Çocuğun cinsel istismarı nedir?
Fatma Belgin, ‘Anababaların Korkulu Rüyası Çocuklara Yönelik Taciz’ isimli kitabın yazarı Pedagog Adem Güneş ile çocuk istismarını konuştu.
Çocukların yaşayacağı taciz olaylarının artmasını önlemek için öncelikle bildiklerimizin hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu öğrenmeliyiz. İşte doğru bilinen yanlışlar!
Cinsel taciz yaşamış erkek çocuklarda görülen en belirgin özelliktir. Etrafındaki ahlak kurallarını, olayları, duyguları hafife alma eğilimi içine girer. Kuralsızlığı benimsemeye çalışır. Onun için ahlak kuralları ne kadar hafife alınırsa, kendisinin de o kadar az yargılanacağını ve vicdan azabı duyacağını düşünür. Yürüyüşü farklılaşır, zevkleri farklılaşır, konuşma ve konuşurken kullandığı kelimelerin aksanı farklılaşır. İletişimde süreklilik değil, kesiklik vardır. Karşısındaki kişiyi terslemek, azarlamak, hafife almak ve dalga geçmek taciz yaşamış erkek çocuklarda en belirgin özelliklerdir.
İçinde yaşadığı sıkıntıyı hiçbir süzgeçten geçirmeden dışına yansıtmaya çalışır. Hırçınlaşmaya, çevresine zarar vermeye başlar. Çocuk akıl olarak tacize uğradığını bilir, duygu olarak bunu kabullenemez. Bu uyumsuzluğu da dışa vurur.
Tacizin erkek çocuklarda bıraktığı en derin iz, kimlik bunalımıdır. Kendisinin hala erkek olduğunun vurgusunu yapmaya gayret eder. En belirgin davranışı, kız çocuklarla olan irtibatını kesme isteğidir. Sanki kız çocuklarla oynadığında veya onların arasında görüldüğünde kendisinin yaşadığı olaylar ortaya çıkacakmış gibi endişe taşır. Ayrıca kendisinin kız gibi olmadığını, onların farklı kendisinin çok farklı olduğunu kendisine ispata çalışır.
Başına gelen olayın kendi güçsüzlüğünden kaynaklandığını düşünür. Eğer güçlü olabilseydi, eğer karşı koyabilseydi, eğer ‘hayır’ diyebilseydi düşünceleri ile boğuşur. Yaşadığı tacizin kendi güçsüzlüğünden kaynaklandığını düşünür. Silahlara, kesici ve dürtücü aletlere ilgi duyar.
Yaşadığı tacizi içinde sorgulamaya başlar. Kendini sorgular. Kendinin de bu olayda pay sahibi olduğunu, suçlu olduğunu düşünür. Bir türlü kendi masumiyetini ve suçsuzluğunu kabullenemez. Tüm bu yargılamalar sırasında sessizlik ve sakin bir ortam arar. Bu düşüncelerden yorulduğu için çok defa uyumak ister.
İçindeki sıkıntıyı yine içine yansıtır. Yıkıcılığı kendine karşıdır. Saldırganlığı kendinedir. Kendisine karşı acımasızdır. Dışarıdan kendisine yöneltilecek eleştirileri kaldıramayabilir. Çocuk, içine kapanmıştır ama içinde yaşadığı depremden kimsenin haberi olmayabilir. Bu nedenle çocuğun dış görünüşüne aldanıp onu sakin ve huzurlu zannetmek hata olur. Kendisine karşı hissettiği öfkeyi, dışarıdan gelen eleştirilerle birleştirdiğinde ortaya çok çabuk intihar düşüncesi çıkabilir.
Cinsel tacize uğramış kız çocukları oyun arkadaşı olarak erkek çocukları tercih eder. Erkeklerin hala güvenilir olabileceğini kendine ispat etmeye çalışır. Sorunun bütün erkeklerde değil, bazılarında olabildiğine kendini inandırmaya çalışır. Diğer erkeklerin güvenilir olduğu ile ilgili güven arayışı kendini rahata çıkartacak en önemli kendi kendine tedavidir. Böylece hayatında çok önemli roller üstlenmiş erkekleri temize çıkarabilecektir. Erkek çocuklarla beraberliği sırasında taciz anında yaşadığı anormallikleri görmemek kız çocuğunu rahatlatır.
