Dijital gün batımına ne dersiniz?

'Çocuklarımızın teknoloji ile ilişkilerini belirlemelerine nasıl destek olmalıyız?' sorusuna önceki yazımda yanıt aramıştık. Konu karmaşık. Zira; meselenin sihirli bir çaresi yok demiştik. Eee, 'Şunu yapın, bunu yapmayın, yasaklayın' demek de bir çözüm değilse, soruna birlikte farklı bir perspektiften bakmaya ne dersiniz?


“Konuşmayın, örnek olun”

“Konuşmayın örnek olun” diyor uzmanlar. Kaldı ki üç kelimeden oluşan fikri destekleyen birçok araştırma da var. O araştırmalarda deniliyor ki “Çocuk anlatılanı değil, ebeveynin davranışlarını taklit ediyor. Çocuğun teknoloijyle ilişkisini sözler değil; aile ortamı ve evdeki bireyleri örnek alarak belirliyor.” Bu görüşü desteleyen Stirling Üniversitesi'nde yapılan akademik bir araştırmanın sonuç bölümü kısa ve öz şu kanaate varmış: “Her bir ailenin ayrı sosyo-kültürel ortamı mevcut. Dolayısıyla çocuğun deneyimini belirleyen teknoloji değil, bireysel ilgisi ve ailesinin kültürel ortamı oluyor.”


Dijital dünyada mola zamanı

Bu konuda iddialı açıklamalarıyla tartışma yaratan bir başka isim ise Dr. Aric Sigman. Sigman diyor ki: “…Üç yaşına kadar televizyon asla izlememelidirler. Çocukların bu cihazları kullanımıyla ilgili alışkanlığa bebeklikten itibaren başlamalı. Zira; beyindeki fizyolojik değişimler endişe verici düzeyde.” İddialı bir söylem. Üstelik bir seçenek de sunmuş Dr. Sigman: “Teknolojik ürünler için dijital gün batımı periyotları belirlenmeli. Bu cihazları en azından evimizde belirli saatlerde kullanalım.”


Keza; teknoloji üreten şirketlerin CEO’ları, teknolojik ürünlerinin kullanımıyla ilgili evlerinde, özel yaşamlarında ‘sınırlar’ koymuşlar. Kısacası; bu konuya kafa yoran yalnızca biz değiliz. Sözler işe yaramıyorsa davranışları şöyle değişirmek mümkün olabilir mi? Düşünelim...


Birinci adım: Anlatmak yerine gösterin, kurallar koymak yerine örnek olalım demiştik.


İkinci adım: İşe önce evimizin içinden başlayabiliriz. Uzmanların da ifade ettiği Yasaklar ve sınırlar koyarak da değil. Yani siz elinizde bir telefon varken çocuğunuza “Elinde yine telefon, oyuncak gibi oynuyorsun evladım” denilmemeli.


İşin özü; saatlerce telefonunuzla ‘temas’ halindeyken evdeki diğer bireye ‘Temasa son ver artık evladım’ uyarınız onların tutumlarını değiştirmelerine katkı sağlamayacak; inandırıcı ve tutarlı sonuçlar vermeyecektir.


Televizyonlar odadan çıkartılsa, telefonlar bir kutuya bırakılsa…

Üçüncü adım: Odalardaki TV, masa üstü bilgisayar, akıllı cihazları kaldırma ne dersiniz? TV ve masa üstü bilgisayarı odalardan çıkartalım. Yalnızca ortak yaşam alanı olan salonda ya da çalışma odasına kuralım yeniden.


Dördüncü adım: Televiyonu odalarınızdan çıkarttıktan sonra nefes aldığınızı hissediyor gibi olacaksınız. Sıra akıllı telefonlara geldi. Bir sonaki adım ise evde mahremiyet alanları oluşturmak. Eve girildiği andan itibaren bu cihazla vedalaşmaya ne dersiniz? Her gün rutin bir şekilde yaptığımız ayakkabılarımızı, anahtarlarımızı, çantamızı bıraktığımız gibi akıllı cihazlarımızı çıkartalım. Onları evin girişindeki, yeri belirlenmiş bir kutuya bırakmak iyi fikir olmaz mı sizce?


Beşinci adım: Bu cihazların yeni yerlerini belirledik. Sıra kullanım süresine geldi. Bu sorunu da ‘diktelerle’ değil, ortak alınmış bir kararla evde, okulda, dışarıda hangi aralıklarda ve ne kadar sürelerle kullanılması gerektiği konusunda ‘zaman periyodu’ anlaşması yapılabilir.


Bu kadar... Beş küçük adım. Denemekte fayda var. Çok sıra dışı adımlar değil belki ancak biz ebeveynler bu adımlarla birlikte, sözlerimizle ve davranışlarımızla da tutarlı model olabilirsek o küçük adımlar, canınızı sıkan soruna dev bir çözüm olabilir. Teknoloji, elbette yaşamımızın vazgeçilmezi artık. Hatta bir konfor. Ancak; teknolojiyle ilişkilerini belirlemelerine yardımcı olmak sorumluluğumuz. Onları cezalandırmadan, korkutmadan, sanal ortamda bekleyen tehditleri anlatarak değil mümkünse özel zamanlar ayırarak içerikler hakkında birlikte sanal sörf yaparak göstermek, hatta bu konuda dijital farkındalık eğitimleri alarak onlara destek olmak mümkün.


Dr. Sigman’ın da ifade ettiği gibi modern dünyanın, biz yorgun kentli insanları için bu adımlar sonrası teknolojiye kısa bir ara verip en azından evimizde, kısacık bir molalarla da olsa sıcacık, sohbet dolu “Dijital gün batımlarına” ihtiyaç var.


Yeni yılın herkesin gönlünce olması dileğiyle huzurla kalın her zaman.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.