Aşk hem psikolojik hem de fizyolojik etkileri ile sağlığa iyi geliyor. Metabolizma hızını artıran, bu sayede yağ yakımına yardımcı olan aşk; bağışıklık sistemini güçlendiriyor, cilt sağlığına iyi geliyor, ağrıları azaltıyor. Tüm bu etkilerin yanında aşk, salgılanan hormonlarla birlikte kalbe de iyi geliyor.
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, aşk, kalp ve beyin ilişkisinden yola çıkarak sağlıklı aşk hakkında bilgiler verdi.
Aşk, insanlığın var olduğundan beri herkesi meşgul eden bir konu olmuştur. Bu nedenle tarih boyunca pek çok farklı yönteme başvurularak aşkın gizemi çözülmeye çalışılmıştır. Aşk, bütün toplumlarda, her kültür seviyesinde, tüm zamanlarda var olmuş, hemen her insanın yaşamının bir döneminde en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durumdur. Konu ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalara göre, bu duygunun oluşumunda kalbin ve beynin rolü büyüktür.
Kalp beyni harekete geçirir
Yapılan araştırmalarda kalbin aşkı algıladığı ve beyin aracılığıyla endorfin, oksitosin, feniletilamin gibi mutluluk veren hormonların salgılanmasını sağladığı ortaya çıkmıştır. Kalp ve beyin birlikte çalışarak sağlıklı bir aşk hayatının dolayısıyla da sağlıklı bir vücudun oluşmasını sağlamaktadır. Beynin kalbin de desteğiyle aşk üzerine salgıladığı hormonlar şöyle sıralanabilir:
Dopamin: Kişiyi karşı cinse bağımlı hale getirir. Ayrıca heyecan hormonudur.
Serotonin: Beyin aşık olmanın ilk safhalarında mutluluk veren endorfin hormonunu az salgılayarak mutsuz bir zemin hazırlamaya çabalar. Aşık olan kişiyi zihinsel ve fiziksel olarak aşığına yönelterek mutluluğu karşı cinste aramaya zorlar. Bir anda aşık depresyona doğru yolculuğa çıkar. Ayrıca bazı araştırmalar sonrasında kalp krizi geçirme riski yüksek olan kişilerin kanında az miktarda serotonin tespit edilmiştir.
NGF: NGF yani Neuro Growth Factor, romantik duyguların ortaya çıkmasına aracı olan bir maddedir. Aşk sırasında ellerin terlemesine ve heyecanın yükselmesine de neden olur.
Oksitosin: Aşığın karşı cinse bağlanmasını, bir anlamda sadakati sağlayan bir hormondur. Oksitosinin kalp hastalığı riskini düşürdüğü bilinmektedir. Eşine sadakatsiz davrananlarda beyinin bu hormonu az salgıladığı ispatlanmıştır.
Vazopressin: Beyinde hipotalamusun gönderdiği bu hormon fazla salgılandığı zaman aşık olan kişi sevdiği için her şeyi yapabilecek duruma gelir. Ayrıca bu hormon kan hacmi ve konsantrasyonu düzenler.
Aşk kalp sağlığını olumlu etkilemektedir. Aşık olmak endorfin hormonunu salgılar. Endorfin, mutluluk veren bir hormondur. Bypass ameliyatından sonra insanların ömrü uzadığı bugün bilimsel olarak ispatlanmıştır, düzenli bir aşk hayatı olan insanların yaşam kalitelerinin artacağı da bilinmektedir. Aşık olmak mutluluk hormonları ile birlikte tansiyonda düzelme sağlar, sosyal uyumu ve başarıyı artırır.
Sarılmak stresi azaltıyor
Kalp, beyni katekolamin hormonunu salgılamaya zorlar. Bunun neticesinde tansiyon yükselir, nabız artışı olur, vücut ısısı artar. Sevilen kişiye sarılınca oksitosin hormonu yükselir bu da mutluluk hissini artırır. Oksitosin sayesinde stres azalır, kan basıncı düzenlenir, kalp hastalıklarına yakalanma riski düşer.
Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Prof. Dr. Ahmet Karabulut, aşkın sağlığımıza faydalarını anlattı, önemli mesajlar verdi.
Oksitosin, dopamin, seratonin, endorfin, adrenalin… Aşk iksiri olarak da tanımlanan bu hormonların beyinden salınması sonrası gerçekleşen aşk, en belirgin etkisini kalp üzerinde gösteriyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, “Göğüste oluşan sıkıntı ve heyecan hissi, çarpıntı, kalbin yalpalayarak atması, anlamsız bir huzursuzluk hali aşkın vücudu ele geçirdiğini gösterir. Ancak bu duygular sanılanın aksine kalbe iyi gelir. Aşkın, uzun vadede kalp krizi riskini azalttığı, kalbin ömrünü uzattığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır” diyor.
Tansiyona iyi geliyor
Yanlış duymadınız! Aşk ve sevgi tansiyonu düşürüyor. Yapılan bilimsel çalışmalar sıcak bir kucaklaşma sonrası gelecek 10 dakikalık sevgi dilli konuşmanın, tansiyonu düşürdüğünü ortaya koyuyor. Bu etkinin temelinde vücutta artan gevşeme hormonu oksitosin bulunuyor. Tansiyonu düzenleyen diğer etkenleri ise vücuttaki stresin azalması, uyku kalitesinin artması, kişisel bakım ve beslenme düzeninin daha kaliteli olması oluşturuyor.
Kolesterolü düşürüyor
Garip gelebilir ama aşk kolesterole de iyi geliyor! Yapılan araştırmalar mutlu birliktelik yaşayan çiftlerin, vücuttaki stres hormonlarının azalmasına paralel olarak kolesterol seviyelerinin de daha düşük olduğuna işaret ediyor. Mutlu çiftlerin beslenme alışkanlıklarının daha kaliteli olması da kolesterol dengesini olumlu etkiliyor. Düzenli spor yapan çiftlerin, tek başına spor yapanlara oranla spora devam etme oranının daha yüksek olduğunu gösterirken, bu sayede yağ seviyeleri de belirgin şekilde düşüyor.
Ömrü uzatıyor
Mutlu birliktelik yaşayan kişilerin, yalnız yaşayan kişilere oranla daha uzun yaşadıklarını biliyor muydunuz? Tek başına yaşayan kişilerde depresyonun ve sağlıksız beslenmenin daha sık, sigara ve alkol tüketiminin fazla olduğu görülüyor. Bilimsel çalışmalar, tek başına yaşayan kadınların ortalama 2 yıl, erkeklerin de ortalama 6-7 yıl ömürlerinin kısaldığını gösteriyor.
Mutluluk veriyor
Aşık olunca beynin salgıladığı dopamin, endorfin ve seratonin gibi hormonlar kişiye mutluluk verirken, adeta birer antidepresan etkisi yaratıyor ve kalp damarları depresyonun zararlı etkilerinden korunuyor. Aşk derken sadece iki karşı cins arasında süregelen duygusal yakınlaşma düşünülmemeli. Kişiye huzur verecek aile sevgisi, hayvan ve doğa sevgisi, tasavvufi aşk da kalp sağlığına olumlu etki yapıyor. Yani aşk kişiye külfet olmamalı, tam tersine kişinin hayatına olumlu katkı yapmalı. Bu nedenle aşkta kalp/beyin dengesini iyi ayarlamak gerekiyor.
Kalp krizi riskini azaltıyor
Aşk uzun vadede kalp krizi riskini azaltıyor. Mutlu ve huzurlu bir ilişki yaşayan çiftlerde uyku kalitesi artarken, kalp krizi riskinin azaldığı görülüyor. Stresin panzehiri olarak gösterilen aşk sayesinde vücuttaki stres hormonu kortizolün azalmasıyla şeker ve kolesterol döngüsünde düzelme izleniyor ve damarlar korunuyor.
Bağışıklığı güçlendiriyor
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut “Aşk iksirinin en önemli öğesi olan oksitosin ile kan basıncında düzelme izlenirken, vücudun bağışıklık sistemi daha da güçleniyor ve damarlardaki iltihabi durum azalıyor.” diyor.
