Keşke, keşke sözcüğü sözlükte hiç olmasaydı ve hiç kimse bunu kullanmak zorunda kalmasaydı. Artık keşke demeyi bıraktım, ah keşke daha önce bıraksaydım.
Keşke daha cesur olabilseydim de kırdığım kişileri daha çok kırsaydım, belki o zaman bir daha hiç çıkmazlardı karşıma. İmkan varsa insanlardan uzak durmalı, böylece hem daha uzun hem de daha sağlıklı yaşarız.
Az insan, çok huzur. İnsanlara fazla güvenmemek, fazla iyi niyetli olmamak, birilerinin peşinden çok koşmamak, bazı şeyleri akışına bırakmak, büyük hayaller kurmamak, boş insanları, yoran insanları hayattan çıkarmak, pişmanlıkları, keşkeleri ve kızgınlığı beyin belleğinden çıkarmak, bu hayatta sağlıktan başka şeye değer vermeyip, küçük şeylerden mutlu olmak. Her darbede yıkılmak değil, zorluklar karşısında ayakta kalabilmektir yaşamak. Unutmayın ki ağaçlar ayakta ölür.
Koşullar ne kadar zor olursa olsun umut varsa çare de vardır. Yaşananlar unutulmaz işimize gelmediyse unuturuz, maalesef her şey satırlarda yaşanmıyor, yaşananlar yazıyor, egomuz yazıyor, isteklerimiz yazıyor, bazen keşke dediklerimiz bize tecrübe ve anlam katıyor.
O keşkeler mutsuzluğu doğuruyor, hayat ah'la, vah'la, yapamadım, edemedim, gidemedim, alamadım derdiyle, dünya hırsıyla geçip gidiyor. Sonra bize yitip giden zaman kalıyor. Kaybetmedikçe hiçbir şeyin kıymeti bilinmiyor. Keşke bu hayatta aslında yalnız olduğumu daha önceden anlasaydım. Geçip giden yılların keşke biraz daha tadını çıkartsaydım.
En güzel yemeği yiyin, en güzel kıyafeti giyinin, en iyi yatakta yatın, en güzel yerleri gezin, yarın olur ama belki siz olmazsınız. İnsan yaşadığı anda olmalı, keşkelerimiz çok yine de geriye bakarsak yaşama sevincimiz azalır.
Hayat bizler mutluluğun peşinden koşarken akıp gidenlerden ibaret. Hayat mutluluk peşinden koşarak değil, şu anın, bugünün ve sahip olduklarımızın kıymeti bilinerek yakalanır.
Büyümeye başladığımız an, her şeye bahane bulmamayı öğrendiğimiz, bir sorun olduğunda önce kendimize bakmamız gerektiğini, hayatın her zaman güllük gülistanlık olmadığını anladığımız andır.
Gergin ve stresli bir toplumuz, başkaları için yaşıyor gibiyiz. Misafir odalarımız, misafir yemek takımlarımız, başkalarına iyi görünmek ve hatta övgü almak için yaptığımız abartılı davetler, şatafatlı düğünler, hatta bunlar için yapılan borçlar. Daha rahat olmak, çocuklarımıza, eşimize, hobilerimize, keşfetmeye vakit ayırmak, fazlalıklardan kurtulmak, aklımıza gelmiyor. Yaşadığımız sürece her nefes alışımızın değeri paha biçilemez. Sabaha yok garantimiz, hiçbir şeyi ertelemeden kendimize ve sevdiklerimize değer vererek, anı yaşamak gerek.
Zamanla kaybettiğim insanlardan hiç pişman değilim, fakat bazı insanlarla kaybettiğim zamana çok pişmanım. O insanlar bana ait değildi ama kaybettiğim saatlerim, aylarım, yıllarım bana aitti.
Keşke öyle bir şey olsa ki, kalpler kötülük, nefret, kin, bencillik barındırmak yerine sevgi, saygı, vicdan büyütse o zaman belki bakış açıları da değişir.
Yaşayan öğrenir ve öğretir, yaşamayan öldürür. Biri pozitif, diğeri negatif yaşam. Tercih bizlerin. Yaşamak istiyorsak ışık olacağız.
YORUMLAR