HT Hayat Anasayfa Barışık insanların berberi: Hallak | Yaşam

Şimdi bu sıcak gündemde bir berberin haberini yapmak çoğu kişi için gereksiz gelebilir, ama -elden hiçbir şeyin gelmediği- sıradan kent günlerimizi geçirirken, hayat da akıp gidiyor. Ve aslında bu yazı, başka bir şeyin yazısı. Biraz bilinç akışı, biraz tespit, biraz da haber... Neresinden tutarsanız, sizindir. Çünkü beyaz saçlarımla barışma zamanının geldiğini düşünüyordum ki; "İnsan berberi Hallak" ile tanıştım. Meğer o da kendi ve çevresiyle barışık, kendini iyi ifade eden- kadın, erkek, çocuk, yaşlı – insanların saçlarını kesmeye özen gösteriyormuş. Kendimizle ve hiç kimseyle barışmayı beceremediğimiz şu günlerde, Hallak'ın Kadıköy Yeldeğirmeni'ndeki dükkanına gittim.


"Kapıyı itmeyin!!! İtme. Kapıyı itmeyin cama vurun açalım" yazan demir parmaklıklı kapının camını tıkırdatınca; gözgöze geldik. Instagram hesabından takip ettiğim adamdı, tanıdım. Artık beyaz saçlarımı kapatmak istemediğimi, kısa kestirip grileşmek istediğimi belirtip, "Yenileşmeye, değişmeye ve yüzleşmeye geldim" dedim, demesine de "Randevu aldınız" mı deyince, yüzüm asıldı. Peki, randevu verin, o halde dedim. Dükkanın müşterilere ayrılmış kanepesine oturdum. Yanıma gelip, sohbet etmeye başladı. Beni kararsız bulmuş olmalı ki; her 2-3 haftada bir beyazlarınla yüzleşeceğine, rahat bırak bir kere yüzleş, devam et, dedi. Hak verdim.


Aslında kesin kararlıydım, saçımı boyatmamaya... Ama 2-3 ay dayanacaksın, beyazlar iyice çıkıncaya kadar, deyince canım sıkıldı, hatta korkunç buldum bu lafı; ama rimele benzer saç dibi boyaları bilgime dayanarak durumu makul karşılamaya çalıştım. Kendi kendime; saç diplerimi bu boyayla bölgesel boyar, iki-üç ay dayanır diye düşünürken, kapıdan genç bir kadın girdi arkadaşıyla birlikte ve burada olmaktan çok heyecanlı görünüyorlardı. 4'üncü Levent'te yaşadığını, Maslak'ta çalıştığını, - ben tam da burayı nasıl bulduklarını düşünürken- Hallak'ı Instagram'dan takip ettiğini anlattı. Hallak benimle sohbetini bölüp, bu genç kızın isteğini öğrenip, randevu verdi. Bana döndüğünde, elindeki iki fincanı işaret edip; kapının önünde içebiliriz, dedi.


'Kuaför değilim'

Adın ne dedim, "Hallak" dedi. Biliyorum, ama gerçek adın ne?.. Hallak işte, dedi. Üstelemedim. Hallak, Osmanlıca'da "Berber" demekmiş. 10 ay önce açmış dükkanını. Kuaför müsün, dedim, "Hayır, insan berberiyim" dedi. Yani?.. "Sadece insan olan var ya... İnsan işte. Bunun yerine başka bir şey söyleyemezsin, başka bir sıfat koyamazsın.... Ama işte biz, bunu unutuyoruz. İlla bir şey olması lazım, tıpkı tuvalette olduğu gibi bir cinsiyet konulması lazım yani. Ben oraya -cinsiyetsizliğe- yöneldim ve bunun doğru olduğunu biliyorum" dedi. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, herkesin saçını kesiyormuş. Bu nedenle bu küçük dükkanda bir şeyler oluşturmaya çalışıyormuş. "Bu oluşturduğum şeyi anlayacak insanların gelmesini istiyorum" diyor. Peki, bu oluşturmak istediğin şey ne, diye soruyorum. Kısaca; "istediğim saça ulaşmak, gibi bir şey" diyor, anlatıyor: "Yani ben kişinin nasıl bir saç istediğini anladıktan sonra ona hizmet etmem gereken bilgi, birikim ve zanaata sahibim. Bu zanaati ona sunuyorum; seni anladım dostum bak böyle de göstereyim, diyorum. Beğenirse istek ve hizmet birleşiyor. Ama ben seni anlamayıp başka yönlere de gidebiliyorum. Bu böyle bir durum, yani amacım, 'istediğim saçı' elde edebilmek aslında."




