Antidepresanlar, modern tıbbın son 50 yıldaki en yaygın reçete edilen ilaçlarından biri haline geldi. Özellikle 1987’de ilk kez Amerikan İlaç Dairesi’nden (FDA) onay alan ‘fluoksetin’ etken maddeli antidepresan ve selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar), psikiyatri pratiğinde çığır açan bir dönem başlattı. Daha az yan etkiyle çalıştıkları düşünülen bu ilaçlar, yalnızca depresyon değil, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ve travma sonrası stres bozukluğu gibi birçok alanda kullanılmaya başlandı.
Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne (CDC) göre, ABD'de 2017 - 2018 yılları arasında her 7 yetişkinden biri antidepresan kullanıyordu. Kadınlar arasında bu oran yüzde 18’in üzerindeydi. SGK verilerine göre ise, Türkiye’de antidepresan tüketimi 2012 ve 2023 yılları arasında yüzde 65’in üzerinde arttı.
Öte yandan, son yıllarda yapılan birçok kapsamlı araştırma, depresyonun kimyasal dengesizliklerle ilişkisini, dolayısıyla sinir sistemi kimyasallarını hedef alan medikal ilaçları sorguluyor. Büyük çoğunlukla depresyonun bir ‘kimyasal dengesizlik’ olduğu fikrine inanma eğilimindeyiz, çünkü bunu çok sık duyduk. Ancak güncel araştırmalar, depresyonun yalnızca kimyasal nedenlerle açıklanamayacağını gösteren kanıtlar da içeriyor.
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/50500/0/siy202307032025pdf.pdf
Gerçekten etkili mi, yoksa bir tür ‘gelişmiş plasebo’ mu?
2008 yılında yayımlanan bir meta-analiz, SSRI’ların hafif ve orta şiddetli depresyonda plaseboya göre çok az fark yarattığını öne sürdü. Ancak 2018’de The Lancet’te yayımlanan 522 çalışmalıyı inceleyen bir başka meta-analiz, antidepresanların özellikle ağır depresyon vakalarında anlamlı fark yarattığını ortaya koydu. Yani ilaçların etkileri kişiye, semptom düzeyine ve ilaca verilen bireysel yanıta göre değişebiliyor.
Yan etkiler ise hala tartışmalı. En sık görülenler arasında libido azalması, kilo alımı, mide-bağırsak problemleri ve ‘duygusal düzleşme’ denilen duyarsızlaşma, hissizleşme yer alıyor. Daha ciddi tartışma ise, ilacın kesilmesiyle ortaya çıkan uzamış yoksunluk sendromu. 2023’te yayımlanan yeni bir araştırma, ilacın ani kesilmesi durumunda haftalarca süren baş dönmesi, anksiyete atakları, beyin sisi gibi belirtilerin bazı bireylerde kalıcı hale gelebildiğini gösterdi.
Antidepresanlar nasıl çalışır?
Antidepresanlar, beyin kimyasını düzenleyerek ruh halini dengelemeyi hedefleyen ilaçlardır. En yaygın kullanılan tür olan SSRI’lar (selektif serotonin geri alım inhibitörleri), sinir hücreleri arasındaki serotonin seviyesini artırarak çalışır.
Serotonin, ruh halini, uykuyu, iştahı ve genel duygusal durumu düzenleyen bir nörotransmitterdir. SSRI’lar, bu kimyasalın sinir hücreleri tarafından geri emilmesini engelleyerek, beyindeki serotonin miktarını artırır ve böylece sinir hücreleri arasındaki iletişimi güçlendirir. Ancak, serotonin düzeyini yükseltmenin neden depresyonu hafiflettiği hâlâ tam olarak anlaşılmış değil. Hatta birçok araştırmacı, depresyonun tek başına “serotonin eksikliği” ile açıklanamayacağını vurguluyor. Buna rağmen, serotonin sistemi üzerinde etkili olan bu ilaçlar, birçok kişide klinik semptomların azalmasına yardımcı olabiliyor. Etkileri genellikle 2-6 hafta içinde ortaya çıkıyor ve bu süre boyunca ilaçların düzenli kullanılması gerekiyor.