Aşk acısı kalp krizi riskini artırıyor!
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut aşk acısını küçümsememek gerektiğini belirterek, aşkın kalbi olumlu etkilediği gibi, aşkın istemeyerek son bulmasının da kalp üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu ve kırık kalp hastalığına yol açtığını söylüyor. Prof. Dr. Ahmet Karabulut “Vücutta gelişen tetikleyici hormonlardaki ani yükselme kalbin üzerinde sersemletici etki göstererek kalp kasılmasında bozukluk ile sonuçlanabilir. Bu durum göğüs ağrısı ve nefes darlığının ön planda olduğu, kalp krizini taklit eden bir hastalığa yol açar. Bu süreçte özellikle ilk ay içerisinde kalp krizi riskinde de ortalama 2-5 kat artış olduğu düşünülürse kırık kalp sahibi kişilerin hekim desteği almaktan çekinmemesi gerekir” diyor. Platonik aşkların da sağlık sorunlarına yol açabildiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Karabulut şöyle diyor: “Aşk gizli kalmamalıdır. Aşk ve sevginin olumlu etkilerini görmek için bu durumun ifade edilmesi şarttır. Tek kişilik aşk olmaz. Gizli kalmış platonik aşklar vücutta olumlu etki oluşturmayı bırakın; sağlık sorunlarına yol açabilir.”
Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, aşkın insan beynindeki etkilerine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
İnsanlık tarihi boyunca en çok önem verilen konularından biri hiç şüphesiz: “Aşk” oldu. Aşkın insan beynindeki etkileri ise oldukça dikkat çekici. Tutkulu aşk döneminde sinir hücrelerini büyüten hormon, normalden 2-3 kat fazla salgılanıyor. Aşkın beyni gençleştirdiğini belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sırılsıklam aşk döneminde beynin karar mekanizmasının daha az çalıştığını belirterek, “Aşk gelince akıl gider” deyişinin sinirbilim alanındaki doğruluğuna dikkat çekti.
Bütün önemli eserler, tutkulu aşk döneminde yaratılıyor
“Dünyaya baktığınız zaman gördüğünüz her estetik üretinin; iyi bir mimarinin, iyi bir tablonun, iyi bir müziğin, iyi bir şiirin, iyi bir sinema filminin… Tutkulu olan her şeyin üretiminin altında dopamin yatar. Dopamin, yenilik arayışı, yaratıcılık ve hazzı temel alan bir sinir kimyası maddesidir” diyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Tutkulu aşk döneminde insan beyninin neredeyse dopamin içinde yüzdüğü gösterilmiştir. Bundan dolayı bütün önemli aşk şiirleri, bütün önemli müzikler hep sırılsıklam aşk döneminde yazılıyor” şeklinde konuştu.
Aşk, beyni gençleştiriyor
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bir diğer bilinen şey de tutkulu aşk döneminde ‘neuron growth factor’ dediğimiz, sinir hücrelerini büyüten bir hormon bu, beyinden salınıyor. Yaşlandıkça azalıyor. Bu neuron growth factor’ün aşk döneminde ölçülmüş insanların kanlarında normalin 2-3 katı yükseldiği gözlenmiş” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu neyi sağlar? Sinir hücrelerinin daha uzun ayakta kalmasını, sinir hücrelerinin arasındaki bağlantının zaman içerisinde daha sık olmasını ve gençleşmeyi sağlayan bir hormon. Sinir hücrelerini yapay bir ortama alıp, onlara bu hormonu verdiğinizde yapıları daha da gençleşiyor. Aynısı beyinde oluyor. Yani aşk beyni gençleştiriyor.
Aşk, ağrı duyarlılığını azaltıyor
Sırılsıklam aşk döneminde morfin benzeri maddelerin beyinde salınımı artıyor. Bundan dolayı ağrıya duyarlılık azalıyor. Bu şey için de geçerli. İnsan çok mutlu olduğu zaman ağrı duymaları azalır bedeninde. Ama mesela depresyondaki hastalar çok fazla ağrı duyarlar. Başı ağrır, boynu ağrır, sırtı ağrır beli ağrır… Dolayısı ile sırılsıklam aşk döneminde ağrı hisleri de azalıyor.”
