HT Hayat Anasayfa Siz kimsiniz? | Yaşam

Annemize, babamıza, yıllardır aynı yastığa baş koyduğumuz eşe “Beni anlamıyorsun” diye serzenişte bulunmayı, “Kendimi bildim bileli” cümlesini her sohbette araya sıkıştırmayı biliyoruz; ama kim olduğumuz hakkında gerçekten bir fikrimiz var mı? Bu soruyu yakın bir arkadaşıma şu an yöneltecek olsam (...zira uzaksa yanlış anlayabilir!) adı ve soyadı, bilemedin mesleği dışında verecek ne cevabı olurdu merak ediyorum. Öyle dedektif vari bir şekilde köklerinizin peşine düşmek, soy ağacı çıkarmak, hekimlerin kapısını çalmak ya da hayatınıza giren insanlardan gerçek sizin kim olduğunun ipuçlarını toplamak “Ben kimim?” sorusunu yanıtlamıyor.


Ben de bu yazıda size mucizevi yollarla bu soruya yanıt bulmanızı vaat etmiyorum, onu peşin peşin söylemeliyim. Pazar pazar içiniz kararmasın, yalnız değilsiniz. Onu bilin. 3 yaşından beri kameraların karşısında olan, “Kuzuların Sessizliği”, “Taksi Şoförü” gibi kült filmlerin Oscar’lı yıldızı Jodie Foster da geçtiğimiz günlerde itiraf etti. 55 yıllık ömründe Foster’ın ne parada, ne şaşaalı bir evde, arabada ne de şöhrette gözü olmuş; setlerde geçen hayatının, çektiği her filmin tek bir amacı varmış, o da “Ben kimim?” sorusuna yanıt bulmak. İşte Foster setlerde peşine düştüğü bu sorunun yanıtını ararken siz de aynını sinema koltuğunda onu ve onun gibi başka pek çok oyuncuyu, senaryoyu izlerken yapabilirsiniz.


Belki beyazperde kafayı bozduğumuz bu sorunun yanıtını bulmada yardımcı olabilir. Tabii izlerken bazı tüyolara ihtiyacınız olacak... Zaten ekim ayında skandallarla sarsılan Hollywood da kim olduğumuzu anlamaya, kendi değerlerimizi sorgulamaya, iç hesaplaşma yapmaya sanki daha çok teşvik eder oldu, bir içe dönüş başladı. 90’ıncı kez sahiplerini bulacak Oscar’a aday filmlerde iç hesaplaşma, kimlik arayışı dikkat çekiyor. Misal, 13 dalda aday olan Lady Bird... Sinema dünyasındaki bu içe dönüş rüzgârlarına cesur kadınların başlattığı “Me too” hareketi de eşlik ediyor.


Neyse... Tıpkı Foster’ın kim olduğunu anlamak için kendini filmlere vermesi gibi biz de o filmleri benliğimize ışık tutmak için izliyor olabilir miyiz? Aslında kendimizi hikâyenin içinde bulurken “Onun yerinde olsam ne yapardım?” sorusu üzerinden kimliğimiz hakkında fikir sahibi olmaya çalışıyoruz. Habertürk Gazetesi sinema eleştirmeni ve HT Pazar yazarı Mehmet Açar “Filmler kendimizi keşfetmenin, anlamanın yollarından biri” diyor ve ekliyor: “Beyazperdede farklı deneyimler yaşayan karakterler aracılığıyla biz de filmlerin bir parçası oluruz. Her şeyi uzaktan, güvenli bir mesafeden izlesek ve filmde olup biten hiçbir şeyi değiştiremesek de duygu ve düşüncelerimizle olayların içindeyiz...” Dolayısıyla, seyrettiğimiz her serüvende aslında biz de varız. Tıpkı karakterler gibi tercihlerimiz var, kendimizi keşfediyoruz, hayatı daha iyi anlamaya başlıyoruz. Açar, “Süper kahramanlarda dahi aslında kendimizi ararız. Onlar gibi zor seçimlerle karşı karşıya kalır, zaaflarımız ve zayıflıklarımızla yüzleşiriz. İyi yazılmış karakter olmadan iyi film olmaz” diyor.


Dahası iyi filmlerin karakterler aracılığıyla bizi değiştirdiğini, dünyayı ve insanları daha iyi anlamamızı sağladığını söyleyen Açar devam ediyor: “Karakterler, kendimizi bazen iyi bazen kötü hissetmemizi sağlayarak bizi kendimizle yüzleştirir, kim olduğumuzu ya da kim olmak istediğimizi sorgulamamızı sağlar. Çocuklarımızla iletişimin tıkandığı noktalarda, birlikte film izlemek, karakterler üzerine konuşmak zihin açıcıdır. Çünkü bir karakteri neden çok sevdiğimizi ya da sevmediğimizi anlatırken aslında kendimizden söz ederiz...”



