Serap aradığında elinde bir bardak musluktan akan suya boş boş bakmaktaydı. Son birkaç aydır bu dalıp gitmeler sıklaşmıştı. Nedenini düşünmeye korktuğundan her seferinde bu durumu görmezden geliyordu.
“İyi değilim. Gelir misin?”
“Ne oldu, neredesin?”
“Banyoda, yerdeyim. Kalkamadım.”
“Geliyorum.”
Serap üniversiteden bu yana yediği içtiği ayrı gitmeyen arkadaşıydı. Sadece bir yıl Serap’ın resim eğitimi için Orlando’ya gitmesiyle ayrı kalmışlardı. Serap tuvalin önüne geçince sanki tüm renkler sıraya girerdi. Onun her fırça darbesi bir perinin sihirli değneğini sallayışı gibiydi. Ailesi varlıklı olduğundan kendini resme adayabilmiş, hayal ettiği geleceği çizebilmişti. Şimdiden ülkenin genç ve gözde ressamları arasında yerinide almıştı.
Fakat dün, resimlerini daha tamamlanmadan satın alan Kutay Bilgeli, Serap’a artık alım yapmayacağını bir mesajla iletmişti. Serap’ın resimleri için sıraya giren onca önemli kişilik olduğundan Kutay Bilgeli’nin bu mesajı doğrudan silinenler klasörüne gitti. Menajeri ile Kutay Bilgeli hakkında yapılan birkaç dedikodunun ardından da Serap gündüz vakti uykuya daldı.
Uyandığında içinde bir burukluk vardı. Gündüz uykusu hiçbir zaman ona iyi gelmemişti fakat bu öylesi de değildi. Duş almak için banyoya giderken gerisin geri dönüp koltuğa yığıldı. Sanki bir şey tüm enerjisini çekip almıştı. Saatler kalkmaya yeltenip geri yığılarak, uyku ile uyanıklık arasında kalarak geçti. Ne bir şey yiyebilmiş ne de hareket edebilmişti. Gece de uyuyamayınca sabah erken bir saat koltukta oturur pozisyonda gözlerini odada gezdirmeye başladı. Tuvalini gördüğü anda ise nefesi kesildi ve bir yumru göğsüne oturdu. Birden her yanı gözyaşı ile ıslanmaya başladı. Acıdıkça ağladı, ağladıkça acı duydu. Saatler sonra bedeni banyo zemininde, telefonu tutan eli ve sesi titreyerek arkadaşını arayabildi.
“Sarılmak ister misin?”
“Hem de çok.”
…
“Serap neyin var, ne oldu?”
“İçimde bir acı var.”
“Bir şey olmuş olmalı.”
“Kutay Bilgeli beni artık beğenmiyor.”
“Aranızda bir şey mi vardı?”
“Anlamıyorsun. Artık resimlerimi almayacakmış.”
“Almazsa almasın. Ne olmuş yani.”
“Artık kimse beni beğenmeyecek, bunu biliyorum.”
“Şşşşş.”
Fotoğraf: Tuğçe Özdeniz Arslan
Diğer bölümler...
YORUMLAR