2 yıl önce sosyal medyada ilginç bir destek çağrısı ile karşılaşmıştım. Çevirmen dostum İlknur Urkun Kelso, ‘topluluk destekli yayıncılık’tan bahsediyor, gönüllülerden oluşan bir ekip ile topluluğumuza faydalı olacak kitapların çevirisi, yayınlanması ve dağıtılmasının mümkün olabileceğini söylüyordu. İki yıl süren titiz çalışmaların ve onlarca gönüllünün desteği ile hayaller gerçek oldu. Ekofil Yayınları, 2019 itibarıyla harekete geçti. Bütünün yararına olacak, özellikle ekoloji literatüründe önemli yeri olan eserleri Türkçe’ye kazandıracak ve yerli-yabancı edebi eserleri de kitaplıklarımıza ulaştıracak olan Ekofil, birçok yönüyle Türkiye’de bir ilk.
Ekofil, ‘topluluk destekli yayıncılık girişimi’ çağrısı ile sosyal medya üzerinden yapılan bir duyuru ile şekillenmeye başladı. Fikir kimden çıktı? İlk organizasyonlar kimler tarafından yapıldı?
Ekofil sayısız armağan çemberi, kitle fonlama girişimi, gıda topluluğu ve benzeri deneyimin ilhamıyla, dünyaya ve insana değer veren, birliğe, bütünlüğe, dayanışmaya inanan geniş bir topluluğun fikir, emek ve desteğiyle oluştu. 2015 yılında Seda Arıcıoğlu’nun önayak olduğu “Kalplerimizin Mümkün Bildiği Daha Güzel Dünya” kitabının çevirisi için maddi kaynak ihtiyacı doğunca Burcu Ertunç’tan “topluluk destekli yayıncılık” fikri geldi. İlknur Urkun Kelso 2017’de bu fikri toplulukla birlikte geliştirmek için bir çağrı yaptı ve beklenmedik bir şekilde 81 kişi cevap verdi.
İlk toplantımızın organizasyonuna İlknur, Hira Doğrul, Alper Can Kılıç, Sezgin Sarı, Şule Seda Ay ve Özlem Şekercioğlu emek verdiler. Toplantıya katılan Arzu Öztürk, Ayşe Yıldız, Oylum Bülbül, Nurten Uyar, Cemre Kontacı, Şebnem Ekici, Zuhal Özden ile kolaylaştırıcılarımız Hilal Demir ve Umut Avcı, EKOFİL’in omurgası diyebileceğimiz ilk “niyet metni”mizin yazılmasına katkı verdiler. Ardından 2018’de Çanakkale’de ikinci toplantımızı yaptık, Emel Kızılcık, İnan Mayıs Aru ve Elif Balçık aramıza katıldı. EKOFİL’in adını koyup çerçevemizi netleştirdiğimizden beri de Sinan Kılıç ve Çağatay Apaydın’dan büyük teknik destek alıyoruz.
Girişimi şekillendirirken ‘topluluk destekli tarım’ fikrinden esinlendiniz. Topluluk destekli bir yayınevi ihtiyacı nasıl doğdu?
Yayıncılık sektörü de tarımda olduğu gibi her üreticinin aynı zamanda tüketicisi olduğu bir sektör. Topluluk destekli yayıncılık modeli sadece üreticilerin değil kendisine sunulan üründen memnun olmayan okurların da ihtiyaçlarından doğdu. Üzerine düşününce yayıncılıkta yaşadığımız sorunların tarım sektöründekilere benzediğini gördük; fiilen üretimi yapanlar aracılar tarafından sömürülüyor, işçileştiriliyor, ürettikleri işe yabancılaşmaya ya da üretimden uzaklaşmaya başlıyor; aracılar gittikçe tekelleşerek tüketiciye neyin ulaştırılacağına, tamamen ticari bir bakış açısıyla karar veriyor ve kültürel bir çölleşme gündeme geliyor; “sağlıklı ve besleyici” değil maliyeti düşük, albenili ama kalitesiz ürünler öne çıkıyor, dolayısıyla faydalı ve kaliteli yayına erişmek gittikçe zorlaşıyor; bu sürecin ekolojik ayak izi de gittikçe artıyor. Şu anda iki sokak ötedeki kitapçıdan değil kargo ile internetten satın almanın daha ”ucuz” olduğu Türkçe kitaplar yakında daha da ucuza uzak doğudan postalanmaya başlanırsa şaşırmayalım.