Korkuları, ona kendi gücünü kazanmaya değil, güçlü ve kendisini koruyacak birinin şemsiyesi altında durmaya iter. Grup arkadaşlıklarında grup içindeki en güçlü kişi sığınma aradığı kişi olabilir.
Yaşadığı o ana ait dönemi hafızasından silme gayreti içindedir. Tacizi yaşadığı zamanki kıyafetlerinden saç şekline kadar, oturup kalkmasına kadar birçok davranışını değiştirir. Yaşa bağlı olmakla beraber, annesinin arkadaşlarıyla oturmak ister. Olgun yaştaki kadın kıyafetlerini tercih eder.
Tacizin nerede, ne zaman çocuğu yakalayacağını kestirmek mümkün değildir. Anne-babalar her an çocuklarının yanında olamaz ama çocuklarına bazı reflekslerle kazandırabilir. Çocuklar bu refleksler sayesinde kendilerini tacizden koruyabilir. Anne-babalar çocuklarına 4 yaşından itibaren ‘Temel Davranış Refleksi’ başlığı altında toplayabileceğimiz refleksleri öğretmeye başlamalıdır.
Kendi bedeninin kendisine ait olduğu hissini kazanamayan bir çocuk, kendi bedeninin üzerinde başkalarının bir şey yapabileceğini düşünen çocuk, çok rahatlıkla taciz tuzağına düşebilmektedir. Anne-babalar, çocuk dört yaşına gelmeye başlamasından itibaren, çocuğun bedeninin ona ait olduğu hissini yavaş yavaş vermelidir. Bu bilincin oluşmasında en büyük faktör, anne-babaların çocuklarının bedenleri ile yapacakları tasarruflarda, çocuklarının onayını alma yönünde eğilim göstermektir. Altını ıslatmış çocuğunun öfkeli ve sert bir şekilde pantolonunu çıkartmak yerine, biraz sabırlı davranıp çocuğun onurunu kırmadan “Altını ıslatmışsın, değiştireyim istersen” denmelidir. Böylece, onun vücuduna ait bir şey yapacakken ondan izin alınması gerektiği gösterilmiş olur. Çocuk belki başlangıçta kendisinden neden böyle izin istendiğini anlamaz ama zaman içinde bedenine yapılacak müdahaleleri hissedecek ve rahatsızlık yaşayacaktır.
Çocuk bedeninin kendisine ait olduğunu bilmekle birlikte bu beden üzerinde ancak kendisinin söz hakkı olduğunu da bilmelidir. Anne-babalar çocuklarını ‘hoyratça’ kullanmaktan kaçınmalıdır. 4-5 yaşından sonra bazen çocuklarını öperken “Seni öpebilir miyim?” diye müsaade istemeleri bu bilincin oluşmasında etkilidir. Çocuklara kazandırılacak bu bilinç, aynı zamanda kendine olan saygısında ve sosyal yetenekler kazanmasında büyük rol oynayacaktır.
Çocuklar dört yaşından itibaren vücutlarının belli bölgelerine dokunulmasından rahatsız olmaya başlamalıdır. Özellikle genital bölgelere dokunulması çocukta ani tepkiye neden olmalıdır. Bunun için gerek banyoda, gerek üzerini değiştirirken dört yaşından itibaren genital bölgelerine harici temas azaltılmalıdır. Çocuğa birinci derecede yakın olan herkes çocuğu cinsel organlarına dokunarak, öperek, vurarak sevmemelidir. Çocuğun vücudunun her tarafından farklı olarak hissettirilen bu bölgeye karşı otomatik olarak bir refleks geliştirilmesine izin verilmedir.
