Son yılarda ülkemizde gençler olarak gençliğimizi yaşayamıyoruz. Ya tüm günümüz işte geçiyor ya da iş aramakla. Kimimiz üniversitede mezun olduktan sonra işsiz sayısına katkı yapmak için çabalıyor, kimimizde memur olup hayatını kurtaracağı düşüncesi ile sınavdan sınava koşturup duruyor.
Gençliğimiz hep bir şeylere yetişmeye çalışmakla geçip gidiyor. Sonra bir gün bir bakmışız yaş otuzu geçmiş, sadece ev ve iş arası mekik dokuyan, mutsuz, robotlaşmış insanlar haline gelmişiz. Oysa bu yıllarımız bir daha geri gelmeyecek. Şu an bizlerin ülke ülke gezmesi, konserlerde, tiyatrolarda ya da sinemalarda eğleniyor olması, istediğimizi yiyip, içip ve yine el âlem ne der diye düşünmeden giyinip kuşanıp eğlenmesi lazım. Hayatımız boyunca bir daha bu enerji ve vakti bulamayacağız. Evlenip, yuva kurduğumuz zaman ister kadın olun, ister erkek, önceliği artık kendimizde değil, ailemize vereceğiz.
Gençler olarak hayatımız boyunca hep bir sınava tabi tutulduk ve tutulmaya da devam ediyoruz. Liseye girerken sınav, üniversiteye girerken sınav, işe girmek için sınav, mülakat, memur olmak için sınav. Sınavlara çalışmaya ve sınavlarda geçirdiğimiz süreyi kendi kişisel gelişimimize ayırmış olsaydık şuan bambaşka yerlerde olabilirdik. Çünkü büyük değişimler, tek bir kişinin değişimi ile başlar. Ayrıca bu yaşlarda bizlerden beklentilerde oldukça fazla. Eğitim hayatımızda hep en yüksek notu alma baskısı, iş yerinde en çok çalışan olma baskısı, aile içinde sülaledeki en iyi genç olma baskısı. Hep bir otorite tarafından baskı altında yaşıyoruz. Bu da bizleri istemediğimiz şeyleri yapmaya meylettiriyor.
Yaptığımız tercihler hep eleştiri altında. Kendi istediğimiz üniversite bölümünü ya da sevdiğimiz, yeteneğimizin olduğu işi yapmamız değil, ileride aç kalmayacak ve el âlemin diline düşürmeyecek tercihler yapmaya mecbur bırakılıyoruz. Bu da binlerce istemediği bölümlerde okuyan ve sevmediği işi yapan gençler yaratıyordu. Mezun olduktan sonra tecrübeniz yok ya da askerliğini yapmadın diye reddedilen iş başvuruları, “ee ablan/abin evlendi sen ne zaman evleniyorsun?” diyerek psikolojik baskı yapan akrabalar, ödenmeyi bekleyen öğrenim kredileri ve diğer borçlar. Uzadıkça uzayan bir dert listesi ile boğuşarak geçiyoruz bu yirmili yaşlarımızı. Bu yüzden ileride çok pişman olacağız, farkındayız. Bu nedenle bizlerin sizlerden isteği sadece biraz bizi kendi halimize bırakın. Bırakın istediğimiz bölümü okuyalım. Çok para getiren değil, mutlu olduğumuz, yeteneğimizin olduğu işlerde çalışalım. İstediğimiz saatte dışarıya çıkalım, istediğimiz kıyafeti giyelim. Konserden konsere gidelim. Tecrübemiz yok diye işe almamazlık yapmayın. Bizleri işe alın ki tecrübelenelim. Eğitim hayatımızda kazandıklarımızı sizlere aktaralım.
Eğer biz gençlere gençliğimizi yaşamak için fırsat vermemeye devam ederseniz, günün birinde gençliğini yaşamaya fırsat vermeyecek tek bir genç dahi bulamazsınız. Böyle giderse, bu kadar baskı ve engellerle dolu yollarda yürümeyi bırakır, bizi anlayan, gençliğimizi yaşayama fırsat veren yollara doğru gitmeyi tercih edeceğiz.
“Biz her şeyi gençliğe bırakacağız... Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”
- Mustafa Kemal Atatürk
YORUMLAR