Anneliğin ilk haftası nasıl geçer?
Dilay, anneliğinin ilk haftasını kaleme aldı.
Dilay'ın Gebelik Günlüğü'nü takip edenler bilir, 37. haftamda bebeğimle tanıştık. Peki, ilk haftamda neler oldu? Ne kadar hazılıklı olursak olalım anneliğin ilk haftası başka bir deneyim. Ben de ilk haftamdaki tecrübelerimi paylaştım. Umarım aynı hissiyatı yaşadığımız "anne"lere bir nebze de olsa "yalnız değilsin" diyebilirim...
-
Anneliğin birinci günü
Her şey çok yeni. Vajinal doğum ya da sezaryen fark etmez anneliğin ilk gününde beden çok yorgun. Duygular ise karışık. Bir çocuğu kucağınıza verdiler ve "Bu benim mi?" duygusu tüm ortama fazlaca hakim. "Ne hissediyorsun?" sorusuna verebildiğim tek cevap ise "Hem çok tanıdık hem çok yabancı". Yeni bir hayat başlıyor bu biraz tedirgin edici olabiliyor ama işin içindeki umut ve mutluluk gölgeleri aydınlığa kavuşturuyor. Ancak özellikle akşam saatlerine doğru günün yorgunluğu fena vuruyor, epidural sezaryen yaptığım için bol kahve içmek ise mutlu ediyor. Sezaryen sonrası ayaklanmam da kısa sürdü. İlk ayağa kalkmam biraz zorlasa da sonrasında kolaylıkla yürüyebildim. Bugün aslında anneliğin ilk günü değil eşsiz deneyimlerin peş peşe sıralandığı bir gündü.
1 / 7 -
Anneliğin ikinci günü
İlk günün gecesini ikinci güne dahil ediyorum. Anladığım kadarıyla daha doğrusu hastanede diğer odalardan da duyduğum kadarıyla yenidoğan ilk gecesinde uyumayı pek tercih etmiyor. "Hiç uyumadı, acaba her gecem böyle mi geçecek? Bu çocuk uyumayacak mı?" sorularına doktorun mama takviyesi önerisi eklenince bambaşka bir dünyaya geldiğimi anladım. Taburcu olurken doktor bebeğim 200 gram verdiği için mamaya yönlendirdi. Kafam karışık, bedenim karışık, ruhum karışık. Tek beklediğim beni doğru bir şekilde yönlendirecek, dinginleştirecek insanlar. Olmayınca zorluk artıyor. Kendime kalıp ne yapmam gerektiğine odaklanmam ve sakinleşmem lazım. Günün hakim duyguları bunlar... Mama vermeyi reddetmeyi seçiyorum ancak sütüm de gelmiyor. Bu arada binlerce defa haberini yaptığımız "sütün yetme" konusu gerçek! Gerçekten yeni doğum yapmış anneye bu soru soruluyor. Binlerce kamu spotu da yapsak sanırım bu sorular bitmeyecek!
2 / 7 -
Anneliğin üçüncü günü
"Aaa süt geliyor". Yalnız başına evden çıkış, yürüyüş ve 1 ıhlamur sütümü getirdi. Aslında sütümü getiren şey sakinleşebilmiş olmak ve kızımı ısrarla memede tutmaktı... Damla damla gelen sütler emzirmede sorun yaşamadığımı gösteriyor. Ancak "Emiyor mu?", "Aç galiba", "Aranıyor bu çocuk" cümleleri üçüncü güne damgasını vuruyor. Kendimde olmaya çok ihtiyacım var bu nedenle kendime odaklıyım. "Ben iyiysem bebeğim iyi" bu bilgi mıh gibi aklımda. Ilık duşlar alıyorum, müzik dinliyorum. Bazı konularda azami sohbet ile günü geçirip bebeğimi tanımaya çalışıyorum.
3 / 7 -
Anneliğin dördüncü günü
Gün geçtikçe dinginleşebileceğimi düşünürken bebeğimin hafiften sarardığını fark ettik. İçimden bir ses "Yok yok bir şey yoktur" diye beni sakinleştirmeye çalışırken aklım "Geliyor gelmekte olan" diyordu. Doktora gittik. Hoş geldin hayatımıza "yeni doğan sarılığı". Doktor topuk kanı sonuçlarını aldıktan sonra "Endişelenecek bir süreçte değiliz kilo alımı var ancak sarılık da başlamış bol bol emzirin geçecektir" dedi. Saatte bir pek de dolu olmayan memelerimle bebeğimi emzirmeye çalışıyorum. Biraz umutsuzluk hakim bugüne. Lohusa psikolojisi bu mu? Öyle çok depresif bir halde değilim ancak hiç bilmediğim bir yolda yürüyorum ve nerede neyle karşılaşabileceğimi bilmemek tedirgin ediyor. Bu arada birçok telefon alıyorum canım arkadaşlarımdan, sevdiğim insanlardan, destek olan bir sürü insanın şükrü içimde... Korkular ve kaygılar da yanı başımda.