Yapılan araştırmalara göre; taciz yaşamış çocukların birçoğu, çırpınmanın ve taciz anında kaçmanın çözüm olmadığını düşündüklerinden kaçmayı ya da kurtulmayı denememişlerdir. Çünkü güçlerinin taciz esnasında yetersiz kalacağını düşünmüşlerdir. Bu yüzden anne babalar çocuğunu severken ona kendi güçsüzlüğünü hissettirecek kadar büyük ve orantısız güç gösterilerinden sakınmalıdır. Aynı şekilde cezalandırmada da güç kullanılması çocuğun fiziksel baskıya direnme refleksini zedeler. Kendi gücünün yetersizliğini öğrenen çocuk, büyüklere karşı güçsüzlüğünü kabul eder ve zor anlarda güçlüye kendini teslim etme pasifliği kazanabilir. Bu nedenle çocuklar hiçbir zaman güç kullanılarak bir işe razı edilmemelidir. Çarşıya çıkmak istemeyen çocuk, sürüklenerek kapı dışarı taşınmamalı, dışarıda oynarken eve girmek istemeyen çocuk yaka paça eve alınmamalıdır.
Çocuklar yürümeye başladığı andan itibaren anne babalar çocuklarını çırılçıplak olarak ortada bırakmamalıdır. Çocuk hatırlayabildiği en küçük yaştan itibaren kendisini devamlı genital bölgeleri giyinik olarak hatırlamalıdır. Özellikle dört yaşından itibaren çocuk, çırılçıplak olarak ev içinde veya dışında bulunmamalı, giysilerini kendisinin giyip çıkarmasına izin verilmelidir. Böylece bilinçsizce bir alışkanlık ve bunun sonucunda bir refleks geliştirebilir. Kendisini başkalarının yanında çıplak görmeye alışkın olmayan çocuğun, elbisesinin birileri tarafından çıkartılmasından ciddi rahatsızlık duyması gerekir.
Dört yaşından itibaren anne-babaların tamamen çıplak olarak çocuklarıyla banyo yapmaması gerekir. Ayrıca dört yaşından itibaren çocuğa, üzerinde küloduyla banyo yaptırılması genital bölgelerinin görülmemesi gerektiği bilincini pratikte de öğretir. Özellikle yedi yaşından sonra çocuğun genital bölgelerinin bir başkası tarafından görünmemesine özen gösterilmelidir.
Dört yaşına girmiş bir çocuk, tuvaletin özel bir mekan olduğunu ve tuvalet ihtiyacı gideren birisinin başkaları tarafından görünmesinin doğru olmayacağının öğretilmesi gerekir. Bu noktada; tuvalette yalnızlık ilkesinin adım adım öğretilmesinin çocuğu tacizden koruma adına büyük önem taşıdığının altını çizmekte fayda var.
Çocuk kendi bedenini izleyen birinden rahatsız olmalıdır. Bu nedenle başkalarının yanında çocuğunun üzerinin değiştirilmemesi gerekir. Amaç; çocuğun kendi bedeninin açık bir ortamda ve birilerinin görebileceği bir şekilde sergilenemeyeceği refleksini kazandırmaktır.
Anne-babalar, özellikle yedi yaşından sonra çocuğun odasına girerken mutlaka izin almalıdır. Onun çıplak vücuduyla karşılaşılması halinde özür dilenip çıkılmalıdır. Çocuk üzerini değiştirmekte başarılı olamıyorsa, “İstersen yardım edeyim” diyerek izin alınmadan çocuğun kıyafetlerine el atılmamalıdır. Çocuk gerekirse izin vermeyeceğini öğreninceye kadar bu eğitim devam etmelidir.
Çocuklar için güven duygusu çok önemlidir. Onlar çevredeki her yetişkine karşı sonsuz güven duygusu besler. Bir çocuğun çevresinde kendisi için tehlike olabilecek kişileri kavrayabilmesi en erken 7-9 yaş grubunda başlar. Çocuk ‘Kim kimdir’ bilincini edindiği zaman sadece kendisi için ‘güven kaynağı’ kişilere güven duyacak, diğerlerine karşı da bilinçsiz bir refleksle karşı koyacaktır. Çocuk, etrafındaki yetişkinlerle belli kategoriler içinde ilişki kurmasını öğrenmelidir. Böylece sınırsız güven isteği ile çocuğa yaklaşan kişiler çocuk tarafından rahatlıkla dışlanacak ve kendini böyle kişilerden uzak tutmaya çalışacaktır.
