X

Çocuklarının başında sürekli dolaşan, her adımlarını önceden planlayan, onlara soluk aldırmayan, çocuklarını daima kontrol altında tutmaya çalışan, kişilik ve karakter oluşumlarına kadar birçok şeye müdahale eden anlamında kullanılan “helikopter ebeveynlik” kavramı benim en beğendiğim tanımlamalardan biridir. Çocuklarının herhangi bir şeyde çaba göstermelerine, zaman harcamalarına, sabır etmelerine, yanlış yapmalarına imkan vermeyen, başarısızlığa tahammülü olmayan biz yeni nesil ebeveynlerin durumu hiç normal gözükmüyor.


Çocuğuna sürekli yeni şeyler öğretme, yeni sorumluluklar verme, tam donanımlı robotlar haline sokmak için sürekli aşama atlatan ebeveynler. Evet, bu biz yeni nesil (fazla müdahaleci) ebeveynleriz. Daha iyi bir öğrenci olması için, daha iyi gitar çalması için, daha iyi yüzmesi için ve bunların hepsini aynı anda yapabilmesi için ne yapabilirim? Biz ebeveynlerin en önemli, en güncel, hep güncel sorusu budur. Ama çocuğun kapasitesi doldu, taştı. Fiziksel, beyinsel, psikolojik yeterliliği, yetkinliği, kabiliyeti bu kadar yükü taşıyabilecek mi?


Sevgili anneler, bardağı aldınız, suyu doldurdunuz. Su taştı. Döküldü ve ziyan oldu. Hem su ziyan oldu hem bardak taştı. Yani çocuğunuz (bardak) doldu, taştı ve sizin üzerine eklediğiniz yeni bilgiler (su), yeni beceriler ziyan oldu. Çünkü yorulan ve bıkkın olan çocuk, onlara gerekli özeni, ilgiyi, çabayı gösteremedi. Ve tabii onlara harcanan onca zaman da kaybolup gitti.


İki arada ebeveynlik, geçmişin kalıntıları, geleceğin korkuları ile sarmalanmış ebeveynlerin davranış modelidir. Çoğu zaman iyi niyet ile yaptığımız tüm bu davranışlar geleceğin kendine güvenmeyen, kafası dağınık, kendi boş zamanını nasıl yöneteceğini bilemeyen yetişkinlerine dönüşüyor. Ve bunları iki arada kaldığımız için yapıyoruz.


Peki, nedir bu “iki arada ebeveynlik”? Hem kendi büyüdüğü, yetiştiği hem de ebeveynlerinden öğrendiği geleneksel yöntemler ile yeni nesil yöntemler arasında kalan ebeveynler. Ne yardan ne serden misali... İki çocuk yetiştirme tarzı arasında kalan ve ne yapacağını bilemediği için hem kendini hem çocuklarını arada bırakan biz ebeveynler. Geçmişin denenmiş, tecrübe edilmiş davranış kalıplarını uygulamak isteriz. Çünkü bizim ebeveynlerimiz de öyle yetişmiş ve bizi öyle yetiştirmişlerdir. Sonunda iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz, çıkarılacak bir sürü dersler vardır. Bunlar bazen bizi çıkmazlardan, kararsızlıktan kurtarabilir ama yeni tecrübelerin, değişimlerin önüne bir set çeker. Yeni nesil ebeveynlikde ise keşfedilecek öyle güzel yollar vardır ki… Ve tüm bu yollara çocuklarımızla çıkarız ve sonsuz heyecan yaşarız. Hem öğrenir hem öğretiriz. Ama bu da biraz karmaşıktır. Ne ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. Fazlaca teknik ve bilgi gerektirir. İşte, biraz ondan, biraz bundan derken dengeyi yakalamaya çalışır, iki arada kalırız. Belki çözümü şu yolla bulabiliriz: Ödevi olan bir çocuğa sürekli “Ödevini yaptın mı?” diye sormaktansa, onu baskıcı sorularla bunaltmaktansa ve eğer ödev yapmıyorsa her gün kavga ortamına girmektense eski usulde kontrol edebiliriz (Yine müdahaleci yeni nesil ebeveynler böyle davranıyor. Sürekli konuşarak hatırlatarak ve baskı kurarak otorite kurmaya çalışıyorlar.)


Bizim annelerimiz ne yapardı? Sürekli okula gelip kontrol ederlerdi. Şimdide çocuğa sorumluluk bilincini aşılamak için ödevinin kontrolünü ona bırakmak gerektiği için (çünkü yeni nesil ebeveynlik bunu gerektirir) bu konuda onu özgür bırakabiliriz. Ama bir iki defa okula gidip öğretmenden pekala bilgi alabiliriz. Tabii bunu da devamlı ve kontrol edilmişlik hissi yaratmadan yapmak gerekiyor. Bizim amacımız burada, sorumluluk bilincini kazanıp kazanmadığını çocuğa hissettirmeden eski usul takip yöntemi ile anlamak. Burada öğretmen “Siz merak etmeyin, bir sorun yok diyebilir” ve siz çocuğunuzu hiç rahatsız etmeden, onu bunaltmadan içiniz rahat bir şekilde evinize dönebilirsiniz. Ya da öğretmen “Aslında ben de sizinle görüşmek istiyordum. Bu aralar kafasını karıştıran bir şeyler olmalı. Derslerini dinlemekte ve ödevlerinin yapmakta sıkıntısı var” diyebilir. Ve siz de buna göre önlem alırsınız. Ama bu arada çocuk ile tartışmamış, kavga etmemiş, aranızdaki bağı koparmamış olursunuz. Ve öğretmeninden, gerekirse bir uzmandan destek alarak sorunları barışçıl bir ortamda çözebilirsiniz.


Kısaca dengeyi kurmak gerekiyor. Yoksa çocukta duygu ve düşünce karışıklığına sebep oluruz. Gelişen teknoloji, medya ile birlikte bunlardan geri kalmak mümkün değil. Ama yukarıda da örneğini verdiğim gibi yeni nesil annelik tarzını uygularken araya geleneksel taktikleri koyabiliriz. Burada asıl önemli olan, aranızdaki sevgi saygı bağını korumak ve koparmamak.


Derya Dönmez