SSRI’ların dışında, noradrenalin ve dopamin gibi farklı nörotransmitterler üzerinde etkili olan başka antidepresan türleri de mevcut. Her bireyin beyin kimyası farklı olduğu için, hangi ilacın etkili olacağı da kişiden kişiye değişiyor. Bu nedenle antidepresan tedavisi, çoğu zaman deneme-yanılma yoluyla en uygun ilacı ve dozu bulmayı gerektiriyor.
Antidepresanlar biyolojik etkiler üzerinden çalışıyor olsa da, kişinin yaşam koşulları, stres seviyesi ve destek sistemi gibi çevresel faktörlerle birlikte ele alınmadığında tek başına yeterli olmayabilir. Bu nedenle uzmanlar, psikoterapi gibi yöntemlerle ilaç tedavisinin birlikte yürütülmesinin, iyileşme şansını artırdığının altını çiziyor.
Antidepresanlar gerekli mi? Evet. Yeterli mi? Hayır.
The Lancet’in “SSRI’ların 50 yılı” başlığıyla yayınladığı makalede vurgulandığı üzere, SSRI’lar milyonlarca kişinin hayatını iyileştirmiş olsa da tek başına yeterli değil. Depresyonun sosyal, ekonomik ve duygusal boyutlarını ele almadan yalnızca ilaca bel bağlamak, çözüm değil kısa süreli rahatlama sunabilir.
Uzmanlar son yıllarda antidepresan kullanımındaki artışın ardında yalnızca teşhis kolaylığının değil, “yaşamın doğal sıkıntılarının medikalize edilmesi” gibi bir sorunun yattığını söylüyor. İngiltere’deki NICE kılavuzları, artık hafif depresyon için ilk seçenek olarak terapi ve yaşam tarzı değişikliklerini öneriyor. Buna rağmen psikoterapiye erişimin düşük olduğu birçok ülkede, antidepresanlar hala birinci basamak tedavi olarak sunuluyor.
Antidepresan kullanmalı mı, kullanmamalı mı?
Tüm bu bilgi yığını, antidepresanlarla geçen 50 yılın ardından hala pek çok sorunun cevapsız kaldığını gösteriyor. Depresyon ve benzeri ruhsal durumlar zaten kişiyi zorlayan deneyimler; bir de kullanılan tedavilerin ne kadar işe yaradığı veya ne gibi riskler taşıdığı üzerine kafa yormak, iyileşme sürecini daha da karmaşıklaştırabiliyor.
Bu noktada en önemli rehber, bireysel ihtiyaçlara göre planlanmış bir tedavi olacaktır. Bir psikiyatri uzmanıyla birlikte ilacın ne zaman gerekli olduğu, ne kadar süreyle kullanılacağı ve hangi destekleyici yöntemlerle birlikte yürütülebileceği değerlendirilmeli. Antidepresanlar bazı insanlar için hayati bir araç olabilirken, başkaları için sadece geçici bir destek unsuru olabilir.
Öte yandan, depresyonun yalnızca biyolojik nedenlerle değil, yaşamsal zorluklar ve duygusal yüklerle de bağlantılı olabileceğini unutmamak gerek. Psikoterapi, sosyal destek ve yaşam tarzı düzenlemeleri gibi ilaç dışı yöntemler de, en az ilaç kadar etkili ve uzun vadede kalıcı çözümler sunabilir.
Antidepresanlar dost da olabilir düşman da. Ancak bu tamamen, onları nasıl, ne zaman ve neyle birlikte kullandığımıza bağlı. 50 yıllık hikayenin bize öğrettiği en önemli şey, her tedavinin kişiye özel düşünülmesi gerektiği olabilir.
Referanslar
"50 years of SSRIs: weighing benefits and harms". Şuradan alındı: https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(25)00981-X/fulltext?rss=yes
YORUMLAR