Geçtiğimiz günlerde Belgrad’ta, Doç Dr. Merih Çetinkaya sunumunda gerçekleşen Master Class (Abbot) Beslenme Kongresi'ndeki belli başlı konuları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Zermine Büyükkeçeci'den dinledim. Oğlumun kontrolünden önce kendi notlarını benimle paylaştı. Ben de elimden geldiğince anlatmak istedim.
Bu kongrede bebeklerin beslenmesinde genel olarak ilk yılın çok önemli olduğuna vurgu yapılmış. Fakat bundan önce bebek daha doğmadan anne-babalara iş düşüyormuş. Kongrede vurgulanan noktalardan en önemlisi bebek sahibi olmaya karar veren çiftin en az altı ay öncesinden organik beslenmeye dikkat etmesi; salam, sucuk gibi yiyeceklerden uzak durması; kızartmaları yememesi; kalsiyum, omega, protein gibi öğeleri zengin besinler tüketmeye dikkat etmesi gerekiyormuş. Bebek doğduktan sonra özellikle ilk altı ay boyunca mümkünse anne sütü alması gerektiğini ortaya koyan araştırmalardan söz edilmiş. Örneğin bu grupta yer alan bebeklerin zeka seviyelerinin akranlarından on puan kadar yüksek olduğu tespit edilmiş.
Altı ay boyunca sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin mikrobiyatası da farklıymış. Bu bebeklerin:
- Bağırsak
- Kalp
- Akciğer
- Mide
- Nörolojik rahatsızlıklara karşı korunduğunun ifade edilmiş olması çok önemli bence.
Bunların yanında anne sütü emen bebeklerde salgılanan seratonin hormonu sayesinde bebeklerin otizm, depresyon, anksiyete, bilişsel bozukluklara karşı korunduğu ifade edilmiş. Özellikle ilk yıl annenin beslenmesine özen göstermesi gerekliliği belirtilmiş. Anne sütünün kök hücre açısından zenginliği ifade edilmiş. Bununla ilgili olarak oluşturulmuş laboratuvarlarda anne sütünün bebeğin doğumundan itibaren altı ay içinde analizinin yapılması sağlanıp kök hücre saklanmasının ilerde doğabilecek hastalıklar için önemli olabileceği ifade edilmiş.
Yine anne sütü ve beslenmenin önemi etrafında konular. Ülkemizde anne sütünün öneminin anlaşılması, anne adaylarının bilinçlendirilmesi ve bu konuda hastaneler ve doktorların özel eğitimler alması gerektiğini düşünüyorum. Hamilelik sürecinde ve doğumun hemen sonrasında aslında kadınların daha çok muhatap olduğu kişi jinekologlar. Bu konuda süt vermeye hazırlanan anne adaylarının daha çok bilinçlenmesi için ellerinden daha fazlası gelebilir mi acaba? Mesela onların beslenmesi, öncesinde anne-babanın nasıl beslenmesi gerektiği, süt üretecek anne bedeninin neleri tam olarak tüketmesi gerektiği gibi... Nasıl ki hamileliğe karar verince belirli bir süre folik asit öneriyorlar belki beslenme programları ile destekleyebilirler. Tabii onlara da bunun sağlanması ile.
Bebekleri diğer bebeklerle kıyaslayarak, kilo olarak yakalaması gerektiğini söyleyen, mamaya teşvik eden kişiler olduğunda sakin kalınması ve önce doktorun, hala rahatlama olmadıysa bir başka doktorun muayenesinden geçirmek gerektiğini düşünüyorum. Anne sütü salınımında sütü artıran en önemli şeyin emzirmeye devam etmek olduğunu biliyoruz. Sık emzirmek beyne Sütü artır, bu bebek daha çok süt istiyor’ mesajını iletince beyin daha çok süt gönderiyor. Dolayısıyla önce mamaya yönelmek, sütü artırma şansınıza ket vurabilir. Bunun yerine doktor desteğini sağlamak, gerekirse her gün tartıya götürmek, bir yandan da 'Tomris’in Emzirme Notları’nda' ifade edildiği gibi emzirme kampına girmek bebek 'gak' deyince 'guk' deyince emzirmek sütü büyük ihtimalle artıracaktır.
Süt üretiminin aslında meme dokusuna verilen mesajın beyin tarafından okunması olarak bakınca üretiminin kolay olacağını anlıyoruz. Yeter ki bebeğinizi sık emzirin özellikle ilk günlerde ya da sağın sütünüzü. Bu konuda artık danışmanlık yapan işin uzmanı kişiler de var. Stres anne sütünü etkileyen en önemli negatif faktör olarak kabul ediliyor. Hamilelikten başlayıp doğumun ilk aylarında kendi rutininizi bulana kadar yanınıza eşinizi; koynunuza bebeğinizi alın bir fanusa girin derim. Bu bir tavsiye o günlerden yakın zamanda geçmiş biri olarak. O cam fanusta bir süre kalın ki rutininiz oturana kadar hem bebeğinizi hem de ailenizi korumuş olun.
Hamileyken ilk günler kendinizi nasıl rahat hissedeceğinizi planlayın ve çevrenizdekilerden de buna uymalarını isteyin. Önceden konuşmak sonra düzeltmeye çalışmaktan daha kolay sonuçta.
Umarım bu süreçte lohusalığın etkisiyle anneler sakin kalabilir. Oluyorsa sütle birlikte, olmuyorsa da sadece en derin sevgi ve şefkatini bebeğine aktarır ve sevgi dolu nesiller yetişir. Bence hiçbir tıbbi açıklamaya gerek kalmadan, sevgi ve şefkat bağışıklık sistemini ve zekayı güçlendirir.
Sakin, kendi olmaktan mutlu, gülebilen, farkındalığı yüksek, ruhuyla ilişkisi derin, yargılardan uzak, empatik nesiller yetiştirebilmek için en önemli şey yavruları koşulsuz sevmek sanki… Tüm bu bilimsel sonuçlar da aklımızda mutlaka...
Yazı: Bengü Kantekin Günal
YORUMLAR