HT Hayat Anasayfa Hayata açılmak | Hayatın Sesi

"İnsan beklentisi kadar mutludur. Formül: Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk." -Robin Sharma.


Birçok yönden çoğu zaman kendimizi hayata ve hayatın akışına kapatabiliyoruz. Hayata kendimizi kapatıp kabuğumuza çekildiğimizde daha az incinebilir olduğumuzu düşünüyoruz, belki de bir tür savunma mekanizması gibi işliyor içimize. Hayatın getirdiklerinin içinde akmak yerine direnmeyi seçiyoruz. Bu savunma hali hepimizde olabilir. Kendimizi, içimizi çok açtığımızda incinebiliriz çünkü. Akışa kapılırsak başta planladığımız yerden farklı bir yere savrulabiliriz ve evet, bu risk her zaman vardır. Bu riski almamak için de başkalarının içeriye girmesine izin vermeyiz. Alıştığımız düzeni kırmayız. Mevcut durumumuzu, şu anda bulunduğumuz hali hayatın bize sunabileceklerine tercih ederiz. İngilizce’de “comfort zone” diye tabir edilen rahat, konforlu, güvenli alanda kalmak isteriz. Bu da başlı başına bir tercihtir elbette ancak yaşamda on saniye öncesinin bile tekrarı olamazken neden aynı yere sıkışıp kalalım?


Peki, açık olmak, akışla birlikte hareket etmek ne demektir? Bu, hayatı yargılamadan, daha fazla kabul edebildiğimiz anlamına gelir. Yani başkalarını daha az yargıladığımız, eleştirdiğimiz, onları oldukları gibi kabul ettiğimiz ve hayatın olumlu özelliklerinin de olabileceğini unutmadığımız anlamına gelir. Hayatın sadece bizim beklentilerimiz doğrultusunda şekillenmediğini fark etmektir aslında.


Yargılamak çoğumuz için doğal görünmektedir, ancak böyle yaparak bu insanlarda keşfedebileceğimiz güzel şeyleri ve bize öğretebileceklerini kaçırmış oluyoruz. Aynı şey, etrafımızdaki her şeyi yani hayatı yargıladığımızda da geçerlidir. Hayatı gözü kapalı yargılarsak o da kendisini bize yargıladığımız şekli ile yansıtır. “Hayat zaten berbat” cümlesi en yaygın ve kapalı yargılardan biridir mesela. Çoğu zaman bu yargıları bilinçsizce tekrarlıyoruz ve gerçeğimiz de bu olmaya başlıyor. Yargı otomatikleşmeye başladıysa o zaman otomatik pilottan inmeli ve daha bilinçli olmalıyız.


Başkalarını ya da kendinizi yargıladığınızı fark ettiğinizde duraksayın. Etrafınızdaki herkesten ve dünyadan beklentilerinizi bırakabildiğinizde, insanları olduğu gibi kabul ettiğinizde ve onları olduğu gibi gördüğünüzde kendinizi nasıl hissederdiniz? Belki bir parça daha rahatlamış olursunuz. Yargıları ve sizin düşüncelerinizle şekillenen beklentilerinizi bıraktığınızda kontrolü de bırakmış olursunuz. Her şeyi, tüm olan biteni, insanları sizin kontrol etmek zorunda olmadığınızı zihniniz kabul ettiğinde rahatlık kendiliğinden gelir. Kabul etmek, hiçbir şeyi değiştirmeyeceğimiz anlamına mı geliyor? Hayır, sadece işler istediğimiz gibi gitmediğinde sinirlenmek, öfke duymak, kendimizi yiyip bitirmek, acı çekmek yerine hayatın B planları olabileceğinin farkında olup kendimize ve hayata biraz daha fazla güven duymamız gerektiği anlamına geliyor.


Sürekli olarak başkalarının, kendimizin, etrafımızdaki dünyanın kontrolü için gayret gösteriyoruz. Hedefler, planlamalar, işlerimizi ölçme/tartma, beklentiler ve daha fazlası… Yani kısacası birçok şeyi kontrol etmeye çalışıyoruz. Kontrolü abarttığımız her an bir yanılsamadır. Aynı zamanda da kendimizi hayata kapamanın bir yoludur. Çünkü ne kadar istesek de yaşamı ve geleceği kontrol edemeyiz, olayların gidişatı her an değişebilir. Bu kontrolden vazgeçersek ne olur? Olasılıklar açılmaya başlar.


Pillerimizi şarj etmek, kendimizi iyi hissetmek ve hayatın hediyelerinin tadını çıkarabilmek için akışa teslim olmayı bilmek de gerekir. Bu konuda bir kez farkındalık kazandıktan sonra hayatımızı değiştirebilir ve hayallerimiz için alan yaratabiliriz.


Jüpiter

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.