Evlenme yetkinliğinin, yasal evlenme ehliyetinden farklı olduğunu "Neden evlenilir? Psikolog gözüyle..." başlıklı bir önceki yazımda belirtmiştim. Şüphesiz, evlenmek için bu tür bir yasal ön şartname gereklidir ancak yeterli değildir. Çünkü evlenmeye ve bu çerçevede ilişkiyi yürütmeye hazır olmak veya bunu başarabilecek becerilere sahip olmak aslında bir kişisel olgunluk seviyesini gösterir.
Aşağıda sıralayacağım kriterlere “Evet, deneyimlerime ve çevremin bana geribildirimlerine dayanarak diyebilirim ki, ben bunlara sahibim!” diyorsanız, o zaman aynı maddeleri bir de evlenmeyi düşündüğünüz kişiyi düşünerek tekrar gözden geçirin derim... Partnerinizi düşünerek gözden geçirdiğinizde, siz onun için “geribildirim veren çevre” konumunda olacaksınız.
1- Sağlıklı iletişim kurabilme becerisi
Sadece evliliğe yönelik değil, yaşam boyu kurulan tüm ilişkiler için gereken zemin sağlıklı iletişimdir. Sağlıklı iletişim nedir? Tarafların birbirlerini diğerinin sözünü kesmeden dinleyebildikleri, söylenenlerin karşı tarafı zedeleyecek nitelikte olmadığı, iyi niyetin korunduğu, duygu farkındalığının ve kontrolünün sağlandığı, nihai amacın da birbirini anlamak olduğu bir iletişimdir. Burada dinlemek ve anlatmak eylemlerinin inceliklerini uzun uzadıya anlatmayayım; sadece şunu vurgulamak isterim: Dinlemek de anlatmak da öğrenme gerektiren birer beceridir. Bunların inceliklerini öğrenip etkin kullanmaya başlamadan “Ben çok rahat iletişim kurarım” dememek gerekir. Anlatmak sadece kendini ifade etmek, dinlemek de sadece karşıdakinin sözünün bitmesini beklemek değildir. İletişim boyunca iyi niyetin korunması da çok önemlidir; özellikle öfke ve kırgınlık gibi negatif duygular içindeysek sakinliği korumaya yardımcı olur. İletişimin amacını hep aklımızın bir köşesinde tutarak yola çıkmamız gerekir çünkü amaç ne sadece içindekileri dökmek ne de karşı tarafı rahatlatmaktır. Amaç, başlı başına bir süreç olan “anlayabilmek”tir. Bir konuyu gerçekten anlamış olmanız için hem zihninizde hem de yüreğinizde aynen anlatıldığı gibi canlandırmış olmanız gerekir. Zihninizde canlandırabilmeniz için önyargılarınızı, “Cevap hakkı doğdu!” diye bağıran konuşma balonlarınızı bir kenara bırakabilmeniz; yüreğinizde canlandırabilmeniz için de empati kanallarınızın açık olması şarttır.
2- Kendini iyi tanıyor ve dürüstçe değerlendirebiliyor olmak
Kendini iyi tanımak, ileri yaşlara kadar sürebilecek bir yaşam ödevidir. Dünyaya gözlerimizi ilk açtığımızda nasıl nefes alma eylemini başlatıyor ve yaşamak için sürdürüyorsak, diğer insanlarla sağlıklı iletişimde kalabilmek için de kendimizi tanıma işine de başlamalı ve yaşam boyu bu görevin bitmeyeceğini bilmeliyiz. Küçük yaşlarda kendimizi tanımak için büyük ölçüde algılarımızı ve çevremizin (ailemizin) geribildirimlerini kullanırız. Kendini tanıma görevini küçük yaşlarda bilinçli olarak yerine getirmeyiz ancak eğer bu görevin önemini kavramış bir çevrede yetişiyorsak, en kısa zamanda bu bilinci kazanırız. Zihinsel, duygusal, bedensel kapasitemizi ve bizi diğer insanlardan farklı yapan tüm özelliklerimizi bilinçli olarak keşfeder, fark ederiz. Kendini tanımanın en önemli yararı, diğer insanlarla aramızdaki sınırları netleştirip mesafemizi bu bilgiye göre ayarlayabilme becerisidir. Kendimizi tanımanın en zor yanı, doğrudan ya da dolaylı yoldan bize veya çevremize zarar veren özelliklerimizi de fark edip kabul edebilmektir, başka bir deyişle dürüstçe değerlendirebilmektir. İnsanoğlu zarar gördüğünde veya verdiğinde, bunun sorumluluğunu kendi dışında bir figüre atfetme eğilimindedir. Bu tuzağa düşmeden kendimizi tanımak; seçimlerimizin (kararlarımızın) ve tercihlerimizin sorumluluğunu alabilmek ve gerekli iyileştirmeleri yapmaya hazır olmaktır.
