Sonuçta onlara bir şeyler öğretmek bizim görevimiz. Dinlemelerini sağlamanın başka yolu var mı? Ne de olsa bağırdığımızda canları yanmıyor; zaten dinlemiyorlar, en fazla gözlerini deviriyorlar. Onları sevdiğimizi gayet iyi biliyorlar, değil mi?
Hayır. Gerçek olan şu ki bağırmak çocukları korkutur. Kalplerinin bize karşı duygusuzlaşmasına sebep olur. Ve bağırdığımız zaman, çocuklar korkar, kaçar ya da donakalırlar; sonuç olarak öğretmeye çalıştığımız şeyleri öğrenmezler. Dahası bağırmak, zamanla çocuklarımızın sesimizi yükseltmediğimiz sürece bizi duymamalarına yol açar. Ve karşılık olarak onların da bağırmalarına...
Çocuğunuz öfkenizden korkmuyor gibi görünüyorsa eğer, bu durum, artık alıştığının ve savunma sistemleri geliştirdiğinin göstergesidir. Sonuç ise çocuğun yaramazlığa yatkınlığının artışıdır.
Ama ister inanın ister inanmayın, çocuklarına öfkeyle seslerini yükseltmeyen ebeveynlerin olduğu evler var. Hiçbir duygunun ifade edilmediği, soğuk evler değil - bunun hiçbir getirisinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Ve bu ebeyenler ya da çocuklar, mükemmel değiller; böyle bir şey olanaksız. Bunlar, ebeveynlerin zaman zaman doğal olarak öfkelendikleri ama kendi duygularının yeterince farkında olduklarından durup sakinleşebildikleri, öfkelerini çocuklardan çıkarmadıkları evler.
Bağırmaktan vazgeçmek için özel bir destekçiye mi ihtiyacınız var? Şanslısınız, zaten bir tanesine sahipsiniz - bizzat kendiniz! Sabırlı ve sakin bir ebeveyn olabilmenizin tek yolu, öncelikle kendinize ebeveynlik yapabilmeniz. Yani kendi duygularınıza sahip çıkıp öfkenizi çocuklarınızdan çıkarmamanız.
Öfkenizi çocuklarınızdan çıkarmamanız mümkün mü?
Mümkün.
Peki nasıl?
Ebeveyn olarak ilk işinizin kendi duygularınızı idare edebilmek olduğunu fark edin: Çünkü çocuklar duygu düzenlemesini bu şekilde öğrenirler - sizin sağlayacağınız modelle. Eğer yavaşlamak ve saygılı olmak için fazlasıyla stresliyseniz, biraz öz-bakımla bu durumu düzeltmek sizin işiniz. Çocuğunuz da siz de bunu hak ediyorsunuz.
Ailenize saygılı bir ses tonu kullanacağınıza dair söz verin: Evet, çocuklarınıza artık bağırmayacağınızı ilan etmek biraz garip. Ailenize öğrenme aşamasında olduğunuzu, bu yüzden hatalar yapabileceğinizi ama zamanla daha iyiye gideceğinizi söyleyin.
Çocuklarınızın çocuk gibi davranacaklarını unutmayın: Onlar, dünyanın nasıl işlediğini öğrenmeye çalışan olgunlaşmamış insanlar. Neyin sağlam olduğunu görmek adına sınırları zorlamaları gerekiyor. Sorumlu bir şekilde kullanmayı öğrenmek için güçle ilgili deneyler yapmaya ihtiyaçları var. Ve her insan gibi onlar da kontrol edilmekten hoşlanmıyorlar. Dolayısıyla, sizden gelecek empati ve saygı biraz daha işbirikçi olmalarını sağlayacak olsa da onlarla yaşadığınız sürece çocuksu davranışlar görmeye hazır olmalısınız.
Her an patlamaya hazır bir bomba olmanıza sebep olan şeyleri biriktirmeyi bırakın: Kötü bir gün geçirirken biriktirdiğiniz hınçlardan bahsediyoruz. Yeterince kötü duyguyu topladığınızda fırtına kaçınılmazdır. Bunun yerine durun ve kendi ruh halinizin sorumluluğunu üstlenin; kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak şeyi bulun ve daha mutlu bir yere doğru geçin.
Çocuğunuz herhangi bir duyguyu segilerken empati sunun: Böylelikle kendi duygularını tanımaya ve kabullenmeye başlayacak ve duygularını idare etmeyi öğrenmenin ilk adımını atmış olacak. Çocuklar duygularını yönetebilmeyi öğrendiklerinde, davranışlarını da yönetebilirler.
İşleri çocuğunuzun bakış açısından görmeye çalışın - kural koyarken bile: Çocuğunuz anlaşıldığını ve iletişim kurduğunu hissetmediği sürece, verdiğiniz rehberliği duyamaz. Daima sonra konuşacak vakit vardır; her ikiniz de sakinleştiğinizde, aranızdaki öfke yatışıp yerini sıcaklığa bıraktığında.
Öfkelenmeye başladığınızda DURUN: Susun. Herhangi bir harekette bulunmayın, karar vermeyin. Derince nefes alın. Bağırmaya çoktan başladıysanız, cümlenizi yarıda kesin. 'Çocuğunuzu adam etme' dürtünüze direnin. Sakinleşmeden harekete geçmeyin.
Ebeveyn molası verin: Çocuğunuzdan fiziksel olarak uzaklaşın. Derin bir nefes alın. Dikkatinizin çocuğunuzdan kendi iç dünyanıza yönelmesi için yüzünüzü yıkayın. Öfkenizin altında korku, üzüntü ve hayal kırıklığı yatıyor. Yalnızca derin nefesler alın. İhtiyacınız varsa eğer, ağlamaktan çekinmeyin. Öfkenizin altında yatan şeyi hissedebildiğinizde - harekete geçmeden önce - öfkeniz uçup gidecek.
Bilgeliği kendinizde bulun: Omzunuzda dünyayı tarafsız bir şekilde görebilen ve herkes için en iyi olanı isteyen bir melek olduğunu düşünün. O, sizin kişisel ebeveynlik koçunuz. Ne diyor? Durumu farklı şekilde görebilmenizi sağlayacak şeyler söylüyor mu? Örneğin; "Burada kazanmam gerekmiyor. Zarar görmesini engelleyebilirim" ya da "sevgiyiyle yaklaş" gibi olumlu şeyler.
O anda ders vermeye çalışmayın, pozitif bir şekilde harekete geçin: Eğer şu anda öğretmeye çalışıyorsanız, kendinizi gülünç bir duruma sokarsınız. Öğrenme ve öğretme, herkes sakinleşeyinceye kadar gerçekleşmez. O anda işleri eski seyrine döndürmek adına konuyu baştan alabilirsiniz. Özür dileyebilir ya da çocuğunuzun gülmesi için bir şeyler yapabilirsiniz. Ya da iyice ağlayıp rahatlamasını sağlayabilirsiniz. Kısacası yapmanız gereken tek şey siz de dahil olmak üzere herkesin daha iyi hissetmesi için bir adım atmak.
YORUMLAR