Doğum sürecinde en belirleyici kabul edilen etkenlerden biri de rahim ağzı açıklığıdır. Doğum ilerledikçe rahim ağzı (serviks) incelerek açılmaya başlar. Başlangıçta 1 cm kadar olan açıklık, 10 cm olduğunda bebek dışarı çıkmaya hazır demektir. Doğum sürecinde ebe veya doktor, eliyle rahim ağzını kontrol ederek açıklığın ne kadar olduğunu tespit eder.
Kimilerinde çok kısa sürede tamamlanabilen bu açılma süreci, bazı kadınlarda çok daha farklı sürelerde gerçekleşebiliyor. Ancak tıp dünyasının öngördüğü bazı standartlar da var ki, beklenen sürede beklenen rahim ağzı açıklığına ulaşılmamışsa, doğum sürecine müdahale edilerek (suni sancı, zarların sıyrılması vs.) doğumun hızlandırılması gerekli görülebiliyor.
İtalya’da Milan Üniversitesi’nden uzmanların yaptığı araştırmada, ebe kontrolünde gerçekleşen 328 doğumda kadınlar takip edildi. Her bir santimlik açılmanın ne kadar sürede olduğu ile ilgili bir istatistik elde edilmeye çalışıldı. İlerlemeler arasında herhangi bir anlamlı ilişki bulunamadı.
Sonuç olarak bu araştırma, doğumda gerçekleşen rahim ağzı açılmasının herhangi bir şekilde önceden tahmin edilemeyeceğini ortaya koymuş oldu.
Partograf: Doğumu izleme tablosu
Günümüzde kullanılan ‘partograf’ sistemi ile hastanelerdeki doğumlar takip ediliyor. Partograf, basitçe doğumun ilerlemesini takip etmek için kullanılan bir formdur. Bu grafik kağıdına doğum sürecindeki gelişmeler belli saat aralıkları ile kaydedilerek doğum eyleminin izlenmesi sağlanıyor. Rahim ağzı açıklığının yanı sıra, partografa annenin sağlık durumu (kan basıncı, nabız gibi değerleri), bebeğin sağlık durumu (fetal kalp atım hızı, zarların durumu vs.) ve doğumun ilerleyişi (rahim ağzı açıklığı, bebek başının düzeyi) gibi faktörler ölçülerek kaydedilir. Ayrıca bu formda annenin kişisel bilgileri de kaydediliyor.
Bir günde birden fazla doğumun takip edildiği hastanelerde ve doğumevlerinde partograf, ebelerin ve hemşirelerin işini büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Gebenin sağlıklı bir biçimde takip edilmesi için partograf büyük önem taşıyor.
Partografta rahim ağzı açıklığı bu grafiğe kaydediliyor. 6 saate kadar ilerleme olmazsa uyarı, 10 saate kadar ilerleme olmazsa müdahale öngörülüyor.
Doğumdan ne bekliyoruz?
1954’te ve 1969’da yapılan iki çalışmanın sonucunda, doğumda rahim ağzının ne kadar sürede kaç santim açılması gerektiği standardize edilmiş. Buna göre doğumun aktif fazı, 4 cm açıklıktan sonra başladı kabul ediliyor. 4 cm açıklığa ulaştıktan sonra, ilk doğumu olan bir gebenin rahim ağzının her saatte yaklaşık 1 cm açılması gerektiği öngörülüyor. (İkinci-üçüncü hamileliklerde saat başı yaklaşık 1,5-2 cm açılma bekleniyor.) Partograf değerlerine göre doğuma müdahale genel olarak şu şekilde oluyor: Eğer iki saat boyunca açılmada ilerleme görülmezse, doğum durdu kabul ediliyor ve sebebi araştırılıyor. Eğer 4 saat boyunca bulguda değişiklik olmazsa, tıbbi müdahalede bulunuluyor. (Suni sancı, zarların sıyrılması, su kesesinin açılması, sezaryen vs.)
Konuyla ilgili sorularımızı cevaplandırması için Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Semra Özer’e danıştık. Dr. Özer, bilhassa devlet hastaneleri gibi çok fazla doğum eyleminin bir arada takip edildiği ortamlarda partografın oldukça sağlıklı bir uygulama olduğunu söylerken, kaydedilen değerlere göre “beklenen açıklık” oluşmadıysa körü körüne müdahale etmenin de doğum eylemine zarar verebileceği konusunda uyarıyor.
