HT Hayat Anasayfa Sevmek Dokunmaktır | Hayatın Sesi

Çok “özel” şeyler, yazıyı yazan için en büyük koz. Çünkü “özeliniz”i açtığınızda dikkat çekiyorsunuz. Hatta yazınızın köşesine birazcık da göğüs dekoltesi iliştirdiğinizde sizden popüleri yok artık. Bazı köşe yazarları bunu çok iyi kullanıp dikkatleri üzerlerine çekmeyi pek güzel başarıyorlar.


Benim de yapmaya çalıştığım biraz olsun dikkatinizi çekmek! Tek bir farkla; kendime değil, kendinize! Belki de uzunca bir süredir ihmal ettiğiniz göğüslerinize.


Ayna karşısında en son ne zaman vücudunuza baktınız?

Memelerinize en son ne zaman dokundunuz?

“Duşta, yıkanırken” demeyin. Hissederek, fark ederek dokunmaktan söz ediyorum.

Onların hayatınızdaki rolü yalnızca anne olunca ve emzirdiğiniz sürece değil ki...


Düşünün, dikkatinizi en son ne zaman kendinize, kendi vücudunuza çevirdiniz? Hangi yaşta olursanız olun ve hayatınız ne kadar yoğun olursa olsun, kendinize dönüp bakmayı ihmal etmeyin. Vücudunuzu tanıyın, onu dinleyin. Vücudunuzun belki de bir süredir size söylemeye çalıştığı uyarıları kulak arkası etmeyin. Vücudunuzu sevin. “Sevmek dokunmaktır” diyor Desmond Morris. Memelerinizin de farkında olun. Onları tanıyın, düzenli olarak yoklayın ki herhangi bir değişikliği çok geç olmadan, vaktinde fark edesiniz.


Meme kanseri, yalnızca başkalarının başına gelmiş üzücü bir hikaye değil, ne yazık ki genç, yaşlı, evli, bekâr, çocuklu, hamile, çocuksuz ayrımı yapmadan herkese isabet edebilecek bir piyango gibi.


Neyse ki erken teşhis mucizeler yaratıyor, bu sayede binlerce hayat kurtuluyor. Memedeki kitlelerin -ister iyi huylu olsun, isterse kötü- %80i ya tesadüfen ya da kendi kendine muayeneyle keşfediliyormuş. Bu demektir ki adet döngüsünün 5. ile 7. günleri arasında ayda bir kerecik kendi kendinize yapacağınız muayene, belki de hayatınızı kurtarabilir.


Kaybetmekten korktuğunuz için; “Aman kontrol etmeyeyim daha iyi... Ya elime bir şey gelirse” demek duyduğum en anlamsız ve aptalca bahane. Kafayı kuma gömmek, ihmal ve korkmak bize hiçbir şey kazandırmaz, zamanın geçmesinden ve belki de çok geç kalınmaktan öte hiçbir şey.


Ben gözümü açıp da göğüslerimdeki “ufacık” değişikliğin farkında olmasaydım, bugün hayatta olmayacaktım. Ne çocuklarımı kucaklayabilecek ne de size bu satırları yazıp bir kaç kişinin de olsa gözünü açamayacaktım.





Varsın göğüslerim birazcık asimetrik olsun, ikisi de yerinde ya... Hala daracık bluzlar, bikiniler giyebiliyorum ya... Şanslıyım. Giymesem de ne olacaktı ki?... Her şeyden de önemlisi hala hayattayım ya...


Çocuklarımın annesiyim, anne-babamın evladıyım, sevgiliyim, kadınım ve şu an varım. Siz de öylesiniz. Eminim ki birileri için çok önemli ve değerlisiniz.


Siz kendinizin farkında oldukça, kendinizi tanıyacak, daha çok sevecek ve kıymetini bileceksiniz.


İnanın, size bir gün “Her şey bitti. Bu kadarmış” dendikten ve ölümü ensenizde hissettikten sonra bir gün hayatınız tekrar avuçlarınıza konduğunda, hayatın kıymetini çok iyi anlıyorsunuz.


Böyle bir tecrübe gerektirmeden kıymetini bilmeli insan... Kendinin de hayatının da.

Hayatta olmak her şeye rağmen çok güzel...



Yazı: Papatya Papadopoulos

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • misafir sevgili papatya, net anlatım kısadır ama emek ister. bir konuyu iyi bilen biri ancak bu kadar kısa net ve tam anlatabilir. uzun uzun anlatan; hem karşısındakini aptal yerine koyar, hemde sıkar ve okumayı engeller. bolanak olsa da bu yazzın daha geniş kitlelere ulaşabilse. eline aklına sağlık. saygı ve sevgilerimle,
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.