‘Beyin doğruyu söyleyecek kadar dürüst değil’

Gelelim kim olduğumuz sorusuna neden kolay yanıt bulamadığımıza... Kendimize kimlik oluştururken önce aileden, sonra okuldakilerden, nihayetinde profesyonel ve sosyal yaşamda karşımıza çıkanlardan kopya çekerek bir şeyler ortaya çıkarıyoruz. Hayatımıza giren herkesten bir parça var o kimlikte. Şimdinin sizi, geçmişten ve gelecekten izler taşıyor. Kendimizi tanımakta bir başımıza yol alamıyoruz. Ötesi de var... Teksas Üniversitesi’nden Prof. Raj Rangunathan, aklımızın kim olduğumuz sorusuna yanıt bulma konusunda sınıfta kaldığını söylüyor. Rangunathan’a göre devamlı gerçek olmayanları kurgulamak üzerine bir eğilimimiz var. Yani beynimiz “Ben kimim?” sorusuna doğru cevabı verecek kadar dürüst değil.


‘Kimlik yaratılır’

“The Self Illusion: Who Do You Think You Are?” (Kendini Kandırmak: Kim Olduğunuzu Düşünüyorsunuz?) kitabının yazarı Bruce Hood “Kimlik aslında kendi hikâyeniz, üstelik beynimiz tarafından inşa ediliyor” diyor. Psikiyatr Thomas Szasz’a göre de “Kimlik keşfedilen değil, yaratılan bir şey...” Kimliğin hayallerle şekillendiğini iddia eden psikoterapist Mel Schwartz ise “Ben kimim sorusunu kendinize sıklıkla sormaya başladıysanız kimlik çatışması yaşıyorsunuzdur” diyor. “Ancak ironik olan, bu soruyu ne kadar sık soruyorsanız kendinize karşı o kadar kırılganlaşmışsınız demektir. Bu da hakikaten kim olduğunuzu keşfetme arzusu değil, hayallerinizdeki sizin kim olduğunu açığa çıkarmaktır. Aslında kimlik bir sonu varmış gibi kısıtlanamaz, bu bir süreç...”


Cevap başkalarında

Tek bir kimliğe hapsolmadığımızı söyleyen, kimlik bulma konusunda bir kitap kaleme alan bir diğer isim CEO ve eğitmen Stedman Graham. Graham’a göre, kimliğin tek bir açılımı yok: “Kimlik, yeteneklerinizin, güçlü yanlarınızın, tutkularınızın, umursadıklarınızın bir kombinasyonu... Ve pek çoğunuzun kim olduğuna aslında başkaları karar veriyor; bunda ten renginiz, dostlarınız, dininiz ve davranışlarınız belirleyici oluyor...” Daha fenası, internet de kafaları iyice karıştırdı. İstediğimiz tarafımızı filtreleme lüksüne sahibiz artık. Yani kendi replikalarımızı üretiyor, istediğimiz kimliğe bürünebiliyoruz. Bunu en çok da zaaflarımız, korkularımız üzerine perde çektiğimiz sosyal medya hesaplarımızda yapıyoruz. Hayatın gerçekleri yüzümüze çarptığındaysa sudan çıkmış balığa dönüyoruz. Mesela psikoterapist Mel Schwartz, “Uzun yıllar, belki de yetişkinlik döneminin tamamını evli olarak geçiren danışanlarım boşanmanın ardından kim olduklarını bilemez hale geliyorlar” diyor. Kendini bulmakta en çok zorlananların başındaysa kendini çok iyi tanıdığını iddia edenler geliyor; zira en çok onlar kendine yalan söylüyor.



Kim olduğunu bulamama kaosu

Zaaflarımız, hayallerimiz, tutkularımız, korkularımız, başkalarının beklentileri kimliğimizi en çok maskeleyen faktörler... Prof. Meg Selig, kim olduğunuzu bulamadığınızda en sık yüzleşilen 8 kaosu sıralıyor:

1- Tatminsizlik

2- Sonu gelmeyen mutsuzluk

3- İç çatışma

4- Başkalarını anlamama, başkaları tarafından anlaşılamama kaygısı

5- Karar almada zorlanma

6- Kendini kontrol edememe

7- Üzerinde toplumsal baskı hissetme

8- Hoşgörüsüzlük


9 tip kişilik

Kendini tanıma sanatı olarak bilinen, Yunanca “9” anlamına gelen “enne” ve kişilik kelimesinin karşılığı “agram” kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan “enneagram”, 9 kişilik tipinden söz eder ve kişinin kendisini tanımasının, bu kategorilerden hangisine ait olduğunu seçmesinden geçtiğini öne sürer. Filmlere de bu gözle bakıp izlerken yaptığınız tercihleri, sizi en çok etkileyen sözleri dürüstçe not alırsanız, kafa açabilir!


Tip 1: Mükemmeliyetçi

Tip 2: Yardımsever

Tip 3: Başarı odaklı

Tip 4: Özgün

Tip 5: Araştırmacı

Tip 6: Sorgulayıcı

Tip 7: Maceracı

Tip 8: Meydan okuyan

Tip 9: Barışçı


Haber: Sema Ereren


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Akıl yaşta deyil baştadır.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.