En büyük değişikliği büyük kızım yaşadı. Elimde bebekle hastaneden eve dönüşümü bekleyen kızımın bana pencereden bakışı hiç gözümün önünden gitmiyor. Gördüğü ilgi azalınca huyu suyu tamamen değişti. Çalışan bir anne olmak dünyanın en zor işi. 2 çocuklu anne eski rutinleri sürdüremeyecek kadar yorgun. Büyük bir vicdan azabıyla, türlü çeşit mücadele vererek ve 6 bakıcı ile 6 yaşına getirdim kızımı. Tam her şey normale dönmeye başlamıştı ki yeniden hamile kaldım. Ve en kötüsü de yeni çocuğu gene bakıcılar büyütecek gibi görünüyordu.
Çocuklarım benim için her şeyden daha değerli. Yaptığım her şeyde, attığım her adımda ilk önce onlar aklıma geliyor. İyi ki doğurmuşum bu kızları diyorum. Bütün zorluğuna rağmen onları çok seviyorum. Ama susturamadığım iç sesim şöyle diyor; "evet, evin dışında bu kadar fazla vakit geçirirken ikinci çocuğu neden yaptın, birinci çocuğu çok zor büyüttün, kabul et ikinci çocuk sana fazla geldi, sürekli vicdan azabı çekiyorsun, çocuklu bir hayattı istediğin ama ikincisi olana kadar tam olarak çocuklu kelimesinin ne manaya geldiğini anlamamıştın."
Çok acayip manalara geliyormuş. Hala delirmediğime şaşıyorum. İkinci çocuktan sonra ev ve iş hayatı arasında mekik dokurken hiçbir şeye vakit kalmıyor. Sürekli suçluluk duyuyorum, kendimi yetersiz hissediyorum. Evliliğim berbat bir hal aldı. Çalışma hayatı, yorgunluk, stres, çocuk bakımı ve ev işleri üzerine ettiğimiz kavgaların haddi hesabı yok. Hayatta hep anlam peşinde koşmuş, kendini dinlemiş, özgürce gezmiş, isteklerinin peşinden koşmuş, okumuş, çalışmış ve üretmiş bir kadındım. Oysa şimdi deriden bir kılıf gibiyim sadece, içim boşalmış.
Tek çocukluyken daha az iş vardı ve her şey daha idare edilebilirdi. İkimiz birlikte ebeveynliği öğreniyor, çocukla kaliteli zaman geçiriyor, parklara götürüyor, heyecanlı araştırmalara giriyor, yeni çocuklu arkadaşlar ediniyor ve o ailelerle oldukça fazla zaman geçiriyorduk. Zaman güzel akıyordu. Çocuğu uyuttuktan sonra hem birlikte vakit geçirebiliyor hem de yalnızlığımızı kollayabiliyorduk. İdare etmek kolaydı. Mutluyduk. İlk çocukta bebeklik evresi bir kez yaşandığı için bedenimi kısa sürede geri almış, çalışmaya daha kısa sürede dönmüş, kimliğimi koruyabilmiştim.
İkinci çocukla her şey daha fazla organizasyon gerektiriyor. Ve tahmin edin bakalım bu rolü genelde kim üstleniyor? Evet, bildiniz, anne. Eskiden aynı anda bir sürü işi beraber yapabiliyordum. Ama şu an bir orduya bedel iş yapmam gerekli. Bebeğin uykuda olduğu her dakikayı, ya diğer çocuğunuzla ilgilenmeye ya da dağ kadar olmuş çamaşırları yıkamaya ayırmanız gerektiğini hissediyorsunuz. Hem bebeğe hem de büyük kızıma yeterince ilgi gösteremediğimi düşünüp suçluluk duyuyorum. Bu duygu sürekli peşimde. Sürekli unuttuğum için günüm liste yapmakla geçiyor. Programdaki bazı şeyleri atlayabiliyor ve gene kendimi yetersiz hissediyorum. Kuyruğunu yakalamaya çalışan kediler gibiyim. Bebeği uyutup büyük kızımla oyun oynama, ders çalışma ve dışarı çıkma planları yapıyoruz, aynı zamanda ne yiyeceklerini organize etmem ve elbette çamaşırları da asmam gerekiyor. Bu arada kitap okumak için adam kesebilirim. Nihayetinde lanet takvimi neden benden başka kimse kontrol etmiyor diyerek eşime patlıyorum. Öyle ya, oradaysa ilgilenecek, ilgilenmiyorsa televizyon seyretmemeli ya da kitap okumamalı bir köşede, orada olmasının bir anlamı olmalı.
Eşim çocuklarla oynamayı çok sever. En azından ilkinde böyleydi. Büyük kızım ve tüm arkadaşlarıyla diğer bütün ebeveynleri hayrete düşürecek şekilde, kendini kaybederek oyunlar kurardı. Şu an harekete geçemiyor gibi görünüyor. Değişim büyük. Eskisinden daha erken evden çıkmaya hevesli. Sürekli evdeki gürültüden şikayet ediyor. Eşimin büyük kızıma nasıl ebeveynlik yaptığı, ebeveynliğinin benim standartlarıma uygun olup olmadığı, banyosunu ya da dersini nasıl yaptırdığı, kendine hiç vakit ayıramadığı üzerine gelsin tartışmalar.
Evet, ikinci bebekte ilk bebekte hissettiğiniz yenilik, değişim ya da cicim ayları hisleri olmuyor. Daha deneyimli bir annesiniz ve bebeğin bakımı daha kolay. Pek çok konuda daha cesursunuz. Ama vücudunuz; suçluluk duygusu, öfke, yorgunluk ve çirkin beden algısı ile işliyor. İlkinden bazı konularda biraz daha az keyifli.
Bir diğer yenilik olarak, ikimiz artık bir çift gibi hissetmiyoruz; anne ve babayız artık – yeni ve pek de romantik olmayan bir kimlik. Artık bu sevimli çift, bebeklerini de alıp markette el ele dolaşıp öpüşemiyor. Çünkü iki çocukla birlikte markete gitmenin bir diğer adı, felaket.
Tüm bu düşüncelerime rağmen kızlarımın sevgisini hiçbir şeye değişmem. Tam olarak pişmanlık diyemem, sadece içimi kemiren bu histen bir türlü kurtulamıyorum. Hala büyük kızım bu yaştayken tek çocuklu bir kadın olsam nasıl bir hayatım olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
YORUMLAR