X

Başımın üstünde patlayan bombaların, mermilerin arasında, harabeye dönüşmüş binaların içerisinde, göçüklerin arasında ölüyorum hiçbir fikrim olmadan. Neler olduğunu anlamadığımdan, korkudan ağlayıp kısılan sesimin çıkmayışından, sesimi duyuramadığımdan ölüyorum.


Kimsesiz kaldığım için ölüyorum biliyor musunuz? Kimlerin nefreti için öldüğümü bile bilmeden ölüyorum. Koşup oynamam gereken zamanlarımda, korkudan sinmekten birilerinin elinde ölüyorum. Olan bitene çocuk aklım ermediğinden, annemin sıcak kucağına sığınamadığımdan ya da ölen anne – babamın yanı başında öylece kala kaldığım için ölüyorum.


Ben ölüyorum! Sebebini bile bilmediğim bir savaşın ortasında doğmaya zorlandığım için daha nefes almadan ölüyorum. Bir savaş ganimeti olarak görülen annemin rahminin gasp edilerek, istenmeyen bir bebek olarak doğacağımdan ölüyorum.


Ben ölüyorum biliyor musunuz? Bu kirli savaşın içerisinde küçücük bedenimin savaş ganimeti olarak kabul edilip, her türlü hakka sahip olduklarını düşünen insanların tecavüzüne uğrayıp, bedenimin, ruhumun ve organlarımın parçalanmasından dolayı ölüyorum.


Ben ölüyorum biliyor musunuz? Bu iki yönlü; hem soğuğunu hem de sıcağını bire bir yaşadığım bu savaşın ortasında, birilerinin kendi çıkarları için, doğmadan kirletilen ruhumun, doğduktan sonra da bebeklikten başlayıp çocukluğumun ergenliğine kadar kirletilen bedenimin, ve sonrasında katledilen dünyamın içinde nedenini anlayamadığım çocuk aklımla ölüyorum.


Ben kimin için ölüyorum biliyor musunuz!?





Sebahat Temelkaya