Çocuklara sürekli tembihleyip duruyoruz. Sakın başkası gibi olmayın. Kendiniz olun. Arkadaş edinmek için belli kalıplara girmeyin. Sizin gerçek arkadaşınız, sizi olduğunuz gibi sevendir.
Bir gün tekrar konuşuyorduk bu mevzuyu ve tekrar yineledik yukarıdaki sözleri. Ama bu sefer bu kelimelerde başka bir sihir vardı. Kelimeleri yüksek sesle söylerken içimdeki ben, yüksek sesle bir diğer bene söylüyordu. Uzun uzun düşünüyorum. Hala düşünüyorum çünkü, çok zor bir soru ve ben 27 yıllık beni tamamen değiştiriyorum. Gerçekte yüreğimdeki, kişiye değiştirmeye çalışıyorum. Yolumuz bayağı uzun.
Belki de bunu sürekli dillendirmemizdeki neden çocuklarımın benim yaptığım gibi, 27 yıllarını heba etmemelerini, en başta bu ‘kendin olma sanatı’nı öğrenmelerini ve kavramalarını sağlamaktır.
Biz 4 kız kardeşiz ve ben en büyükleriyim. Evimizde babam hariç erkek yoktu. Gerçi babam da ruhen ve aklen pek aramızda yoktu ya, başka bir konu.
Ben bir noktadan sonra, çocukluğumun ve ergenliğimin bir kısmını bu yüzden heba ettim. Baktım ki babamla konuşacak hiçbir konumuz yok, futbol oynamaya başladım. Gerçekten sevdiğim için mi emin değilim. Tek bildiğim babamla konuşabildiğimiz tek konunun futbol olduğu için artık babamla konuşabilirdim. Ta ki liflerimden ikisini yırtana kadar. Olmadığım kişi gibi olmaya çalışmak bayağı zorluyordu. Saçlarım hep çok kısaydı. Kıyafetlerim 4 beden büyüktü ve erkeksi şeylerdi. O yüzden lise dönemimde pek flörtüm de olmadı benim. Hep çok serttim. Kalbimi dondurma çabalarındaydım çünkü. O zamanlar asla yapmam dediğim şeyleri yapmaya başladım ben. Aslında bu “asla”lı şeyleri yapan ben, gerçek benmişim.
Bu “asla”ların en başında da evlenmek vardı. Aşk mı? O neydi ki? Ta ki eşimi tanıyana kadar. Evet, evlendim. Hem de 20 yaşımda. Ve 4 tane çocuk annesiyim şimdi.
Duygularımla karar vermezdim ben. O benim ‘asla’mdı. Evet, çılgın şeylerim vardı ama duygularla nasıl karar verilirdi ki? Her şeyi planlamalıydı insan eski bene göre. Yeni ben de durumlar tamamen zıt yönde. Bazen yanılıyorum. Ama yeni bir şeyler de öğreniyorum.
‘Kesinlikle duygusal biri değilim ben’ diyerek koca bir yalan söylüyordum kendime sürekli. Bilin bakalım şimdiki durum ne alemde. Ben oturup reklamlara bile ağlıyorum. Çizgi filmlerde salya sümük oluyorum desem yeridir.
Eskiden yapamadığım bir şeydi bu benim: Ağlamak. Aslında o kadar da rahatlatabiliyormuş ki insanı. Evet, utanmıyorum artık ağlarken.
Benim kocaman hırslarım vardı. Şimdi ise basit bir yaşam gibi koca bir arzu var yüreğimde.
Oturduğum siteden, küçük bir köye taşınıyoruz. Kendi kendimize yetme çabalarına giriyoruz. Kendi yiyeceğimizi yetiştirmeye çalışacağız mesela. Kendi kıyafetlerimizi yetebildiğimiz kadar, kendimiz dikeceğiz, yapacağız.
Birkaç hayvan da alacağız. Sütünden, yumurtasından yararlanmak için.
Eski bene göre deli zırvası olan bu yaşam, şimdiki ve asıl ben için tamamen huzur veren bir yaşam oluyor.
Kendin olma sanatı bayağı zor bir sanatmış aslında. Ben daha en başlarındayım bu yolculuğun. Siz ne dersiniz? Kendin olma sanatını başarabilenlerden misiniz?
Tuba David
YORUMLAR