HT Hayat Anasayfa ‘Evliliğin’ elli tonu | Yaşam

Serinin ilk filmi, benim gibi birçok eleştirmene benzer kadın-erkek ilişkilerini konu alan “Emmanuelle” (1974), “O’nun Hikayesi” (1975) ve “9 1/2 Hafta” (1986) gibi birtakım niteliksiz ama meşhur filmleri hatırlatmıştı. E.L. James’in romanlarından uyarlanan serinin en önemli farkı kuşkusuz çok daha romantik, yumuşak ve aydınlık olmasıydı... Üçüncü film, bütün serinin “beyaz atlı prensi”ni bulan genç bir kızla ilgili olduğu gerçeğini çok daha net bir şekilde gösteriyor... Christian Grey (Jamie Dornan) ile Anastasia’nın (Dakota Johnson) ilk filmde “sözleşmeli cinsel partnerlik” le başlayıp ikincide romantizme dönüşen ilişkileri, üçüncüde evlilikle sonuçlanıyor. Ancak çiftin sorunları pek değişmiyor. Gücü, kibri ve zenginliği temsil eden Christian hükmetmek istiyor, genç kızların özdeşleşebileceği bir karakter olan Anastasia ise sınırlar çizerek ve kişiliğini ortaya koyarak direnç gösteriyor... Aralarındaki sorunları bazen kırmızı odada sevişerek, bazen konuşarak, bazen de kavga ederek çözmeye çalışıyorlar...


Göstermelik ve sahte duruyor

İkinci filmin kıskanç ve ihtiraslı yayıncısı Jack Hyde (Eric Johnson), “tam teşekküllü bir kötü adam” misali ortaya çıkana kadar, “Özgürlüğün Elli Tonu”nun bir evlilik dramı olmaya gayret ettiği söylenebilir. Ancak Christian’ın çocuk konusundaki isteksizliği, kıskançlığı ya da Anastasia’nın bağımsızlığından hoşlanmaması gibi meselelerin derinlemesine ele alındığı öne sürülemez. Aslına bakarsanız bütün seri, bilgiç bir ablanın genç kadınlara anlattığı basit bir masaldan ibaret... Tüm o kırmızı oda oyunları, sahip olma-cezalandırma, efendi-köle gibi sado-mazo fantezilerin amacı ise masalı can kulağıyla dinlemelerini sağlamak galiba... Romanları bilemem ama kendi adıma filmlerin hiçbir anında beyazperdede sahici bir arzunun ya da tutkunun izine rastladığımı söylemem zor. Bilgiçlik, didaktiklik bir yana her şey çok göstermelik ve sahte duruyor... Yönetmen James Foley’nin şık bir reklam filmi estetiğiyle çekip kurguladığı erotik sahneler bu sahteliği sanki daha da artırıyor. Sonuçta popüler bir beyazperde masalı olarak ne kadar ilgi görürse görsün, sinema sanatı açısından ciddiye alınabilecek hiçbir yanı olmadığı kesin.


Yazı: Mehmet Açar


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.