Aşkın ömrü ne kadar?
“Her şeye rağmen aşk, yine beklenmedik anda geldiği zaman, olumlu karşılanması gereken bir duygu. Ama arkasından da belli bir süresinin olduğu ve bir iniş döneminin olacağını daima düşünmek lazım” diyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Nihai ve devamlı aşk diye bir şey söz konusu değil. Bu sırılsıklam aşk dönemlerinin en fazla kan kimyası ve psikolojik testler olarak 8 ila 16-18 ay sürdüğü gösterilmiştir. Çok istisnai durumlarda 20 yıl tutkulu aşk yaşayanlar var ama bunlar tabii ki çok sıra dışı kişiler” diye konuştu.
Aşk, fonksiyonel MR ile görüntülenebiliyor!
Prof. Dr. Tarlacı, aşkın beyinde görüntülenmesi konusunda şunları söyledi: “İnsanlar 1700’lü yıllara kadar insanı yöneten merkezin kalp olduğunu düşünmüşler. 1700’lü yıllardan sonra insanı yöneten esas merkezin beyin olduğu anlaşılmış. Modern çağda 2003’ten beri artık fonksiyonel MR’ın birçok alanda kullanılması bazı beyin bilimcilerde merak uyandırmış. ‘Yutarken, kitap okurken, film izlerken beynin neresi çalışıyor görüyoruz. Acaba bir insan sevdiği kişiye bakarken beyninin neresi çalışıyor?’ diye sormuş Mısırlı Bilim İnsanı Semir Zeki. Bu sorulduktan sonra, hayret uyandıracak şekilde beynin belli bölgelerinin aşık kişiler maşuklarına bakarken ışıl ışıl parladığını görmüşler ve bu tutarlılık gösteren bir şey. Yani birisi aşıkken başka bir örüntü, öbürü aşıkken başka bir örüntü yok. Bütün o sırılsıklam aşk döneminde beynin ışıldayan alanlarında benzer bir örüntü var. Şöyle bir test olabilir; ‘Beni sevgilim gerçekten tutkuyla seviyor mu?’ Bunu anlamamız herhalde bir yarım saat sürer. Teknolojik olarak buna sahibiz yani fonksiyonel MR cihazı olduğu için bunu yapabiliriz.”
Aşk, beynin karar mekanizmasını yavaşlatıyor
“İnsan davranışının hepsinin beyinsel bir karşılığı var. Sırılsıklam aşk döneminde beynin birçok bölgesi ışıldarken, beynin frontal bölgesi az çalışıyor ya da çalışması zayıflıyor. Bu çok dikkat çekici bir şey” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun sonucu nedir? Normalde bizim alın beyin bölgemiz sosyal normlar, kurallar oluşturmamızı sağlıyor. Başkasından saygı görmeyi ve bütüne bakıp durumumuzu değerlendirmeyi sağlıyor. Aynı beyin bölgesi, trafikte sağa ya da sola dönmeden çok önce sinyal vermeni sağlar. Bu bölge aynı zamanda karar alma süreçlerinde de devreye giriyor. Bu bölgenin sırılsıklam aşk döneminde az çalışması, o dönemde alınan kararların sağlıksız ve sorunlu olmasına neden oluyor. Dolayısı ile o yoğun, tutkulu dönemde hani sonradan derler ya ‘Ben bunu nasıl yaptım, buna nasıl böyle karar verdim, nasıl onun peşinden gittim’… Pişmanlıklar olur ya aşklarda bir süre sonra… Ya da ‘O benden şunu istedi ben ona nasıl verdim’… Sırılsıklam aşk bitince akıl yerine gelmiştir. Hani ‘Aşk gelir akıl gider’ ya, böyle söylenir halk arasında. Aslında bunun sinirbilimsel karşılığı var. Gerçekten sırılsıklam aşk döneminde aşk gelince akıl gidebiliyor.”
YORUMLAR