Bu gece durma hakkı çemberine katıldım. Yüz bilmem kaçıncı kadından biri olarak çemberde durdum. Sadece durmadım. Can kulağıyla paylaşılanları dinledim. Sonra Nihan, 'Burada durmayı bilen biri varsa, anlatsın da bize ilham olsun' dedi. Ben de söz alıp, anlatmaya koyuldum.
Şu an kırk yedi yaşımdayım ve çocukluğumdan beri çok güzel, uzun uzun duruyorum. En iyi yaptığım şey durmak. En sevdiğim de durmak. Peş peşe işler yapamam. Arada hep dinlenirim. Dinlenmezsem yorgunluktan kendimden geçerim.
Kendimi bildiğimden beri, yok bu bilme söylemi çok iddialı oldu, hatırladığımdan beri demek daha gerçek geldi, fiziksel olarak hiç hareketli olmadım. Çocuk parkında hiç kaydıraktan kaymadım. Ağaca hiç tırmanmadım. Çocuklar ip atlarken falan, sokakta yanlarında durdum. Saklambaç oynanırken saklandığım yerde, oyun bitene dek durdum. Duvardan atlamadım. Basamakları üçlü beşli inmedim. Temkinli çocuk etiketimin hakkını sonuna kadar verdim.
Sonra okulda durmaya devam ettim. Teneffüslerde arkadaşlarım oyun kurup koştururken, bahçede öylece durdum. Beden derslerinden hep raporla yırttım. 'Nasıl not vereceğiz?' diyen beden öğretmenlerimin çaresizlikle öfkeli halleri, hafızamda.
'Sen ev işlerine karışma, odanda dersini çalış' diyen annemin sözünü hiç olmadığı kadar iyi dinledim. Yıllarca odamda güzel güzel durdum. "Dersleri çok zor, çok çalışıyor" diyerek konu komşuya konuştu gururla. Ben de altı buçuk not ortalamamla, odamda durmaya devam ettim, rahatça.
Sonra işe girdim. Yirmi yılda üç- beş iş değiştirdim. Hepsinde durdum. Üç tanesinden kovuldum. Sonuncudan sonra, kurumsal hayattan emekli ettim kendimi. 'Kocamın maaşı hepimize yetiyor da artıyor' dedim, evde daha uzun durmaya özlemimle.
Kendimi emekli etmeden önceki dönemde, henüz eşim, evladım yokken, işten eve gelince hep durdum. Bir keresinde, telefonda "Naber?" sorusuna, her seferinde duruyorum cevabını aldığını söyleyen bir arkadaşım, "Ben de bir gün gelip seninle durmak istiyorum" deyip, uzun uzun ne kadar çok işi olduğunu anlatmıştı. Şimdi bu hatırayı yazarken, fark ettim ki, ben de naber diye sorduğumda, hiç tereddütsüz, 'koşturmaca' diye cevaplayan insanlardan hiç hazetmiyorum. Hatta samimiyetsiz etiketini de yapıştırıveriyorum.
Demek ki ne özlüyorum? Yol arkadaşlığı. Ohhh, ihtiyacımı bulduğuma göre yazmaya devam.
Sonra, benim de hayatıma işim dışında eşim ve bir evladım eklendi. Ailemi kurdum da, durmaktan hiç vazgeçmedim. Annem ev kadınlığım ve anneliğimden hep şüpheli, bolca destek verdi. "Sizin evinizin bu haline alıştım" dedi bir keresinde. O gün sanırım pes etti, benim evimi kendi evine dönüştürme telaşından, çabasından.
Laf arasında "tembel" diyerek ev kadınlığıma sokuşturan, hısım akrabam var. "Ne yemek pişirdin?" diye yoklama alanlar var. Temizlik takvimimi tutanlar var. Anneliğimle ilgili şaşırıyorum diyenler var, hani nasıl iyi anne olmuşum da şaşırıyormuş. Ben hepsini duyuyorum. Cevap vermiyorum. Durmanın tadını çıkarıyorum dibine kadar. Çok şükür.
Şimdi bu yazıyı okuyup, ben de durmak istiyorum ama nasıl duracağımı bilmiyorum, ben bir türlü duramıyorum diyerek yanıp tutuşan kadınlara, buradan seslenmek istiyorum. Önce bir terinizi silin ve soğuyun. Durmak öyle ateşli bir iş değil. Size destek olacağım.
Yeni işimi açıklıyorum; ben bir durma eşlikçisiyim. Benim kulağıma güzel geldi, siz de beğendiniz mi? Durma eşlikçiniz olacağım ve size nasıl durulur destek olacağım. Pek sevgili koşturmacalı kadınlar, ne dersiniz? Sizinle birlikte durmamı ister misiniz?
YORUMLAR