Oğlumun konuşmayı en sevdiği konulardan birisi uzay ve gezegenler. Her gün tekrar tekrar Ay’ın Dünya’nın uydusu olduğunu, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü anlatan kitapları ona okuyoruz, galaksimizi, gezegenleri çiziyoruz. Her seferinde çemberler ve dönüşler üzerine konuşuyoruz, nasıl her şeyin devridaim halinde olduğunu anlatıyoruz.
İtalya’da Alp Dağları’nın eteklerinde bir köydeki inziva merkezinde sislerin arasından görünen dağlara bakarken işte tam bunları düşünüyorum. Döngünün içerisindeyiz, dönüyoruz, deviniyoruz. Dağlara bakarak, ayaklarımı toprağa sıkıca basarak döngüyü hissetmeye çalışıyorum ama dönen sadece başım doğanın yüceliği karşısında.
Çan sesleri çaldığında saatin farkına varıyorum, dersin başlayacağını hatırlıyorum ve içeri giriyorum. O kadar zamansız kalmışım.
Çember oluyoruz bütün kadınlar. Yuvarlağın eşitliğinde, merkezin karşısında hepimiz bir oluyoruz. El ele. Elimizin sıcağında enerjimiz akıyor çizdiğimiz yuvarlak boyunca. Selam veriyoruz birbirimize. Selam olsun tüm kadınlara.
Burada bulunma sebebim kadim bir masaj ve şifa tekniğini öğrenmek. Ellerimi düşünüyorum, ellerimle düşünüyorum. Bir süredir masaja, dokunuşa, tenden geçen enerjilere aşinayım. Terapiye gelen kadınların karnında ellerim dönüyor, tenlerinde parmaklarım çemberler çiziyor her seferinde. Her dokunuş önce çekingen bir tanışma, sonra beraber döngülerde kaybolmak demek benim için. Hem kendimin hem de karşımdakinin döngülerini bir etmek demek şifa.
Bedeni döndürüyorum, bedenin sistemlerini döndürüyorum çünkü döngü akış demek ve akış durursa iç enerjimiz ilerlemiyor, hastalık bekliyor kapıda. Yoğuruyorum ki beklemesin, yoğuruyorum ki aksın can.
Derste rahmi anlatıyorlar, döngüleriyle, hareketleriyle. Rahim döndükçe bebek geliyor, rahim devindikçe her ay kanıyor, eski gidiyor yeniye yer açmak için. Ay gibi eriyor ve yeniden geri geliyor içimiz. Her ay dön(üş)üyoruz.
Anatomi dersini dinlerken doğumuna eşlik ettiğim anneler geliyor aklıma, anılarımda beraber sallanıyoruz, beraber çemberler çiziyoruz kasılmalar boyunca. Yavaşça iniyor bebek dünyaya, bir döngüden diğerine geçiş yapıyor.
Ve tüm kadınları düşlüyorum, sadece çocuk değil, hayatı yaratıp, yaratıp yeniden yoğuran ve doğuran.
Her seferinde, her bir kadına büyük bir saygı duyuyorum yapabildikleri için, döngünün ta kendisi olduğu için.
Dünya dönüyor sevgilisi Ay’la beraber. Ay dönüyor sevgilisi kadınlarla beraber.
Dağların eteklerinde köyler gözüme çarpıyor. Ders aralarında yürüyüşler yapıyorum. Sonbahar olmuş ve dinlenme anı gelmiş köydekiler için. Zaman dönüyor, mevsimler sıraya giriyor. Şehirde zar zor seçtiğimiz mevsim tatları burada capcanlı bana bakıyor. Yollar yapraklarla kaplı, kapılar kapalı, yanan odunların kokusu yayılmış. Bir dahaki baharda coşana kadar güzde takılı kalmışlar. Dinlenme ve yenilenme, topraktan gelenin toprağa geri gitmesi, eskinin yeniye yol vermesi etrafımda, her yerde.
Dünyanın bin bir köşesinde toprakla uğraşan dostlarıma selam yolluyorum, elleri her tohum ekişinde ve her kompost hazırlayışında döngüdeler diye şükrediyorum. Selam yolluyorum onlara içimden. Selam olsun döngüde kalana, selam olsun alıp da verene, verip de alana, denge yaratana.
Toprak dönüyor, su dönüyor, ışık dönüyor. Bir var, bir yok. Bir varız, bir yokuz.
Gezegenim dönüyor. Galaksimiz dönüyor spiral içerisinde.
Rahimlerimiz dönüyor can vermek için, yenilenmek için.
Gözlerimi kaldırıp göğe bakıyorum dönüyorum, yere bakıyorum dönüyorum. İki cihan arasında hep dönüyorum.
Bir çember daha kuruluyor yeniden. Bir kadın daha adım atıyor.
Toprağa verip, topraktan alıyoruz yeniden.
Gözümüzün yaşını havaya katıp, sulara karışıyoruz yeniden.
Ve karşımızdakine bakıp akıyoruz her dem.
Ve dönüyoruz. Veda etmek için akşam toplanıyoruz ve yan yana dans ediyoruz. Karınlarımız, kollarımız, bacaklarımız müzikle deviniyor, göbek dansı denilen dans sadece eğlence olmuyor o andan itibaren, yerle gök arasında bedenimiz kanal oluyor, dansımız döngünün yolu.
Çember düzüyoruz, döngü yaratıyoruz her adımda.
Ve hep bir niyet, kimi zaman inat kimi zaman kabullenişle hep bir niyet var. Döngü devam etsin de akalım, yaratalım diye.
İnat, çembersizlere, çizgilerden ötesini göremeyene, doğayı düz, toprağı, suyu dengesiz, insanı akışsız sanana, yani evrenin döngüsünü bilemeyene.
Kabulleniş ise işte tam da bu inat ettiğimize, her şeye ve hiçbir şeye ve döngünün ta kendisine, yaratanına, özüne, içine.
Niyetle devam ediyoruz her gün. Dünya dönüyor ve yeni günler bizi bekliyor. Güneş dönüyor ve yeni hayatlar bizi bekliyor. Samanyolu dönüyor ve yeni olasılıklar bizi bekliyor. İşte orada umutta biz var oluyoruz.
Selam olsun çember kurana, selam olsun çemberde bir olana.
Selen Çağlayık Eloğlu
YORUMLAR