Eğer atipik otizm dünyadındaysanız "ara çocuk mu?" sorusuna "hah evet" diyip yüzünüzde bir gülümse oluşabilir. Eğer bu dünyada değilseniz de haliyle "nedir bu ara çocuk?" diye soracaksınız.
Ara çocuk dediğimiz çocuklarımız otizm eğilimi gösteren ama yüksek zekadan dolayı -buradaki yüksek zeka dahilik sınırında olandır- hayata geçmeyi erteleyen bireyler. Davranışlarında otizm eğilimi gösteren bulgular olduğundan bu çocuklara yanlış teşhis konabilme olasılığı çok yüksek. Özellikle otizmin geniş yelpazesindeki atipik otizm kategorisinde bulunan çocukların çoğunlunun aslında ara çocuk olduğu kulaktan kulağa fısıldanıyor, bu konuda yurt dışında çok kapsamlı araştırmalar yapılıyor. İnce detayların çok önemli olduğu atipik otizmli bir çok bireyin özel eğitimlerle hayata kaynaştırıldığını ve ilerleyen yıllarda neredeyse hiç kimsenin onların otizmli olduğunu anlamadığını her yerde okuyabilirsiniz. Bu konuda çok örnek var. Etrafımda detaylıca konuştuğum atipik otizmli çocukların annelerinden de benzer hikayeler dinledim. Daha önce yazdığım gibi yurt dışında artık neredeyse atipik otizm sözü hiç geçmiyor. High functioning yani yüksek fonksiyonlu adı verilen bu çocukların erken yaşta eğitimle hem hayata kaynaştırılması sağlanıyor hem de üstün yeteneklerinin hangi yönde olduğu araştırılıyor.
Peki bu ara çocuklarda tehlikeli durum nedir?
Ara çocuklara, otizm teşhisi konulup otizm eğitimi verilirse bu çocukların hemen hepsi otizmli olmadıkları halde otizm havuzuna düşüyorlar. Ve sadece eğilimleri olmasına rağmen yanlış eğitimler bu eğilimi alıp tamamen otizmli hale dönüştürebiliyor. Sanırım tehlikenin farkına vardınız... Yani çok yüksek zekadan kaynaklanan davranış bozukluklarını tamir etmek yerine onları kapalı kutunun içine de atabiliriz. En başta da ilaç kullanımı bu ara çocukları mahfeden en büyük etkenler arasında başı çekiyor. Psikiyatristler tarafından ezbere yazılan ilaçların ne denli büyük tehlike teşkil ettiğini bir kez daha görüyoruz. İkinci en büyük etken de eğitimciler. Ülkemizde çoğunlunun çok genç olduğu zihinsel engelli eğitmenlerin gözlerini dört açıp işlerini çok iyi yapmaları gerekiyor. Otizm konusunda hazır paket eğitim, her çocuğa iyi gelmediği gibi onları mahfedebiliyor da. Bu yüzden ailelerin her ince detayı tüm bu süreçte çok iyi takip etmesi gerekiyor. Mümkünse tüm hayatlarını durdurup özel eğitimler esnasında çocuğun bu eğitimlere verdiği cevapları, gelişmesini anı anına takip etmesi gerekiyor. Eğer çocukta gelişme yavaş oluşuyorsa doktorların yarattığı panik ortamından lütfen uzak durun. Hep dediğim gibi sezgilerinize güvenin, çocuğunuzu çok iyi takip edin. Nörolojik bir rahatsızlık olmadığı sürece verilen ilaçlara hemen razı olmayın. Hatta bir kaç doktoru aynı anda ziyaret edin. Birinin dediğine diğeri ne diyor? Araştırın, hiç durma araştırın...
Sizin için en profesyonel ekibe denk gelene kadar araştırmalarınızı sürdürün. Burada kullandığım profesyonel kelimesini açmak istiyorum. Çocuğunuzu çok iyi teşhis eden, işini severek yapan, sizin bildiklerinizi siz anlatmadan size "çocuğunuzun durumu bu" diyen, verdiği bilgilerin çocuğunuzla bire bir uyuştuğu ve aynı zamanda size yol gösteren, ezbere genel bilgiler yerine size sadece çocuğunuzla ve ailenizle ilgili bilgi aktaran kişiler.
