Sıradan bir geceydi aslında. Kızımın uykusu geldiğini anlayınca odaya çekilmiş, birlikte biraz kıkırdamış, sohbet etmiş ve bir kaç kitap okumuştuk. Işığı kapatınca da bana sokulmuştu. Üç yıldır her gece yaptığı gibi meme emmiş, ardından da uyumuştu. Kalktım ve verandaya inip çok sevdiğim bir kitabın çevirisine devam ettim. O gece son defa emmiş olduğunu bilemezdim.
Çocuklar için belirlenmiş bir "olması gerekenler listesi" var. Memeden kesme ve yatakları ayırma zamanı, belli bir aya gelince yaptırılacak motor gelişim aktiviteleri ve sendrom takvimleri. Bunların yanında bir de değişkenlik gösteren uzman önerileri. Bütün bu bilgi hücumunun içinde çocukların ihtiyaçlarını görmek oldukça zor. Davranışları bu liste üzerinden etiketleyerek değil de, şimdi şu an neye ihtiyacı(mız) var diyerek okumak zor. Kafamız karışıyor; çünkü "gerekli", şu şöyle "olmalıdır", ya da şu yaşta çocuk "böyledir" önermeleri güçlü. Çok güçlü. Bazen zihnimizin içine, bilinç altımızın derinine nasıl girdiğini bile bilemeyeceğimiz kadar görünmez üstelik, hatta sinsi.
Benim kızım 37 ay boyunca emdi. Ve bir gece kendiliğinden memeden kesildi. Dürüst davranmam gerekirse bazen ben de ya bırakmak istemezse, ya bu bir bağımlılıksa diye düşündüm ve endişelendim durduk yere; bazen okuduğum bir yazıdan, bazen de kızımın aniden artan emme arzusundan hareketle. Sonra o an'a odaklandım ve daha önceki dönemleri ve besinle kurduğu sağlam ilişkiyi hatırlayarak sakinleştirdim kendimi; açlığını ve ne kadar yemesi gerektiğini nasıl da iyi biliyordu değil mi? Püre ile beslenmediği ve en başından beri kendi kendini beslediği için tek tek bütün besinlerin ondaki etkilerini keşfediyor, miktarlarını ayarlıyordu. Ben ona sağlıklı seçenekler sunuyordum ve o neye ihtiyacı varsa ona yöneliyordu. Bağırsak durumuna, büyüme atağına, hastalığına ya da bir besine yönelik hassasiyetine göre tercihleri vardı. Anne sütü ve diğer besinler arasında da bir ihtiyaç dengesi güdüyordu. Bazı aylar geceleri hiç emmedi, bazen de haftalarca değişen sıklıklarda yarı uyurken emdi. Zamanla bunların bir mikropla mücadele ettiği ya da büyüme atağı geçirdiği zamanlara denk düştüğünü gözlemledim. Günlük ya da haftalık olarak değil ama aylık düzende oldukça dengeli besleniyordu. İki yaş sonrası anne sütünün faydasının azaldığını fark etmiş görünmüyordu. Ona herhangi bir imada ya da meme emmeyi azaltması yönünde müdahalede bulunmadığım halde; "Anne bütün yiyecekler beni büyütüyor ama anne sütü daha çok büyütüyor" diyordu. İnandım. İnanıyorum.
Anne sütü özelinde değil, kızımın besinler hakkındaki hislerine inanıyorum. Ona neyin iyi geldiğine dair farkındalıklarına inanıyorum. Onun besinle ilişkisini değiştirecek, içindeki sentetik kimyasallarla kandıracak manipülatif gıdalarla tanışmadığı şu yıllarda bedenini, gıdaları tanımaya, sağlıklı olarak hayatta kalmaya yönelik insani içgüdüsüne ve besinle kişisel ilişkisine güveniyorum. Ben onu dinledikçe ve anladıkça o benim gıda konusundaki eşliğime, şifama ve model olduğum beslenme biçimine daha da çok güveniyor bunu da görebiliyorum. Bence bu doğal bir içgüdü; çocuğa müdahale ve kontrol eğilimi azaldıkça görünür ve yaşanabilir olan bir öğrenme biçimi.
Aslında sorun çocuğa neyin (mesela anne sütünün) ne zaman yarayıp ne zaman yaramadığını hep başkalarının söylüyor olması belki de. Oysa ihtiyacı olduğunu söyleyen, bunda direten bir insana "Hayır senin artık buna ihtiyacın yok aslında" demek nafile. Anlaşılmamış ve ihtiyacı inkar edilmiş bir birey için bu bir zorlama. Mesele çocuksa durum biraz da "Başkaları ya da ben senin ihtiyacını senden iyi bilirim" diyerek onu kendinden uzaklaştırma.
