Geçtiğimiz hafta elime bir kitap geçti. Kitabın adı “Radyoda Şarkımız Çalıyor”. Emre Saraçoğlu'nun ikinci kitabı olan Radyoda Şarkımız Çalıyor, Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Saraçoğlu, kitabının ilk sayfasında kendini şöyle tanıtıyor “79 doğumlu. İstanbul’da yaşıyor. Kitapları, filmleri ve sakinliği seviyor”. Biz de Emre Saraçoğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kitabına ve edebiyata dair birçok konuyu konuştuk.
İnternette hakkınızda pek bilgi bulunmuyor. Ulaşabildiğim tek bilgi iletişim fakültesi mezunu olduğunuz. Bir de tabii kitabınızın giriş cümlesinde kendinizi tanıttığınız bir cümle… Peki kimdir Emre Saraçoğlu?
1979 Samsun doğumluyum, orada büyüdüm, ortaöğrenimimi orada tamamladım. Üniversiteyi Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’nde okudum. Akabinde İstanbul’a yerleştim uzun yıllar reklam yazarlığı yaptım. Katzze isimli butik bir porselen markam bulunuyor, tasarımlarıyla ilgileniyorum.
Edebiyata olan ilginiz iletişim fakültesinde mi başladı?
Üniversitede daha da yoğunlaştı diyebilirim ama edebiyata ilgim hep vardı. Çocukken boyumdan büyük kitapları anlamasam da okumaya çalışırdım. Aslında elime geçen her şeyi okurum. İyi kötü her şeyi okuyunca okuma pratiği kazanıyorsunuz, sonra büyüdükçe daha seçici oluyorsunuz ister istemez.
İlk kitabınız Alaturka - Kırık Gönül Şarkıları’nı 2011 yılında çıkardınız, polisiye bir roman. İkinci kitabınız ise aşk romanı… İki apayrı yolculuk. Bu yolculukları nasıl anlatırsınız?
Alaturka benim çok sevdiğim ama erken çıkardığımı düşündüğüm bir kitaptır. Evet polisiyedir, o türü de çok severim ama sonradan poliseyinin bana göre olmadığını anladım. O yüzden Radyoda Şarkımız Çalıyor, kendimi daha iyi ifade ettiğim, demek istediklerimi anlatmayı daha çok başardığım bir kitap diyebilirim. Sadece aşk değil, geçen zaman, yitirilenler ve özlenenler için de bir selam diyebilirim Radyoda Şarkımız Çalıyor için…
Biraz yeni kitabınızdan bahsetmek istiyorum. Oldukça sürükleyici bir roman… Handan Leyla ile birlikte etkileyici bir hayat yolculuğuna çıkıyoruz. Hüzün, neşe her şey var. Peki siz kitabınızı nasıl anlatmak istersiniz?
Radyoda Şarkımız Çalıyor, Handan Leyla isimli kurmaca bir Yeşilçam yıldızının son günlerinde, bir yazarla bir araya gelmesi ve ona hayatını anlatması üzerine kurulu bir kitap... Yazarla birlikte Handan Leyla'nın çocukluğundan genç kızlığına, ünlenmesine ve ününün son günlerine kadar uzun bir yolculuğa çıkıyor okuyucu... Sayısız gerçek ve kurmaca karakter de onlara eşlik ediyor. Elbette sadece Yeşilçam yok, Handan Leyla'nın kırık dökük aşk hayatı, şansızlıkları ve yazarla aralarında gelişen tatlı bir öykü de kitabın konularından... Handan Leyla her şeyin farkında bir karakter ama umursamamayı öğrenmiş biri. Tüm yıldızlar gibi parlamayı çok seviyor, kendini beğeniyor, kibirleri bolca mevcut var ama hayatın kendi ekseninde dönmediğini anlayıp içe dönüyor.
Aslında 79 doğumlusunuz, 80’ler çocuğusunuz. 70’li yıllar birçok kişinin sebepli-sebepsiz birçok kişinin yaşamak istediği yıllar. Siz neden 70’li yılları seçtiniz?
70’li yıllar benim kişisel olarak çok sevdiğim bir dönem. Bana kalırsa Türkiye'nin ve hatta dünyanın son güzel dönemi diyebilirim. Ruhu, müzikleri, plastik anlayışı, moda duygusu olarak da severim. O yılları yaşamadım, sadece filmlerden, kitaplardan okudum, izledim. Belki de o filmlerden aldığım duyguyu sevdiğim için o yıllara bir sempatim vardır ama bir dönemde yaşamak isteseydim o yılları seçerdim.
İlk kitabınızla ikinci kitabınız arasında 9 yıl var. Bu 9 yılın kaç yılında hazırlandı Radyoda Şarkımız Çalıyor? Ve bu 9 yıl edebi olarak size nasıl etkiledi?
9 yıl ara verdim, çünkü yazmam değil okumam gereken bir dönemdi. Okuyacak her zaman çok kitap vardır ama o sıra sadece okumak istiyordum. Çok yoğun çalışıyordum ve yazmak için ne zamanım ne de kendimi verebilecek bir durumum vardı. Kitap yazmak tamamen kendini adamakla ilgili, garip bir süreç. O sürece girmeden yazamıyorum. Radyoda Şarkımız Çalıyor, bir sürü şeyin yoğunlaştığı bir dönemde, kendisi geldi ve sanki kendini zorla yazdırdı. Kitabın başına oturup yazmak için istek duyuyordum. 2 yılda tamamladım. İnsan her gün yaşadıkça, okudukça, yeni şeylere şahit oldukça büyüyor, bu kalemine de yansıyor. Her yazarın yıllar sonra eski kitabına bakıp, burasını da şöyle yazabilirdim dediği bir sürü yeri vardır eminim. Daha iyisini yazabilirdim duygusu hiçbir zaman geçmiyor.
Kaleminizi etkileyen eserleri merak ediyorum. Rol model aldığınız edebi isim ve eserler… Kimler ve hangi eserler?
Zor bir soru. Bazı yazarların her yazdığını severim, bazılarının tek bir eseri çok etkilemiştir beni. Klasiklerin dışında en sevdiklerim Selim İleri, Adalet Ağaoğlu, Isabel Allende, Haldun Taner, Sait Faik, Michael Cunnignham diyebilirim. Bu yazarların tüm kitaplarını severim.
Son olarak okuyucularımıza kitap önerisinde bulunmanızı istesem… Hangi kitapları tavsiye edersiniz?
Mithat Cemal Kuntay / Üç İstanbul
Virginia Woolf / Orlando
John Berger / Portreler
Yakup Kadri / Nur Baba
Nahid Sırrı Örik / Kozmopolitler
Hüseyin Rahmi / Mürebbiye
Orhan Kemal / Avare Yıllar
Alice Walker / Renklerden Moru
YORUMLAR