HT Hayat Anasayfa Perili Fatma - 3 | Hayatın Sesi

Perili Fatma - 3


“Üç gece üst üste akşam herkes uyuduktan sonra geleyim. Salonu bana ayırasın. Bakır tasımı su doldurup veresin. Kapıyı üzerime üç kere kilitleyesin. Ne sen tek kelime edesin, ne ben. Sabah ezanında gelip kilidi açasın. Tastaki suyu çiçeklere dökesin. Ben gittikten sonra temizlik yapmayasın, toz bile almayasın. Yedinci gün kuşluk vakti evinde olasın. Gelip sana konuşacağım.”


Perili Fatma, üç gün üç gece koşulunu iki nedenden ötürü öne sürmüştü. Bir, evde olup biteni anlamak için bu süreye ihtiyacı vardı. İki, her meraklının değil, sadece çok heveslilerin falına bakmak istiyordu. Böylece hem az yorulacak, hem fiyatını yükseltecek, hem de tam isabet yorumlarıyla sürekli müşteri edinecekti. İlaveten, bütün bu istekleri onu daha özel kılıyordu. Fal baktırmak isteyenler, zaten inanmaya hazır bekledikleri için, bu tür açıklayamadıkları durumlara sorgusuz teslim oluyorlardı.


Evhamlı Nermin’in kapısına vardığında saat on ikiyi on geçiyordu. Perili Fatma müşterilerine ilk görüşte böyle isimler takardı. Yüz hatlarına, giyim tarzlarına, ses tonlarına bakarak bir anda bulduğu bu isimler, ona fal bakarken de yardımcı olurdu. Alnındaki enine derin çizgilerden ötürü Nermin’e bu ismi uygun görmüştü.


Perili Fatma içeri girerken,hiç konuşmayacaklarını hatırlatmak için parmağını dudaklarına götürüp sus işareti yaptı. Evhamlı Nermin de aynısını tekrarladı. Sessizce koridoru geçip salona yürüdüler. Ev sahibesi bakır tası aldı, suyla doldurup geri getirdi. Kapı üzerine kapandıktan sonra Perili Fatma bir süre sessizce bekledi. Sonra uzun, çiçekli basma eteğinin beline bağladığı bez çantasından küçük fenerini çıkardı. Eğilip eliyle koltukların, üçlü kanepenin altlarını eliyle yokladı. Koltuklardan birinin altındaki kumaşın delik olduğunu fark edince sevindi, kumaşı çekip deliği biraz genişletti. Çantasından, mahalledekilerin geçen geceki ganimetlerinden küçük kamerayı çıkardı. Koltuğun sol arka ayağının oturma yeri ile birleştiği tahta alana koyup iyice köşeye itti.


Aslında ihtiyacı olan basit bir kayıt cihazıydı, ama o günlerde yeni çıkan bu küçük aletler çok pahalıydı. Gerçi yatırım sayılırdı, ancak Perili, bir süre mahalledekilerin elinden kaptığı kamera sayesinde biraz para biriktirdikten sonra bu yatırımı yapmayı planlıyordu.


Sabaha karşı kamerayı yerinden alıp çalıştırdı, bir daha yerine koydu. Evhamlı Nermin kapıyı açtı, bakır tastaki suyu çiçeklere döküp geri getirdi. Birbirlerine bakıp “Şşşş” yaptılar. Perili Fatma,ayağındaki siyah lastik pabuçlarla hayalet gibi süzülerek merdivenlerden indi.


Ertesi gece yine Evhamlı Nermin’e gitti. Kaseti değiştirip kamerayı kapattı, pilini doldurmak için prize taktı. Dinlemek için sabırsızlanıyordu ama gece yarısı açarsa bir çuval inciri berbat ederdi. Perili Fatma ilerleyen günlerde, günün farklı saatleri arasında aynı yöntemi izlemeyi düşündü. Biri kalkıp da “Neden onda üç gece kaldın da, bende öğle üzeri bir saat durdun?” derse, cevabı şimdiden hazırdı: “Periler öyle dedi. Ben bir tek onları dinlerim.”


Üçüncü sabah kamerayı alıp evine gitti. Üç kaseti teker teker dinledi. Kasetler on beş saatle sınırlıydı ama bu kadarı Perili Fatma için yeterliydi. Sabahtan hemen hemen gece yatana kadar olanları öğrenebiliyordu.