“Her doğum aynı değildir”
Doğumun ilerleyişini yavaşlatabilecek çok fazla etmen var. Kadının kendini güvende hissetmemesi, ortamın rahatsızlık verici oluşu gibi durumlar psikolojik olarak etki ederek doğumda salgılanması gereken hormonları engelliyor ve doğumu yavaşlatabiliyor. Bazen de, her şey yolunda ve fiziksel olarak koşullar da uygun olsa bile, doğum eylemi beklenenden yavaş ilerleyebiliyor.
Dr. Semra Özer’e göre, aktif fazdaki (4 cm’e kadar açılmış) bir gebede 6 saat içinde hiçbir ilerleme görülmüyorsa, bunun sebebi araştırılmalı ve gerekli değişiklikler yapılmalı. Gebeyi rahatsız edebilecek, doğumun ilerleyişine olumsuz etki eden faktörler devre dışı bırakılarak annenin rahatlaması sağlanmalı.
Ancak 4 cm açılmanın üzerinden 10 saat geçmesine rağmen hala açılmada bir ilerleme görülmüyorsa, medikal olarak müdahale etmek gerekebiliyor. Bu durumda, “ilerlemeyen doğum eylemi”nden bahsedilebiliyor ve medikal destekleyicilere rağmen gelişme olmazsa, doğum sezaryen ile sonuçlanıyor.
Burada önemli olan nokta şu ki, her doğum birbirinden farklı seyredebilir. Her doğumun belli bir ilerleyişi olmasını beklemek, pek çok uzmana göre anne üzerinde de bir tür baskı oluşturarak olumsuz sonuçlara neden olabilir. Çevreden sıklıkla duyduğumuz “doğumum ilerlemedi, sezaryen oldum” hikayelerinin her birinin farklı koşullarda, farklı sebeplerle oluştuğunu unutmamak gerek.
Dr. Semra Özer, konuyla ilgili görüşlerini şöyle özetliyor: "Bazen doğum durur. Bu durum, bebeğin ve annenin dinlenmesi için vücudun verdiği bir moladır. Eğer anne ya da bebekte herhangi bir sorun yoksa, bunu ilerlemeyen eylem kabul etmemek gerekir. Doğum eylemi tekrar başlayana kadar biraz sabretmek, hemen suni sancı vs. ile doğumun hızlanması için uğraşmak yerine vücudun verdiği sinyali doğru anlayıp anne ve bebeğin biraz dinlenmesi için imkan yaratmak gerekir. Ancak aktif dönemin adına yaraşır şekilde aktif doğum kasılmaları varken doğum ilerlemiyorsa, bu gerçek bir 'ilerlemeyen eylem'dir. Bu durumda ise partogramda yer alan sınır değerler ilerlemeyen eylem yanısını doğru koymaya yardım eder. Gerçek ilerlemeyen eylem varsa bu bir sorunun varlığına işaret eder. Çünkü sorunsuz bir doğum bahsettiğimiz mola dışında genellikle sorunsuz ilerler. İlerlemiyorsa bir patoloji olma olasılığı göz ardı edilmemelidir."
Yeni çalışmalar ne diyor?
Bazı akademisyenler, partografta ‘doğumun başladığı aşama’ olarak kabul edilen 4 cm ölçüsünün de değişmesi gerektiği konusunda hemfikir. Henüz bununla ilgili kesin bir düzenleme yapılmamış olsa da, doğumun aktif olarak başladığı aşamayı 6 cm açıklığa ulaşılması olarak belirlemenin daha etkili ve kullanışlı olacağını belirten doktorlar ve ebeler de mevcut.
Milan’da yapılan bu araştırma ise, partograf ile doğum takibindeki “her saat başı bir santim açılma olmalı” inanışını değiştirecek gibi gözüküyor. Belki de buna benzer pek çok çalışma, gebelerin doğumu belli sürede tamamlanması gereken bir yarış gibi görmesinin de önüne geçebilir.
YORUMLAR