Anne-babalar tarafından bazı refleksler kazandırılan çocuk, kendisine yönelen tehlikeleri ‘bilinçsiz’ olarak bertaraf eder. Kazandırılacak sosyal davranış becerisi ise çocuğun ‘bilinçli’ bir şekilde tacize karşı korunmasını sağlar. Pedagog Adem Güneş, sosyal davranış becerisini, çocuğun kendisine yapılacak anormal teklif ve konuşmaları anlayabilecek ve bu türden yaklaşımları geri püskürtebilecek beceri olarak açıklıyor. Güneş, ‘Ana-babaların Korkulu Rüyası Çocuklara Yönelik Taciz’ isimli kitabında bu beceriyi iki başlıkta topluyor.
Yapılan araştırmalar ve pratik tecrübeler gösteriyor ki tacize uğrayan çocukların tacizcinin elinden kurtulamamasının en önemli nedenlerinden biri, çocuğun öfke duygusunu kullanamamasıdır. Tacize uğrayan çocuklara neden karşı koymadıkları sorulduğunda, büyük çoğunluğu “Karşı koyarsam bana kızacağından korktum” diye cevap verir.
Tacize uğrayan çocukların aile yapıları incelendiğinde de bu çocukların aile içinde psikolojik ve duygusal baskı altında tutuldukları dikkat çekmektedir. Çocukların aile içinde öfke refleksini kullanmasına müsaade edilmediği görülmektedir. Bu nedenle...
Taciz yaşamış çocuklarla yapılan görüşmelerde, çocukların tacizcinin tuzağına düşmeye başladığı ilk andan itibaren ‘hayır’ diyemediği ortaya çıkmıştır. Çocuğun ‘hayır’ demesi karşısında anne-babanın çocuğun bu ‘hayır’ına saygı duyması ve bunu ‘evet’e çevirmek için çaba harcamaması gerekir. Çocuk ‘istemiyorum’ diyebilme becerisini kazanmalı, anne-baba da bu beceri için çocuğunu sürekli teşvik etmelidir. ‘Hayır’ demeyi bilen ve ailesinin de bu tercihine saygı gösterdiği bir çocuk, aynı zamanda kendisine yönelebilecek taciz olaylarına karşı da savunma sistemini geliştiriyor demektir. Ancak; vicdan mekanizması gelişmeden çocuğa ‘hayır’ı öğretmek de doğru değildir. Vicdani duyguları gelişmemiş bir çocuğun ‘hayır’ı öğrenmesi ve kullanması anne-babaya bıkkınlık verebilir.
Günümüzün en yaygın endişelerinden biri olduğu için hemen herkesin aklında taciz hakkında belli önyargılar vardır. Ancak yanlış bilgilere sahip olunması hem taciz eğiliminde olan kişilerin kendilerini daha rahat gizlemesine, hem de çocukların yaşayacağı taciz olaylarının artmasına neden olur. Peki, nedir bu yanlışlar?
Çocuklara yönelik tacizlerde bulunan kişilerin yüzde 80’inin çevresinde hiçbir sorunu olmayan ve çoğunlukla evli erkeklerden oluştuğu bilinmektedir.
Büyük çoğunluğu ilk bakışta hiçbir şüphe uyandırmayacak kadar giyim kuşamı düzgün kişilerden oluşmaktadır. Araştırmalarda, kişinin ekonomik durumunun iyi ya da kötü olması ile tacize yönelme arasında bir bağlantı kurulamamıştır. Ekonomik durumu çok iyi olan tacizciler de ekonomik durumu zayıf olan tacizciler de aynı oranda mevcuttur.
Tacizcilik bir hastalıktır. Yaşadıkları pişmanlıkların bir neticesi olarak birçok tacizcinin kurtuluş yolu olarak intiharı seçtikleri bilinmektedir. Ancak kendi kimliğini tacizci olarak benimsemiş ve kabul etmiş kişiler ile vicdanının tamamen öldürmüş kişilerin tacizden pişmanlık duymadıklarını belirtmek gerekir.