Peki ya bağımlılık? Bu bir sorun değil miydi benim için? Uzun yıllar mesela sekiz yaşına kadar emseydi bu sağlıklı mı diyecektim?
Anne sütü ile beslenmeye daha bütüncül yaklaşmak gerekiyor belki de. Sadece bir bağımlılık olarak görüldüğünde bir yaş hedefi çıkıyor insanın önüne. Kimisi iki diyor sınır kimisi en fazla dört biraz bilimsel biraz da kültürel kodlara göre. Belli bir hedefe kilitlendiğimde benim ihtiyacı görebilmem zorlaşıyor. Genellemelerin içine sığışmaya çalışmak kızıma da bana da pek iyi gelmiyor. Çocuklar öyle farklı ki; mizaçları, koşulları, kendilerini ifade biçimleri, bağları, aileleri ve ihtiyaçları. Ebeveynlik biraz da öğrendiğin bilgiler ile ihtiyaçlar arasında dengede durabilmek demek belki de.
Memeden kesilme, anne ve çocuk arasındaki besin bağımlılığından ve vücuda giren gıdanın dengesinden başka, çocuğun kendine yönelik yeterlilik hissi ile de bağlantılı bir süreç gibi geliyor bana; “Kendi ihtiyaçlarımı bilebilirim, söyleyebilirim, ulaşabilirim, artık bir miktar annemden ayrılabilirim" diyebildiği ve annesiyle ilişkisini dengede tutabildiği ölçüde ayrılabildiği. Ve yine bütün bunlar yüzünden genellenemeyecek, herkese uygun bir sınır çizilemeyecek de bir konu aslında.
Ben de özellikle emme sıklığı çok arttığında kaygılandım ama sonradan fark ettim her düşkün dönemin ardından sakinleyip ve rutininden bir ya da iki öğün düşüverdiğini. Zamanla ve yavaş yavaş azalttı sıklığını. Bu çok sevdiği bir şeyi bırakmak için kendi kendine verdiği bir mücadeleydi. Görebiliyordum çabasını, bağımsızlaştığını ve öz yeterliliğinin sağlıklı olarak geliştiğini. Kendi duygularımı da tartıyordum kızımı izlerken. Ruhsal olarak ben de hazırlanıyordum bu ayrılmaya kendiliğinden. Akışında ve dengedeydik. İyiydik.
Ama böyle olmayabilirdik de.
Benim ihtiyaçlarım farklı olabilirdi; ev dışında çalışıyor, birlikte uyumaktan hoşlanmıyor ve uyku sorunu yaşıyor olabilirdim.
Kızım mama ile besleniyor ve ben bunu iki yaşına kadar devam ettirmek istemiyor olabilirdim. Onun memeyle ilişkisinde beslenmeden çok kendini sakinleştirmek ağır basıyor olabilirdi.
Her şey olabilirdi.
O vakit dürüstlükle, açıklıkla ihtiyaçlarımı(zı) ortaya döker, onu dinler, kendimi anlatır ve saygıyla, nazikçe, yavaşça ilerleyeceğimiz bir çözüm yolu üretmeyi denerdik. Nitekim her istediği zaman meme veremediğim ya da belli bir nedenden vermek istemediğim anlarda bu yolu izledik. Bazen uzlaştık, bazen uzlaşamadık ama her defasında birbirimizi anladık. Anlaşılmış hissettik ve ilişkimizi onarıp devam edebildik.
Ben böyle deyince bazen şaşırıyor insanlar; "Küçücük çocuk yahu! Anlamaz!” diyorlar. Oysa çocuklar söylediklerimizden çok söylemediklerimizi, hissettiklerimizi ve niyetimizi anlıyorlar. Açık ve dürüst olduktan sonra uzlaşmak ya da kararımızın sonuçlarını kucaklamak daha kolay.
Memeyi bıraktığını anladığımda tuhaf hissettiğimi hatırlıyorum. Bu kadar kolay ve kendiliğinden olması şaşırtmıştı beni. Hüzün hissetmiyordum, özlem duymuyordum ya da sevinmiyordum. Olması gereken bir şey, tam zamanında olmuş gibiydi. Ve ikimiz de buna hazırdık sanki. Birbirimizi zorlamamış, direnmemiş ya da imalarda bulunmamıştık. İhtiyacı sona ermişti, bunu o seçmişti ve benim bedenim de bunu bir şekilde sezmişti.
Kızım tam 37 ay emdi. Ve bir gece aniden meme emmeyi kesti. Ben sütten kesmedim. O kendi kendini memeden kesti.
Durum onun için son derece netti: “Ben artık büyüdüğüm için süt çok azalmıştı. Beklemekten çok sıkıldım o yüzden de emmeyi bıraktım.” dedi.
Ve bitti.
Seda Şule Ay
YORUMLAR