Inc.’de yayınlanan bir makalede; Mel Robbins adlı girişimcinin hikayesiyle hayata bakış açımızı beş
saniyede nasıl değiştirebileceğimizi anlatılıyor.Yazar, girişimci ve ödüllü televizyon spikeri Mel Robbins ve ailesi 2008 yılında bir iflasla karşı karşıya kaldılar. Mel işsiz ve parasız kaldı, kocası ise bir restorana yatırım yapmış ama işler umduğu gibi gitmemişti. Ekonomik olarak yaşadıkları bu sıkıntı yüzünden yaşamlarında artık sabah yataktan kalkmak gibi basit kararlar bile büyük çaba ister oldu.
Mel Robbins verdiği bir röportajında "Motive olmaktan mı bahsediyorsunuz? Benim de bu durumu ve yarattığım koşulları olduğu gibi kabullenecek motivasyonum yoktu açıkçası.’’ dedi. Yaşadığı bunalımdan kurtulmak için motivasyondan fazlasına ihtiyacı vardı, harekete geçmesini sağlayacak bir stratejiye. Harvard profesörü Gerald Zaltman, kararlarımızın %95’ini mantık ve rasyonel düşünce ile değil, duygularımızla aldığımızı, bir eylem hakkında nasıl hissediyorsak kararlarımızın da buna göre şekillendiğini söylüyor. Mel Robbins de bu durumun farkına varmıştı.
"Çoğu zaman yapmanız gereken bir şeyler olduğunda, içinizden yapmak gelmiyor. Bu gibi durumlarda oturup, önce motive olmanız gerektiğini düşünmek büyük bir hata. Bir süre sonra kendiliğinizden yapmayı isteyeceğinizi düşünmek ise daha da büyük bir hata."
5 Saniye Kuralı
Bir gün Mel Robbins televizyonda bir roket fırlatma reklamına denk geldi ve aynı roket kararlılığında beşten geriye doğru sayarak yataktan fırlamaya karar verdi. Sabah alarm çaldıktan sonra beşten geriye saydı ve ertesi gün ve ondan sonraki gün de bunu yaptı. Artık enerjisi olmadığını hissettiği işler için bile beşten geriye sayıyor ve sonuç olumlu oluyordu. Bir süre sonra bu kural Robbins için kendi hayat kuralı haline geldi.
"Hayat ve özellikle işler, yapmakta zorlandığınız şeyler için kendinizi zorlamakla başarılır.’’ diyen Robbins, beklememek ve harekete geçmenin işin sırrı olduğunu belirtiyor.
Çok eski zamanlardan, atalarımızdan kalma, yılların birikimi olan içgüdülere hala sahibiz. Bunlardan biri de bize der ki; enerjine sahip çık, onu boş yere harcama yoksa ölebilirsin. Çok eskiden, insan enerjisini boş yere harcamamaya özen gösterirdi çünkü etrafta hiçbir şey yapmadan yürür, gereksiz yere yorulurlarsa, birden yırtıcı bir hayvan kovalamaya başlayabilir ve kendisini kurtulmak için enerjisi kalmamış bir halde bulabilir. İşte bu yüzden içgüdümüz bize enerjini sakla der.
Şimdi ise 21. yüzyılda yaşayan varlıklarız ve içgüdümüzün ‘kendince’ gereksiz bulduğu işler artık gereklidir. Örneğin; kitap okumak anlık bir fayda sağlamayan ama uzun vadede faydalı olan bir eylemdir. İşte içgüdümüz burada devreye giriyor ve anlık fayda sağlamıyorsa gereksiz enerji harcaması olarak görüyor. Bu yüzden de o eylemden kaçmak için elinden geleni yapıyor. Beş saniye kuralı burada bize yardım ediyor. İçgüdü ve duygularımıza izin vermeden önce beşten geriye sayarak işe koyuluyoruz.
5 Saniyenin Önemi
Robbins "Mantık çerçevesinde, işimiz için en iyi olan kararları aldığımıza inanmak isteriz. İşin gerçeği, kararların %95’i o an hissettiklerimize göre şekilleniyor.’’ diyor.
Korku, belirsizlik ve öfke gibi negatif duygular kararlarımızı daha çok etkiliyor. Araştırmalara göre kararlarımız arasında beş saniyelik bir boşluk oluyor. O beş saniyede karar vermeyi beklemeden kontrolü elinize alırsanız hayatınız ve işleriniz büyük oranda değişiklik gösteriyor. Duygularınızın kararlarınızı ve yapmanız gereken işleri etkilemesine engel oluyorsunuz.
Nedir bu işin bilimsel tarafı?
Geriye doğru saymak, beyni durmaya, odaklanmaya ve başka bir şeyle ilgilenmeye zorluyor. Bu şekilde beyniniz artık korku, şüphe, öfke ya da herhangi bir güçlü duygunun etkisinde kalmadan karar verebiliyor.
Bu yöntemle, beyninizin alın korteksinde bulunan, bir davranışı değiştirdiğinizde, yeni bir şey öğrendiğinizde veya düşüncelerinizi bir yere yönelttiğinizde kullandığınız kısmı harekete geçiriyor.
Bu şekilde, beyninizin sizi sabote etmesine izin vermek yerine, beyninizdeki dişlileri değiştiren ve kararları kolay almanızı sağlayan üst biliş tekniğini kullanıyorsunuz.
YORUMLAR