Evet bizim, kızımızın atipik otizm macerasında başımıza gelen en büyük şans konuşma terapistimiz oldu. Bu süreçte karşılaştığımız en profesyonel kişi olarak bir anda gittiğimiz yola ışık tuttu ve vitesimizi ileri almamızı sağladı. Sadece konuşmasıyla değil çocuğumu yoğurup tüm karakterini analiz eden tek kişi o oldu. Anlattığı her şeyde eşimle birlikte "evet ya evet" dedirtti bize. O güne kadar gittiğimiz tüm doktorlara ve eğitmenlere bilgi vermeye çalışırken bizi hep susturmuşlardı. Bize hep "çocuğunuz otizmli bunu kabul etmek istemiyorsunuz, bu verdiğiniz detayların önemi yok, vaktiniz azalıyor" muamelesi yapılmıştı. Karı, koca hiç durmadan okuyup, araştırıp, önümüze gelen herkesle konuştuğumuz için inadımız her konuda devam etmişti. Her gittiğimiz doktor sonrası "doktor böyle dedi ama"larla gelmiştik eve. Atipik otizmi kabullenmemize rağmen bir derdimiz vardı adını koyamadığımız. Konuşma terapistimiz "ama" ları bize kendiliğinden açtı. Eksik taşları yerine koymamızı sağladı. Radikal bir kararla kızımın tüm eğitim sistemini değiştirdik. Özel eğitmenimiz ve gittiğimiz merkezi değiştirdik, duyu bütünleme yerine haftada 2 gün havuza başladık. Ve bu değişimlere kızım hemen olumlu yönde cevap verdi. Kelimeler nadiren de olsa çıkıyor artık ağzından hatta minik cümleler! Ara çocuklar konusunda profesyonel olan yeni özel eğitmenimiz de hayatımıza girdiği an ışığını yaktı bize. Kızımın davranış bozukluklarını bir bir tespit ettiği için artık hangisi takıntı krizi hangisi davranış bozuluğu ayırt edebiliyorum. Bu farkı öğrendiğim içim kızım büyük öfke nöbetleri geçirse de sonumda bizimle işbirliği yapıyor.
Ve geldiğimiz son noktada çekilen eeg'miz de tertemiz çıktı. İlk gittiğimiz nörologda eşimle yine "ama" mız olduğu için bu kez vakit kaybeymeden biz profesyolce davranıp ikinci nöroloğu bulma kararı aldık. Dediğim gibi artık profesyonel ekiple çalıştığımız için doğru bilgilere ulaşmamız çok daha kolay oluyor. İkinci nöroğumuz harika ve çok deneyimli bir doktordu. İçeri girdiğimiz an "sizin çocuğunuz otizmli değil yanlış teşhis konmuş bunu çekilecek eeg'de göreceksiniz" dedi. Evde kızım uyurken, gece yarısı hiç düzeni bozulmadan çekildi eeg'si. Tertemiz, bir daha nörolog kontrolüne gitmemize bile gerek yokmuş. Ara çocuk adı verilen yüksek zekadan kaynaklanan otizm eğilimimiz varmış. Aynı zamanda dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite de "dahi çocuk" durumundan kaynaklanıyormuş. Çıkarken nöroloğumuza şunu sordum; " Bize psikiyatrist hiç bir test yapmadan risperdal vermişti ama biz bu ilacı kullanmadık. Ne yapalım?"
Çekilen eeg raporuna göre kızımın hiç ilaç kullanmasına gerek yokmuş. Hatta ilaçlar onu yok yere kapatacakmış.... Doktorumuz da bize eğitmenlerimizin mutlaka ara çocuk eğitmeni olması gerektiğini tembih etti.
Artık atipik otizmli raporu olan bir ara çocuk olarak hiç durma eğitimlerimize devam ediyoruz. Bu arada bizden sayı olarak çok varmış. Yanlış teşhis, yanlış eğitim, yanlış ilaç kullanımı da ara çocuklar için en büyük tehlike...
YORUMLAR