Bazen aynı döngüde sıkışmış gibi hissederiz. Hep benzer insanlar, benzer hayal kırıklıkları, benzer cümleler... Sanki hayat aynı sahneyi tekrar tekrar oynatır. Değişen sadece zaman, yer, yüzlerdir. Ama his — hep aynıdır.
“Neden hep ben?”
“Neden yine aynı acı?”
“Daha ne kadar dayanacağım?”
Bu sorular tanıdık geldiyse, bil ki yalnız değilsin. Ama belki de artık kendine başka bir soru sormanın zamanı geldi: “Ben bu acıyı neden hep aynı yerden yaşıyorum?”
Acı, kırılmayı değil; kırılan yere bakmayı öğretir
Benim çalışmalarımda sıkça duyduğum cümlelerden biri şu: “Her şey düzelmiş gibiydi, ama yine aynı yere düştüm.” Ve bu düşüş, çoğu zaman bir başarısızlık değil; bir çağrıdır. Hayat seni cezalandırmak için değil, görmeni istediği bir yeri fark ettirmek için aynı yere götürür. Belki çocukluğunda görülmemiş bir yanın, bugün hâlâ “beni fark et” diye bağırıyor… Belki değersizlik hissi, ilişkilerde sürekli seni sınayan rollere sokuyor… Belki sevgi adına ödün verdiğin şey, aslında “kendin olma” hakkın… Acı, bu yönleri bastırdığımızda değil; onlara alan tanımadığımızda büyür. Ve her tekrar, farkındalık için ikinci bir şans gibidir. Ben, kişinin kendi acısına cesaretle bakabilmesi için alan açması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü inanıyorum ki: “Bastırdığın değil, yüzleştiğin şey seni özgürleştirir.”
Küçük bir farkındalık egzersizi
Bugün kendine şu soruyu sor: “En çok nerede tekrar ediyorum? Hangi durum beni hep aynı duyguda bırakıyor?” Sonra o duyguyu yaz. Kendini suçlamadan, yargılamadan. Sadece yaz ve şunu ekle: “Bu duygu benim düşmanım değil. O, içimde görülmeyi bekleyen bir parçanın sesi.” Bu küçük çalışma, belki de büyük bir farkındalığın ilk adımı olur.
Son olarak
Acının kendisi değil, görmezden gelinmesi yorar insanı. Ve sen bugün bu yazıyı okuyorsan, belki de içindeki o yer artık “beni fark et” diyor. Unutma: Acı, seni durdurmak için değil, uyandırmak için gelir. Ve her farkındalık, içsel gücünün kapısını aralar.
Sevgiyle kalın...
YORUMLAR