Yiyeceklerle alınan karbonhidrat gıdalar, vücutta glukoz olarak şekerlere dönüşür. Bu dengede en ufak bir bozulma çeşitli hastalıklara yol açabiliyor. Metabolik hastalık olarak bilinen bu hastalıklardan toplumda en sık görüleni diyabet.
Diyabet, farklı tiplerle, farklı dönemlerde, yaygın olarak görülen önemli sağlık sorunlarından biri. Ama gebelik döneminde ortaya çıkan diyabet, hem anneyi hem de bebeği etkilemesiyle, daha büyük bir problem haline gelebiliyor. Ancak sevindirici yanı da var; doğru zamanda ve doğru şekilde kontrol altına alınırsa, ne anneye ne bebeğe zarar vermiyor.
9 ayın istenmeyen sürprizi: Gebelik diyabeti
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Başar Önal, erken teşhis için diyabete yönelik takiplerin, gebeliğin planlanmasıyla birlikte başlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Anne olmaya hazırlandığınız 9 ay süren o özel süreçte, daha önce hiç yaşamadığınız bazı durumlarla karşılaşmanız mümkün. Bunlardan biri, gebelik diyabeti. Bu sorunla karşılaşan anne adaylarının ortak özelliği ise gebe kalmadan önce diyabetle tanışmamış olmaları. Yani bu anne adayları, ilk kez diyabet tanısı alıyorlar. Üstelik sayıları da az değil! Tüm gebelerin yüzde 5’i, gebelik diyabetiyle karşılaşıyor ve çoğunlukla da doğum sonrası diyabet sorunları ortadan kalkıyor. Ancak gebelik döneminin hem anne hem de bebek açısından sıkıntısız tamamlanabilmesi için tanı alan anne adayının yakından takip edilmesi gerekiyor.Tanı konan gebelerin yarısında herhangi bir risk faktörü ya da belirtiye rastlanamadığına dikkat çeken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Başar Önal, bu nedenle her gebede diyabet düşünülerek tarama yapılmasının önemli olduğunu söylüyor.
Gebelik diyabeti belirtileri nelerdir?
Gebelik diyabeti olan anne adaylarının yarısından belirti görülmese de, diğer yarısında birden fazla belirti ortaya çıkabiliyor. Bunlar arasında; çok yemek yemek, çok su içmek, idrar testinde glukoz görülmesi yer alıyor.
Önceden fazla kilolu olmak ya da gebelikte gereğinden fazla kilo almak, ileri yaşta gebe kalmak ya da birince derece yakınlarında diyabet varlığı sorunun ortaya çıkmasındaki en önemli faktörler arasında yer alıyor. Dr. Başar Önal, daha önce ölü veya anomalili doğum yapan, tekrarlayan idrar yolu ve genital mantar enfeksiyonu geçiren gebelerde de diyabetin araştırılması gerektiğine işaret ediyor.
Önemli riskleri var
Kontrol altına alınmamış gebelik diyabetinin, anne adayı ve özellikle de bebek için son derece önemli riskleri bulunuyor. Bebeğin suyunun ve kilosunun normalden fazla olması erken doğum riskini artırıyor. Doğum sırasında da bebeğin aşırı kilolu olması vajinal doğum için engel teşkil edebiliyor. Ayrıca yüksek şeker düzeyleri bebeğin oksijensiz kalmasına neden olabileceği gibi rahim içinde ani bebek ölümleri açısından da risk oluşturuyor.
Anne karnında uzun süre yüksek kan şekerine maruz kalmanın bebekte ileride obezite ve diyabet gelişme riskini artırdığına da dikkat çeken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Başar Önal, “Kontrolsüz diyabeti olan gebelerin bebeklerindeki komplikasyon riskleri doğum sonrasında da devam ediyor. Anneden ayrıldıktan sonra bebekte, hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), hipokalsemi (kalsiyum düşüklüğü), hiperbilirubinemi (yenidoğan sarılığı), konvülzyonlar (havale) gelişebiliyor. Ayrıca, aldığı fazla ağırlığı hızla kaybeden bebek, emme problemi de yaşayabilir” diyor.
Gebelik diyabetinin önlenmesi için yapılması gerekenler nelerdir?
