok seviliyor diye, gerçekten de öyle” diye anlatıyor o ilk anları.


Dokunamamak, gözünün içine bakarak sevgiyle şarkılar söyleyememek, Sevda Hanım’ı çok üzmüş. “Daha önce annesine söylediğim çocuk şarkılarını telefona kaydedip gönderdim” diyor. Teknolojinin bugün geldiği noktada her an görüntülü konuşma imkânı sunduğunu, torunun gelişimini neredeyse haftalık görebildiğini belirtiyor: “Hatta İstanbul’da olsak belki de bu kadar görüşemezdik pandemi nedeniyle ve İstanbul’un karmaşasında” diye konuşuyor.


‘Kendi çocuğu olma’ ve ‘torun sahibi olma’ durumu karşısındaki duygularını da ifade eden Sevda Hanım, sözlerini şöyle tamamlıyor: “İnsanın çocuğu olduğundaki telaşı/paniği, ağladığında elinin ayağına dolaşması, tecrübesizliği yani, zamanla uçup gidiyor tabii ki. Şimdi Galia ile daha rahat ilişki kurabileceğimi düşünüyorum. Ama bu pandemi bütün bildiklerimizi rafa kaldırdı ve kendi normalini yaratmaya başladı. Birlikte olabileceğimiz günleri bekliyorum, rahatlığımı yansıtmak ve onu doyasıya koklamak için.”



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.