Bir tacizci yapacağı tacizin sonuçlarını düşünerek hareket etmez. Çünkü aklının değil, duygularının esiridir. Eğer tacizin azalması cezayla olsaydı, mesela Amerika’da hiç taciz olayına rastlanmaması gerekirdi; ölüm korkusu bile taciz olaylarını azaltmamıştır. Tacizin somut çözümü ya kişiyi toplumdan tecrit etmek ya da sosyal rehabilitasyondur.
Pedagoglar, doktorlar ve öğretmenlerin çevreden ve aileden gerekli sinyalleri almadan tacizi somut olarak tespit etmeleri zordur. Özellikle duygusal taciz ve başlangıç aşamasındaki tacizlerde ekstra bilgi olmadıktan sonra aileye taciz bilgisi ve raporu vermesi imkansızdır.
Kız ve erkek çocukları ayrı oranda risk altındadır. Hatta bazı tacizciler kız çocukları ile görünmenin tehlikeli olacağını düşünerek erkek çocukları taciz ettiklerini belirtmiştir.
Çocuklar tacizi gizlemeye çalışır ama anlattığı şeylerin tamamına yakını doğrudur. Oyun esnasında konuştukları ya da oyuncaklara anlattığı şeyler mutlaka ciddiye alınmalıdır. Hafızasında tacize ait bilgi bulunmayan çocuğun böyle bir oyun oynaması normal
Bu oldukça risklidir. Tacizciler genellikle tacizde bulunacakları çocuğu ve ailesini yakından tanırlar. Ailenin hassasiyetlerini ve önceliklerini bilir, çocuğun hangi olaya nasıl refleks vereceğini zaman içinde adım adım test ederler.
Tedavi edilmediği sürece hiçbir tacizci bir kereden sonra durmaz. Hele tacizcinin ortaya çıkartılmaması, bir sonraki tacize davetiye çıktığının işaretidir.
Tacizci, taciz anını en ince ayrıntısına kadar planlayarak harekete geçer. Hemen bütün taciz olayı önceden planlanmış, tedbirleri alınmış, riskleri en aza indirilmiş şekilde gerçekleşir.
Bütün tacizcilerin cinsellik peşinde koştuğu söylenemez. Bazıları, sırf kendi gücünü zayıf biri üzerinde görmek istediğinden, bazıları taciz sayesinde kendisinin önemsendiğini ve herkesin kendisinden bahsettiğini düşünerek, bazıları ise tacizi bir iletişim aracı olarak gördüğü için tacizde bulunur. Ayrıca geçmişte taciz yaşamış kişilerin, bazen intikam almak için bazen de kendi acısını topluma yaymak için tacizde bulunduğu görülmektedir.
Bir tacizcinin bir çocuğu taciz etme süreci çoğunlukla yıllarca sürer. Araştırmalara göre sadece bir defa taciz yaşamış çocuk sayısı çok azdır.
Bazı tacizcilerde, epilepsi nöbetlerinin var olduğu ve EEG (Beyin Elektriksel Akımları) düzensizliklerinin varlığı gözlemlenmiştir. Bir kısmında IQ düşüklüğü tespit edilmiştir.
Duygu ve düşüncede kalması halinde bile kişinin taciz hastalığından söz etmek mümkün.
Taciz yaşamış birinin bunu unutabilmesi mümkün değildir. Terapilerdeki maksat taciz gerçeğini kabul edebilmesi ve bu gerçekle yaşamaya kişiyi hazırlamaktır.
Psikolojik yardım almaması halinde, taciz yaşamış kişinin tacizci olma ihtimali oldukça yüksektir. Gerek intikam almak için, gerek kendi acısını topluma yaymak için, gerekse yaşadığı olayın herkesin yaşayabileceği seviyede bir şey olduğunu kendisine ispat etmek için tacize yönelebilir. Ayrıca sindirilmiş hafızadaki cinsel bilgilerin çatışması ve burada yer alan normal cinsel veriler kişiyi tacizci yapma ihtimalini yükseltir.
Hazırlayan: Fatma Belgin