4 / 7 -
Anneliğin beşinci günü
"Daha çok sararıyor bu çocuk". Evet, gözlemleyebiliyorum ki çocuğumun sarılığı artıyor. Yapabileceğim bir şey yok uyanık olduğu her an emzirmeye çalışıyorum ancak işin kötüsü yenidoğan sarılığı bebekte uyku yapıyor. İşin özeti şu imiş aç kaldıkça kan şekeri düşüyor kan şekeri düştükçe uykuda kalma süresi artıyor ama uyanmıyor da ne yapacağım bilemiyorum. Bu arada hamileliğimin ilk zamanlarında aldığım destek telefonlarının tamamını lohusalığımda da aldım. Ne şanslıyım! Bu arada lohusalıktan da bahsedeyim biraz. Hamileliğe deyim yerindeyse "hazırlandığım" için hemen her şey hakkında bir fikrim vardı. Doğumdan önce lohusalık sürecinin başından itibaren dikkat etmem gereken en önemli şeyin ne olduğunu biliyordum: Kendim. Ben iyiysem bebek iyi. Bu nedenle bana iyi gelen her şeyi yakınıma çekiyor, iyi gelmeyen şeylerden koşarak uzaklaşmaya çalışıyorum. Bu duruş tüm anne adaylarına ve lohusalara tavsiyemdir.
5 / 7 -
Anneliğin altıncı günü
Bugün doktor kontrolümüz vardı. Bebeğimin kilo kaybettiğini, sarılığının arttığını öğrendik. Sarılık değerimiz 14,69. Hastaneye yatış 17'de oluyormuş. Doktor mamaya başlamamız gerektiğini, 2 saatte bir emzirmeye ek olarak 30 ml mama vermemizi söyledi. Yine damdan düşmüşe döndüm. Rengi daha sarıydı evet ama iyi gidiyor sanıyordum, iyi gittiğine inanmak istiyordum. Bu arada hastanenin almadığı, Sağlık Bakanlığı'na gönderilecek olan ikinci topuk kanı için Aile Sağlık Merkezi'ne gittik. Bebeğimin topuk kanı alındı. Sarılık konusunu konuşurken oradaki hemşirenin şefkatli sözleri kalbime işledi. Bana "Bu bir süreç, ben hemşireyim ben de kızımı emziremedim. Bazen olmaz, lütfen canınızı sıkmayın. Uyusa dahi şırıngayla da olsa sütünüzü ona verin. Bol bol emzirin geçecek". Onun ağzından bu cümleler dökülürken benim de gözümden yaşlar süzülüyordu. Sonra sarıldık, nasıl şefkatle sarmalandım anlatamam... Kadın kadının yurdudur sahiden. Ne mutlu iyi insanlara denk gelmek! Bu arada bir de doktor tavsiyesi oldu bana. Doğumumu bol şubesi olan bir hastanede yapmıştım, hastaneyi pek sevmiyordum ancak doktorumu çok seviyordum. Bebek doktoru konusunda ise aynı hastanede istediğim bir bebek doktorunu bir türlü bulamamıştım. Süreci aksatmamak adına randevusu boş olan bir doktor ile süreci ilerletiyorduk. Hemşiremin önerisi de gelince arayışta olmam sebebiyle hemen yeni doktorumuz ile tanışmaya gittik. Yorumları, referansları, eğitimi çok çok iyiydi. Nitekim odasına girip sohbet etmeye başladığımız andan itibaren "Oh" dedim. Doktorumuzu bulduk. 1 saat bana ve eşime lohusalık sürecini, emzirmeyi anlattı. "İlk bir ay işim bebekten ziyade anneyle dedi. Çünkü önce sen iyi olmalısın. Mutlu anne mutlu bebek demek" dedi. Sonrasında "Mamaya başlamak doğru bir adım ancak iki saatte bir değil üç saatte bir 30 ml yapalım" cümlelerini ekledi. Güven duygusu girdi mi işin içine her şey daha kolaylaşıyor.
6 / 7 -
Anneliğin yedinci günü
Bir hafta çok çabuk geçti diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İlk haftanın gerçekten 7 gün olduğuna kimse inandıramaz beni en az bir ayı var bu işin. Günden güne kolaylaşıyor diyesim var ancak emin olamıyorum çünkü her güne yeni bir gündemle başlıyoruz. Gece alarmlara kalkıp bebeği emzirmeye çalışıp mama vererek geçti. Sarılık olan bebeği uyandırmak o kadar zor ki. Ne yaparsam yapayım uyanmıyor ve bu beni çok zorluyor. Benim kendi yöntemlerim bebeği soymak, ayaklarından gıdıklamak, bacaklarında ıslak mendil gezdirmek ve son olarak altını açmak. Bezini açmak benim kızı uyandırıyor. Her bebeği uyandıran yöntemler farklı sanırım arkadaşlarımda çalışan yöntemler bende çalışmadı ama belki bende çalışan yöntemler başkasının işine yarar... Son olarak memede pek gönülsüz olan, kendini hemen uykuya veren bebem mamayı lıkır lıkır içiyor. Peki, benim buna bozulmam lohusalık psikolojisinden mi?
7 / 7
YORUMLAR