Hallak saçımı keserken, özportre çektim.


'Faşizm bizim meslekte de var'

15 yıldır meslekte olduğundan çok usta ile çalışmış, mesleği irdelemiş. "Makası eline alan, sen bana bırak der. Mühür gibi bir laf bu. Sana bıraksın da sen kimsin?" diye soruyor. Her işte olduğu gibi faşizm bizim meslekte de var. Adamı bir hafta gözlemliyorsun, işi olmadığı zaman kendini nasıl yerlere atıyorsa, iş olduğu zaman da kendini gereksiz yerlere sokuyor" diyor, anlatıyor: "Faşist de senin hayatını gasp edebiliyor yani böyle kestim, deyip, alıyor paranı gönderiyor seni. Sonra sen artık onunsun. Boyunduruğu altında dolaşıyorsun aslında yani. Onun mührü, imzasını taşıyorsun. Kendin bir şey oluşturmamışsın ki... Ona gitmişsin, ona bırakmışsın, o da makası eline almış kesmiş. Sabahtan akşama kadar 10-12 saat çalışıyoruz. Bu 12 saatte her gelen insan, 'çok iyi ya sana bıraktığım çok iyi oldu' diye diye, kocaman bir hal alıyorsun. Ama bu egoyu kullanmamak lazım. Bizim iş böyle, şov yani... Ustalarımdan biliyorum."


'Bana bırak-ma'

Çoğu kadın bu rahatlığı ister, sana bırakıyorum, diyebileceği bir kuaför arar hep. Ben de bu nedenle şu an kuaförümde değil de buradayım aslında... Hallak, şimdiye kadar bu lafın yükünden hep kaçmış."İnsanların bana bırakması, beni çok ürküten bir şeydi. Çünkü sana bırakıyorum lafı, büyük bir sorumluluk" diyor. Ona göre kadınlar eğer doğru berber ya da kuaförü bulmuşsa onu bırakmamalı. Sahip çıkmalı, takip etmeli. "İyi bir pantolon bulduğum zaman gidiyorum oradan alıyorum. İyi bir berber bulduysan, bir zahmet sen de kır duvarını, iletişim kur. Bu çok önemli. Saçı kesen de mutlu oluyor, aa iyi bi şey yapıyorum ben, diyor. İşte ben, kendi tarzımı Türkiye'de hiçbir kuaförde oluşturamadığım, bulamadığım için, buraya kaçıp; ben bunu burada yapacağım demeye başladım. Bu bir öfke patlayışıdır aslında."


Fakat bu 'sana bırakıyorum' lafından hâla kurtulamamış Hallak: "Evet, bana bırakıyorlar, iyi şekilde yanıt vermeye çalışıyorum. Sonuçta ben kendi egolarıma kapılıp onu kendi fantazilerime de dahil edebilirim. Yani, saç keserim, onu işten kovarlar. Şaka yapmıyorum, gerçekten kovarlar... Aylarca iş bulamaz. Yaparım. Biliyorum. Çünkü bizim işimiz bu kadar tehlikeli bir iş. Geri dönüşü olmayan bir meslek. Canlı bir şeye şekil veriyorsun, kestikten sonra aylarca bekliyorsun."




Objektife bakmayı hiç sevmese de Hallak'tan bir poz aldım.



'Birisini mutsuz etmişim...'

