İnsanlık başka bir evrilmeye doğru gidiyor, insanlar gittikçe mutsuzlaşıyor, gelecek korkusu, haksızlık, adaletsizliki dünya patlamak üzere. Dünyada liderlerden tutun da en taban kesime kadar herkes kendisiyle çelişir oldu, büyük bir kaos var insan psikolojisinde.
Suyumuz bitiyor, salgın hastalık tepemizde, güçlü demokrasiler bile tehdit altında, hayat pahalı, sokağa çıkmak yasak, delice bir umutla eve kapanmış dünyayı, insanı anlamaya çalışıyor, okumaya yazmaya devam ediyoruz. Tuhaf bir zamandayız.
Mantıksız bir dünyada mantıklı olmak en büyük meydan okumalardan biridir. Boşlukta varolan hiçbir şey yoktur. Mantıksız gibi görünen tepkiler tam da bu şeylerdir. Ama mantıksız demek bunların bir nedeni olmadığı anlamına gelmez. Akıl dışıdır ama anlaşılabilir bir şeydir ve daha da önemlisi değiştirilebilirdir.
İçimize sinmeyen dünya üstümüze siniyor. İnsan insandan korunmak için askeri harcamalar yapıyor. Bu mantıksızlığın sonucu ürettiği silahlarla övünüyor. Savaş insanlığın kaderiymiş gibi kendi güç ve iktidar hırsları için dünyayı yaşanmaz hale getirmeleri bile normal karşılanıyor.
Kavramlarını kaybeden toplumlar, başkalarının kavramları ile mutluluk rüyası görürler. Kuşun kalbini de, kırıntının bereketini de bilemezler.
Deveye sormuşlar "boynun niye eğri?", "nerem doğru ki" demiş. Ülkemizdeki siyasal örgütlenmeden tutun da, sendikal örgütlenmeye kadar her şey yanlış, her alanda koltuğa oturanların kalkmak bilmediği bir sistem. Ülkenin çoğunluğunun işçi, köylü, esnaf ve çiftçi olup da mecliste temsil edilmemesine, işçinin kesilen parasıyla son model lüks arabaya binen sendikacıya kadar.
Sorgulamayan bir toplum köleliği özgürlük, açlığı tokluk, yokluğu varlık zanneden cahil bir toplumdur. Bilgiye ihtiyacımız var? Ama nasıl bir bilgiye ihtiyacımız var? Çok bilgili insanlar doğru insanlar mı? Her şeyden önce bizim dürüstlüğe, insana insan olduğu için değer vermeye ihtiyacımız var.
Direksiyon hakimiyeti elimizde, nereye gitmek istiyorsanız o yöne sürebiliriz. Bilgili insanlar sessiz kalırsa aptallar çoğalır. Cahilliği yenmenin tek yolu kabullenip harekete geçmektir. Biz kendimizi cehaletimiz ile yok edebiliriz. Ancak zihinsel bir devrim yaşanabilir. Cahilliği medeniyetle karıştırıyor çoğunluk. Medeniyet bir insanın bütün insanlara, bütün insanlarında bir insanın hak ve hukukuna saygı göstermesi, karşılıklı sevgi saygıdır, iyi olma dilekleridir, bencil düşünceler değildir.
Varlık ve rahatlık içindeki siyasal dinciler hep öbür dünya saadetine vurgu yaparlar. Bu dünyada ise yoksulluğun kader olduğundan ve şikayetçi olunmamasından dem vururlar. Niye yoksullara da iki cihan saadeti istemezler anlamak zor. Yüce Allah kutsal kitaplarında varlıklı olanların yoksulları gözetmesini buyurur. Din adamları ve varlıklı insanlar ise aynı şeyi sanki kendilerinden istenmemiş gibi çevirip yüce Allah'tan isterler. Altın koltuklara oturup Tanrının yoksullar için kendilerinden yapılmasını istediği ne varsa onlarda çevirip aynı şeyleri Tanrıdan isterler.
Toplumun en az yarısı tam bir beyin felci yaşıyor. Anlamıyor, algılamıyor, sorgulanıyor, görmüyor, duymuyor hiçbir şeye tepki vermiyor.
Bizler bir bütünün parçalarıyız, tek bir kuvvet her şeyi bir arada ve bir düzenle tutuyor. O kuvvet isterse her şeyi yerle bir de edebilir.
Şeytan çoktan görevini tamamladı ve emekliye ayrıldı. Ona ders verecek yetenekte insanlar yönetiyor dünyayı artık.
YORUMLAR