Diyabetin kontrol edilebilmesi için anne adayının gebelik öncesi muayenesinde, risk faktörlerinin sorgulanarak ilk etapta açlık kan şekeri ve son 3 aylık ortalama kan şekeri düzeyini veren testin istenmesi gerekiyor. Test sonucunda risk belirlenenler, gebeliğin başlangıcından itibaren takibe alınıyor ve gerekli durumlarda bu testler tekrarlanıyor. Açlık kan şekerleri yüksek olanlarda takiplerin dahiliye veya endokrinoloji uzmanı ve gebelik konusunda deneyimli bir diyetisyenle birlikte yapılması önem taşıyor.
Yüksek kiloyla gebeliğe başlanması ya da bu sürede fazla kilo alınmasının gebelik diyabetinin ortaya çıkmasında çok önemli bir faktör olduğunu hatırlatan Dr. Başar Önal, anne adayının gebelik süresince 12-13 kg’dan fazla kilo almaması gerektiğini söylüyor. Bu nedenle kan şekeri düzeyi normal olan, risk faktörleri taşımayan gebelerin de sağlıklı beslenmeye özendirilerek kontrollü kilo alımının sağlanması önem taşıyor.
Testler ihmal edilmemeli!
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Başar Önal, gebelik diyabetinde erken önlem alabilmek adına hiçbir şikayeti olmayan tüm gebelere risk faktörleri sorgulanmadan 24-28. haftalarda mutlaka oral glikoz tolerans testi uygulanması gerektiğini belirtiyor. Bu testler sırasında verilen glikozun gebeye ya da fetüsa herhangi bir zararının olmadığının altını çizen Dr. Başar Önal, “Yüklenen şeker miktarının bir adet gofret veya 2 dilim hamur tatlısı veya bir kase sütlü tatlıdan fazla olmadığı bilinmeli ve bu konuda gereksiz endişeye kapılmamalı” diyor. Glikoz tolerans testinden elde edilen sonuçlar öngörülen değerlerin altında kalırsa negatif olarak kabul ediliyor ve başka bir teste gerek kalmıyor.
Gebelik diyabetinin tedavisi nasıldır?
Yapılan kontrollerde kan şekerinin yüksek olduğu tespit edilen anne adayı dahiliye veya endokrinoloji uzmanı ve diyetisyen birlikteliği ile tedaviye alınıyor. Bu kişilerin öncelikle beslenme programı yeniden düzenleniyor ve uygun egzersizler planlanıyor. Açlık ve tokluk kan şekerinin istenilen sevide tutulmasının amaçlandığı bu dönemde sık aralıklarda şeker takibi gerekiyor. Diyetini, egzersizini ve şeker takiplerini düzenli yapan gebelerin yüzde 85-90’ında kan şekerlerinin düzelmesini beklediklerini söyleyen Dr. Başar Önal, “Takip ve diyete rağmen kan şekerleri istenen düzeye inmeyen anne adaylarında insülin tedavisi devreye giriyor. Aynı zamanda bebeğin kilo alımı, amniotik su durumu ve rahim içindeki iyilik durumunun da kadın doğum hekimi tarafından yakın izlenmesi gerekiyor” diyor.
Kimler risk altında?
- Birinci derece yakınlarında diyabet bulunanlar
- Daha önce gebelik diyabeti geçirenler,
- Yüksek kilo ile gebeliğe başlayanlar
- Gebelik sürecinde fazla kilo alanlar,
- Sağlıksız beslenen gebeler,
- İleri yaşta gebe kalanlar,
- Bebeğinin tahmini kilosu beklenenden yüksek olanlar,
- Polihidramnioslu (suyu fazla olan) gebeler.
Hamilelikte 6. aydan itibaren plesantadan salgılanan hormonların insülüne karşı direnç gösterdiğini söyleyen Op. Dr. Aslı Alay, bu nedenle gebelik şekerinin mutlaka teşhis edilmesi ve takibinin doğru yapılması gerektiğini belirtti.
Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aslı Alay, konu hakkında bilgiler verdi. Gebelikte şeker takibinin önemli olduğuna değinen Op. Dr. Aslı Alay, şunları dile getirdi: "Yiyeceklerle aldığımız karbonhidrat olarak adlandırdığımız gıdalar vücutta glukoz olarak tanımlanan şekerlere dönüşür. Glukoz yani karbonhidratların en küçük parçacıkları yaşamımızı devam ettirmemiz için gereken enerjiye dönüşür. Bu dengede en ufak bir bozulma çeşitli hastalıklara yol açar. Metabolik hastalık olarak bilinen bu hastalıklardan toplumda en sık görüleni diyabettir. Diyabet, kanda var olan şekeri hücrelerimizin kullanamamasından kaynaklanır. Kanda şeker yüksek ama işe yaramıyor. Çünkü şekeri kullanmamızı sağlayan insülün ya vücutta yok yada etkisini gösterememektedir.
Gebelik şekeri bebeği de etkiliyor
Gestasyonel diyabet ise gebelikte tanı koyduğumuz şeker hastalığıdır. Görülme sıklığı %2-5 olup kadının sonraki gebeliklerinde tekrarlama ihtimali çok yüksektir. Gebelikte insülün salgısı artmakla beraber 6. aydan itibaren plesantadan salgılanan hormonlar insülüne karşı direnç gösterir. Bu direnç diyabet açısından risk taşıyan kadınlarda kan şekerinin yükselmesine yol açar. Kontrolsüz yükselen kan şekeri fetüste de şekerin yükselmesine, artan insülün salınımına ve bu durumun yol açtığı sorunları beraberinde getirir. Bu nedenle gebelik şekeri mutlaka teşhis edilmesi ve doğru takibi gereken bir hastalıktır.
Özellikle 35 yaş sonrası hamilelikler, kilolu kadınlar, 4000 gr dan fazla bebek doğuran ve diyabetik aile öyküsü olan gebelerde risk artmıştır. Tanı için gebeliğin 24-28. Haftaları arasında şeker yükleme testi yapılır. Şeker yükleme testi tüm gebelere önerilmekte, eğer gebe yüksek risk grubunda ise gebelik tespit edilince bu test yapılmalıdır. Genel olarak tek aşamada yapılan 75 gr yükleme testi olarak uygulanır. Şeker yükleme testi öncesinde 3 gün gebenin normal diyetle beslenmesi önerilir. 8-12 saatlik açlık ardından sabah saatlerinde uygulanır. Öncelikle açlık kan şekerine bakılır. Ardından 75 gr şeker içeren solüsyon içirilir. Açlık kan şekeri ?93, 1.saat tokluk ?180 mg/dl, 2.saat tokluk ? 153 mg/dl değerlerden biri yüksek ise gebelik şekeri tanısı konur. Detaylar için şeker yüklemesi kaçıncı hafta yapılır yazımıza da göz atabilirsiniz.
Beslenme düzenini değiştirmek şart
Gebelik şekeri tanısı konulan kadınlarda diyet düzenlenmeli, gerekli durumda insülün tedavisine geçilmelidir. Diyet hastanın kilosuna, boyuna, ek hastalık mevcudiyetine ve fiziksel aktivitesine göre değişir. Her gebe için hazırlanan diyet listesi farklı olup diyet kişiye özeldir. Önemli olan karbonhidratın azaltılması, protein ve sebzenin artırılmasıdır. Karbonhidratlı gıdalar kan şekerini yükselttiği için tek seferde tüketilmemeli, gün içinde farklı öğünlerde küçük porsiyonlar şeklinde alınmalıdır. Beyaz şeker, un ve ürünleri, yağ oranı yüksek yiyecekler kısıtlı miktarda tüketilmelidir. Gebelerde çok sık gördüğümüz tatlı isteği taze ve kuru meyveler ile karşılanmalıdır. Ana ve ara öğünlerde hedef şeker düzeyini sağlayacak besin tüketilmesi, fiziksel aktivite planlanması, evde şeker takip sisteminin geliştirilmesi tedavinin amacıdır. Her kontrolde kilo artışı takip edilmelidir.
Doğum ile beraber gebelik şekeri kaybolur. Ancak tip 2 diyabet adayı olan bu kadınlar doğumdan 6 hafta sonra şeker yükleme testini tekrarlamalıdır. Normal çıktığı takdirde 3 yılda bir şeker yükleme yapılır. Gebeliklerinde gebelik şekeri tanısı alan kadınlar doğum sonrasında da yaşam tarzını değiştirmeli, Akdeniz mutfağının hakim olduğu bir diyet ile beslenmeli, sigara içmemeli, hayatından sporu ve özellikle yürüyüşü eksik etmemelidir."
YORUMLAR