3- Sınırlar kavramını bilmek ve saygı gösterebilmek
Bir önceki maddede sınırlar konusuna değinmiş olduk. Sınırları, bizi diğer insanlardan ayıran bir netlik ve güvenlik sistemi gibi düşünebiliriz. Kendimizi iyi tanıyorsak tercihlerimizi, güvende ve mutlu hissettiğimiz yaşam tarzını, gelecekte yapmak istediklerimizi ve bunun gibi bizi özel yapan birçok şeyi netleştirmişiz demektir. Tüm bunlara, yani kendimize değer veririz ve sahip çıkarız, saygı gösterilmesini bekleriz. İşte tam da bu yüzden karşımızdakinin sınırlarını da fark edebilmeli ve saygı gösterebilmeliyiz.
4- Güven konusunda yaralı olmamak; varsa da "tedavisini" tamamlamış olmak
Evlilik, herhangi bir ortaklık ilişkisinde olduğu gibi, güven temelinde kurulması gereken bir birleşmedir. Tarafların evlilikten önceki yaşamlarında, evlenecekleri kişi veya bir başkası ile ciddi boyutta güven sarsıcı bir ilişki deneyimi yaşamamış olmaları sağlıklı olandır. Bu tür bir yara almış ve sonrasında bu konuyu artık canınızı yakmayacak biçimde çözmediyseniz, ortaklığınıza sağlam olmayan bir zeminde başlıyorsunuz demektir. Bu zemin ya ortaklığınızı taşıyamaz ve çöker ya da sürekli “ya taşımazsa” kaygısı nedeniyle üzerinde huzurla yürüyüp gelişmenize olanak vermez. Güven sarsılması deyince bu deneyimin mutlaka aldatma olması şart değildir; geçmiş fazlaca yalanla ve arkasında durulmamış vaatlerle karşılaşmış olmak bile yeterli olabilir. Evlilik öncesinde güvensizlik hissediyorsanız, bunun nedeni ya kendi yaşam hikayenizde defalarca tekrarlanmış bir durum olması ya da mevcut ilişkinizde kafanızda soru işareti yaratan konular olmasıdır. Her iki durumda da bir uzman desteği almanızı öneririm.
5- Evlilikten beklentilerini netleştirmiş olmak
Bireysel ve aynı zamanda genel olmayan tek kriter budur. Bu noktaya kadarki tüm kriterleri yaşamınızın herhangi bir noktasında da kullanabilirsiniz. Ancak evlilikten beklentileriniz, sadece bu aşamaya özeldir. Bu listeyi hazırlarken zihninizde düzeni sağlayabilmek için birkaç kategori oluşturabilirsiniz. Yaşam alanlarınızı düşünerek, uzun vadeli bir ilişkinin aşamalarını düşünerek ya da size hissettirmesini tercih edeceğiniz duyguları düşünerek bir liste hazırlayabilirsiniz. Şu sorular belki size ilham verebilir:
Evli bir çift olarak nasıl bir yaşam alanımız olmalı?
Ev içi sorumluluklar nasıl paylaşılmalı?
İş yaşamımız/kariyerimiz nasıl olmalı?
Sosyal yaşamımızı/kendime özel zamanları nasıl düzenlemeyi tercih ederim?
Ekonomik kararları nasıl alabiliriz?
Tatillerimizi nasıl geçirmek benim için uygun olur?
Ailelerimiz ilişkilerimizi nasıl sürdürmeyi tercih ederim?
Cinsel yaşamdan beklentilerim neler?
Eşimle evli olduğum için nasıl hissetmek isterim?
Ona sevgimi, saygımı, şefkatimi, verdiğim değeri nasıl gösteririm ve onun bana nasıl gösterebileceğini düşünüyorum?
Çocuk sahibi olmayı istiyor muyum? (Evet ise) Çocuk yetiştirme tarzım nasıl olur?
İleri yaşlardaki sağlığımla ilgili alabileceğim önlemler/benimseyeceğim yaşam tarzı ne olur?
Bu liste epey uzun olabilir. Önemli olan yaşamın tüm alanlarını ve evrelerini düşünerek, mümkün olduğu kadar ayrıntıyı ortaya çıkarmaya yönelik sorular üzerinde çalışmaktır. Evlilikten beklentileriniz de dahil olmak üzere, tüm bu kriterler çerçevesinde kendinizi net ve yetkin buluyorsanız (emin olamadığınız konularda yakın çevrenizden de geribildirim alabilirsiniz), bu beş kriter çerçevesinde karşılıklı olarak çift uyumu açısından kendinizi tekrar değerlendirebilirsiniz. Bu test niteliğindeki çalışma, uzun vadeli olması arzu edilen evlilik yolunda size refakat edecek değerli bir rehber olacaktır.
Yazı: Uzm. Psikolog ve Çift Terapisti Kıvılcım Yücelen
YORUMLAR