İlk çağrı yapıldığından beri geçen iki yıllık süreçte nasıl zorluklarla karşılaştınız?
Başlangıçta birbirini pek tanımayan 80 küsur kişinin, çerçevesi çok da net olmayan bir girişim üzerine e-posta ile çalışmasının pek verimli olmadığını deneyimledik. Yüz yüze görüşmenin daha iyi olacağı düşüncesiyle yaptığımız toplantılarda da katılım beklediğimizden daha az oldu. Kısa vadede maddi bir getiri ve bir sermaye olmadığı için hepimiz bir yandan kendi işlerimize devam etmek zorundayız, farklı şehirlerde, bir kısmımız da kırsalda yaşıyoruz; dolayısıyla süreç beklediğimizden daha yavaş ilerledi, kimi zaman bu tempoyla bir yere varamayacağımıza dair umutsuzluğa düştüğümüz oldu. Kitle fonlamayla birkaç kitabın basılıp dağıtılmasının ötesinde, uzun soluklu bir model oluşturmaya çalıştığımız için bazen kitaplardan çok mali ve kurumsal konulara kafa yormamız gerekti. Hiçbirimizin profesyonel “yayıncı” olmamasının, dahası hiç denenmemiş bir model kuruyor olmanın getirdiği belirsizlikler var; fakat belki de tam da bu yüzden gittikçe artan bir keyif ve heyecanla çalışıyoruz.
Topluluk desteği ile çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Henüz topluluk destekli yayıncılık modeli halen bir kurgu, bunları yaşamış değiliz. Ancak öngördüğümüz avantajlar kitaplarımızın kâr/satış kaygısı olmadan, topluluğun ihtiyaçları doğrultusunda seçilecek olması; emek verenlerin kendilerinin belirleyeceği adil ücretlerle, heyecan duyacakları projelerde çalışacak olmaları; okurların sürecin büyük bölümünde söz sahibi olabilmeleri. Dezavantajları ise elbette uzun vadede denenmiş bir model olmaması, dolayısıyla şu ana kadar gördüğümüz ilgiyi çoğaltmanın, canlı tutmanın mümkün olup olmadığını bilememek, dağıtım ağına girmeyeceğimiz için yaşanabilecek lojistik iş yükü ve olası aksaklıklar diyebiliriz.
Sistem nasıl çalışıyor, isteyen herkes yayınevinin destekçisi olabiliyor mu?
EKOFİL’in amaçları için heyecan duyan herkes EKOFİL’e üye olup kitaplarımıza destek verebiliyor. Web sitemizde ne yapmak ve nasıl yapmak istediğimizi detaylıca anlatmaya çalıştık. Üye olmak isteyenlere bize nasıl destek olmak istediklerini sorduğumuz bir form sunuyoruz. Formda kendilerine içerik önerisi, üretim desteği, sosyal medya elçiliği gibi seçenekler veriyoruz ve bizim öngörmediğimiz her tür destek biçimine de açığız. Arzumuz EKOFİL’in yayınlarını okumayı arzu eden herkesin üretimin istediği yerinden tutabilmesi, sürece kendi belirlediği düzeyde katkı koyabilmesi.
Facebook: facebook.com/ekofilyayinlari
Facebook grubu: facebook.com/groups/ekofiltoplulugu/
Twitter: twitter.com/ekofilyayinlari
Instagram: instagram.com/ekofilyayinlari/
YORUMLAR