Psikolog Dorothy Tennov’un birçok kişiyle görüşüp, aşk deneyimleri üzerine yaptığı araştırmalar sonucu, insanların çoğunun birine tutulma durumunu benzer şekilde yaşadığını ortaya koydu. Bu benzerliğe göre aşk bir “sendrom” hissedilenler ise bir “semptom”.
İster aşkın çaresiz bir hastalık olduğunu, ister büyüleyici bir deneyim olduğunu düşünün, bu durum birçok insan tarafından ortak bazı kalıplarla tanımlanıyor. İşte aşkı bir ruh sağlığı sorunu haline getirebilen o semptomlar:
1- Ansızın olur
Çoğu insan âşık olduğu kişiden bahsederken, bu hislere kapıldığı ilk anı unutmuyor. Pek çok insanı ilk bakışta âşık olduklarını anlatırken veya hislerin aşk halini aldığı anı anımsayarak, işte o an onun aradığım insan olduğunu anlamıştım gibi bir cümle kurarken bulabilirsiniz.
2- Bedeninizi ele geçirir
Aşkı yok sayamamamızın en büyük sebeplerinden biri de, kişiyi yemekten içmekten kesecek kadar etkilemesi, aynı zamanda beyinde yaptığı değişikliklerle yerinde duramayacak bir hale getirmesidir. Duygunun ilk zamanlarında daha masumane olan bu etkiler, karşılıksız bir aşkta ‘’kara sevda’’ haline gelip aşkından yataklara düşmek deyimini yerine getirebiliyor.
3- Aklınız hep ondadır
Etrafında değilken bile sürekli aklınızda o ve onunla ilgili şeyler olur. Düşünceleriniz ondan ibarettir ve konuştuğunuz her şey bir şekilde ona bağlanır. Başka bir şey düşünmeniz neredeyse imkânsızdır.
4- Nasıl hissettiğiniz ona bağlıdır
Onu düşünür, onu düşündükçe mutlu olur o sizi düşünmedikçe kahrolursunuz. Platonik bir evrede en ufak hareketten anlamlar çıkarır, bu çıkarımlarla sevinçten havalara uçar veya üzüntüden yerle bir olursunuz.
5- Dünyanın en mükemmel insanıdır
Aşkın gözünün kör olduğunu o an fark etmeseniz de birinci elden yaşarsınız. Kusursuz biri olduğunu düşünür, hatalarını görmezden gelir ve kötü hiçbir özelliği ona yakıştırmazsınız. Onun herkesten farklı ve üstün olduğunu düşünmek, bu düşünceyi destekleyecek şeyler bulmak adına beyniniz çarpık çalışmaya başlar ve rasyonel düşünceden uzaklaşırsınız.
6- Gözünüz ondan başkasını görmez.
Aynı anda farklı insanlara karşı farklı duygular beslemek mümkün olsa da bu kadar yoğun bir duyguyu birden fazla kişi için beslemek sınırlarınızı aşar. Bu yüzden, bir süreliğine de olsa tek bir kişiye odaklanırsınız, her şeyiniz ve herkesiniz o kişi olur.
Birçok aşk hikâyesinin bu ortak özellikleri taşıması kimilerini aşkın hastalıklı bir takıntı hali olduğunu, kimilerini ise bütün masalların aynı başladığını düşünmeye itiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Referanslar:
Dorothy Tennov – “Love and Limerence: The Experience of Being in Love”
YORUMLAR