Evliliğimde sadece bir kez yaşadığım ve yaşayabileceğimi daha önce hiç hayal bile etmediğim tuhaf bir an vardı.
Yatağımızda tek başıma uzanıyordum. Çarşafları, perdeleri, dolap kapaklarını inceliyordum. Zevkle döşenmiş, aydınlık, ferah bir odaydı burası. Her daim lavanta kokardı. Beyaz, eskitme mobilyalar yüz yıldır burada mutlu olunuyormuş hissi veriyordu. Birkaç sene evvel ‘pembe çarşaf’ deseler gülerdim, nerede görülmüş benim pembe bir şey kullandığım? Ama bu pembe takım o kadar tatlı, o kadar yumuşak ki.
Aklım fikrim ne ara döndü dolaştı da telefonumu elime aldım bilmiyorum.
Arama motorunu açıp “boşanma süreci nasıl olur” yazdım.
7 yıldır bir hayli aşık olduğum adamla boşanmaya karar verirsem, nasıl olacağını öğrenmek istedim.
Boşanma ihtimalimizi ilk kez aklıma getirmiştim. Karşıma çıkan arama sonuçlarını biraz okuduktan sonra telaşa kapıldım. Sanki yasak bir şey yapıyormuşum gibi hissetmeye başladım. Kontrol edecek biri varmış gibi, biri görürmüş gibi hemen arama kayıtlarını sildim telefonumdan. Alelacele yataktan kalkıp ortalığı toplamaya başladığımı hatırlıyorum. O tuhaf anın hiçbir izi kalmamalıydı.
Ortalığı toplamaya başlayınca duramayan ev hanımlarındandım. Buzdolabının üstünün tozunu en son ne zaman almıştım sahi? Bir koşu kolları sıvayıp hepsini hallediverdim. Fırında güzel bir yemek yaptım. Sevdiğim adamın gelmesine yakın bir şişe de şarap açtım. Yemeği bitirene kadar çok fazla göz teması kuramadığımı hatırlıyorum, gülmeye çalışıyordum olur olmadık.
Sanki bir suç işlemişim de, anlaşılmasın diye geveliyordum.
Birkaç ay sonra kavgalarımız daha gürültülü, daha acımasız hale geldi. O ev ikimizin de üstüne üstüne geliyordu artık. Bir şekilde her fırsatını bulduğumuzda uzaklaşıyorduk.
Birkaç ay daha sonra, kavgalarımız bizi hasta etmeye başladı. Günlük hayatımızın önemli bir kısmı üzülmekle, ağlamakla, öfkelenmekle, içip sarhoş olmakla, surat asmakla geçiyordu.
İşler hiç tahmin edemeyeceğimiz bir noktaya geldi. Neredeyse bir yıl süren bir krizin ardından bir gün, çektiğim acıyı, ağrıyı, sızıyı zerre umursamadığını fark ettim. Ben de artık onun acısını umursayamıyordum. İkimizde de birbirimiz için yer kalmamıştı. “İki gün daha buradayım, sonra gideceğim. Boşanıyoruz.” dedim.
“Tabii ki boşanıyoruz!” dedi.
Öyle ertesi gün gidip boşanmadık. Ama bir zaman sonra, yine aynı yatakta, aynı çarşafların üzerinde uzanmış odayı inceliyordum. Bu sefer tüm dolap kapakları açıktı, her şey her yerdeydi, toplanıyordum. Güzel perdeler inmiş, basit güneşlikler kalmıştı pencerede. “Oldu işte” dedim. Aylar önceki o tuhaf ‘kaçamağımı’ hatırladım. Boşanma fikrinin utanç verici olduğu anı hatırladım.
Bu odanın çok güzel olması, o adama çok aşık olmuş olmam, onlarca hayal kurup bu eve yerleşmiş olmam, genç yaşta ‘boşanmış bir kadın’ olacak olmam… Hepsi bir araya gelmiş, o acayip anı hatırlatıyordu bana. Acaba doğru zaman o zaman mıydı? İçime mi doğmuştu? Bu ilişki aslında ta o zaman mı bitmişti? Boşuna mı uzatıp birbirimize o kadar zarar vermiştik? Boşanma fikrini aklıma soktum diye mi işler bu hale gelmişti?
Hiçbiriydi. Bu evlilik yürümemişti. Ben de gidiyordum.
Tam da doğru zaman olmalıydı bu, başka türlüsü zaten olamazdı. Evliliğe ya da boşanmaya türlü anlamlar yükleyip de işi iyice zorlaştırmanın anlamı yoktu. İkimiz de, ikimiz için de en mantıklı, en sağlıklı olanı yapmaya çalışıyorduk.
Evet boşanmak, evlenmekten, evlenmeye karar vermekten çok daha zordu. Ama hiçbir şey, vadesi dolmuş bir evliliğin içinde yaşlanmaktan daha fazla zarar veremezdi bana.
Hala kullandığım o pembe çarşafların üzerinde minik bir yırtık fark ettim geçenlerde. Kedi çizmiş olsa gerek. “Rengi de soldu aslında, epey eskidiler” dedim. Güldüm.
Sırf çok güzel oldukları için yıllarca kullanılacak değiller ya. Olmayınca olmuyor.
Boşanma fikrinin özeti oldu bu bende: Olmayınca olmuyor.
Elimde telefonla yatakta uzandığım o günü hatırlamak, arada bir iyi geliyor.
Deniz Ayla
YORUMLAR