Hallak kendi "istediği saçı" yarattığı ve mutlu ettiği müşterilerinin video ve fotoğraflarını yayınlıyor dükkanının Instagram hesabında. Çoğu müşterisi de onu takip ediyor, belki de bu hesapta görünmek hevesiyle İstanbul'un neresinde olursa olsunlar, Kadıköy Yeldeğirmeni'ndeki bu mutfak stüdyodan berbere dönüştürülmüş dükkanda alıyorlar soluğu. Hatta Benjamin'i arayanlar bile vardır, belki de... Peki, Hallak'ın kesimlerini beğenmeyen yok mu? Çook... Mesela hep düz ve kahküllü kesmesine gıcık olanlara rastladım. Bu noktada Hallak, sosyal medyadaki paylaşımlarını kast ederek "İnsanlar güzel bir olay görüyor uzaktan, bazen de buraya geldiği zaman beklediği gibi olamıyor. İşte bu beklentiyi hepimiz normale çevirmeliyiz" diyor, bir müşterisinden söz ediyor: "Mesela bu sabah birisi geldi, çok garip, istediği tavrı benden alamadığı için sinirlendi, bir şeyler söyledi, çekti giti. Ben de çıktım dışarıya. Belki o da kötü bir gününde olabilir. Belki akşam düşününce kendisinin kötü bir şey yaptığını düşünecek. Belki ömür boyu küfredecek bana. Bunu bilemem. Bazen iyi bir şey yaparken de kötü bir şey olabiliyor, maalesef. O yüzden de ona çok takılmamak lazım. Çünkü bir süre sonra başka bir insan geliyor ve benim onu mutlu etmem lazım. Birisini mutsuz etmişim. Yani o gitmiş artık, yapacak bir şey yok. Yeni gelen kişiye yardımcı olabiliyor muyum, ona bakmak lazım."


Genelde neyi beğenmiyor, sana niçin kızıyorlar, diyorum, anlatıyor: "Keserken de tarif ederken de olabiliyor; bazen o insanın enerjisini yakalayamıyorum, ben de poz vermiyorum. O pozu alamayınca da bazı insanlar sinirleniyor. Mesela birisi konuşurken gözüne bakmadığın zaman, karşı taraf sinirleniyor. Yani gözüne bakmak zorundasın, ama bu da benim tribim ya... Başka bir yere bakıyorum yani..."


Gerçekten gözüne bakmaman mı sorun, diyorum... Başka şeyler de oluyor, mesela bu bir örnek" diyerek "Gözüne bakmıyorsun, diyor, tutuluyor hareketlere... Bu tavırlar ne, diyor mesela... Ben de ne tavrı,diyorum..."


'Konuşmasa da işimi yapsam'

Yani havalı mı buluyorlar seni?.. "İşte... Garip buluyor, havalı buluyor, bir sürü ismi var bunun... Neyse artık adı..." Konuşmasını sürdürüyor: "Benim de canım bakmak istemiyor, ne bileyim, onu anlamış bulunuyorum bazen. Ben diyorum ki; hani keşke hemen konuşmasa, sussa ve ben de işimi yapsam. Onu zaten anladım. Ondan sonra onun konuşmaları beni yormaya başlıyor artık. Kafamda bir tasarım oluşturmuşum ya da bence o bunu beğenir, diyorum. O da tırmalayıcı bir şekilde bir şeyler soruyor, söylüyor, anlatıyor. Bazen bazı insanlar bunu fazla anlatıyor. Kimine adres sorarsın sana basit anlatır, kimine sorarsın seni bir saat dolaştırır. Böyle bir şey bu. O yüzden benim de anlaşamadığım insanlar oluyor tabii ki... "


Son olarak dükkanının özelliklerini soruyorum, şöyle anlatıyor Hallak: "Burada saçla alakalı kesim, boya ve topuz yapılıyor. Makyaja girmedik daha. Manikür, ağda hiçbir zaman olmayacak. Burası kuaför ve güzelllik salonu değil. Haftanın 6 günü çalışıyoruz. Salı kapalı. Toplu izin yapıyoruz. Randevu ile çalışıyoruz."


Kuaför mekanlarından hoşlanmayan, cinsiyetçi olmayan, bir zanaatkâra saç kestirmek isteyenler için son bir bilgi: Mutfak stüdyodan dönüştürülmüş, bu iki katlı, küçük, rahat mekanın, yakında alt katı da hizmete açılacakmış. Hallak'ın dediğine göre; şu an 15-20 kişiye, alt katla birlikte 25-30 kişiye hizmet verecekmiş.


Kendiyle barışık, özgüveni yüksek insanlara, haberimdir.


Fotoğraflar ve haber: Hayriye Mengüç


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.