Kameranın olduğu koltuğa hep Nermin’in kocası oturuyordu. Az konuşuyor, televizyonun kumandasını kimseye vermiyor, Nermin’e buyurup duruyordu.

“Nermin bi çay koy.”

“Nermin tatlı yok mu?”

“Nermin su getir.”


Arada gaz çıkarıyor, televizyon karşısında içi geçip horluyor, o uyuklarken çocuklar kanal değiştiriyor, uyanıp fark edince bir küfür savuruyordu.

“Hanginiz açtı lan bu açık saçık filmi eşekoğlueşekler!”


Bir defasında salonda yalnızken telefonu çalmış, “Evdeyim Kemal” dedikten sonra alçak sesle eklemişti: Yarın değil, perşembe akşamı gidelim, bana bu sefer Gamze’yi ayırt.”


Nermin’e gelince, sabahları “Aç ağzını şu son lokmayı da bitir” diye çocukları okula, “Akşam yine gecikecek misin?” diye kocasını işe gönderdikten,elektrik süpürgesini mutfakla salonda gezdirdikten sonra ya komşuya kahveye gidiyor, ya da komşu ona kahveye geliyordu. Nermin kocasının eve üç aydır bazı günler iş uzadı diye geç geldiğini, arkasını dönüp uyuduğunu söylerken ağlamamak için arada duruyor, sonra sesi titreyerek iş yerine baskın yapma niyetinden bahsediyordu. Perili Fatma’nın geleceğini kendine saklayamıyor, ama eve aldığını da açık etmek istemiyor, “Haftaya bir falcı gelecek, çok iyiymiş, her şeyi biliyormuş, öyle diyorlar” diyordu. Aynı konuşmaları gün içinde ablasıyla görümcesini arayarak tekrarlıyordu. Akşamları yaptıkları ise, “Arkana yastık vereyim mi?”, “Kim meyve ister?” diye yine kocasıyla çocuklarını memnun etmeye çalışmaktan, salonla mutfak arasında mekik dokuyup el önünde gezmekten ibaretti.


Yedi gün sonra kuşluk vakti, Perili Fatma’nın kapıyı iki kere tıklatması yetti. Nermin sanki eli kapı kolunda bekliyormuş gibi hemen açtı. Başını çıkarıp kimse gördü mü diye şöyle bir diğer kapılara baktıktan, ses var mı diye bir an kulak kesildikten sonra Perili Fatma’yı kolundan içeri çekiverdi.


“Gir gir... Geç salona otur hemen.”


Sanki içeride biri varmış da duymasını istemiyormuş gibi kısık sesle konuşuyordu. İşlemeli bakır tası kaptığı gibi su doldurup getirdi. El beziyle etrafındaki su damlalarını sildi.


“Merakımdan delirdim. Anlat hadi anlat.”

“Ne acelen var be. Bir bardak su veresin önce. Susamışım.”


Mutfağa giderken halının saçaklarına takılıp tökezleyen Nermin, eğilip saçakları halının altına itti, doğrulup nasıl durduklarına baktı. Bir koşu mutfaktan su getirip Perili’ye uzattı.


Perili bakır tasa eğilip otuz nefes bekledi. Sonra başladı.


“Sen kendini ailen için çok yorarsın. Ama ne yapsan yaranamazsın. Çocukların, kocan için kendini feda edersin, hiçbiri farkında değildir, bütün yaptıklarını senin görevin bilirler.”


Nermin farkında olmadan kafasını sallayarak Perili Fatma’yı onaylıyor, fakat dudaklarını içeriden ısırarak, “Başka?”, “Başka?” diyerek daha fazlasını duymak için sabırsızlandığını belli ediyordu.


“Kocan birkaç zamandır senden uzak durur. Akşamları erkek erkeğe bazı evlere giderler. Yollu kadınlarla eğlenirler. Korkmayasın, gelip geçicidir, başka yerde ev açmamıştır.”

“Nerede bu evler görebiliyor musun?”

“O kadarını bilemem.”

“Hep aynı kadınla değil diyorsun yani...”

Suya tekrar eğilen Perili Fatma, yedi nefes sonra cevap verdi.

“Yok, değildir.”

Sonrasını kendiliğinden ekledi:

“Kocan seni sever ama birkaç vakittir kadın gibi görmez. Bu evlere gittiği arkadaşlarına senin kendini saldığını söyler.”

“Öyle mi? Saçımı süpürge ettim daha ne yapayım?”


Nermin’in dizinden aşağı kaçmış olan ince çorabını işaret etikten sonra devam etti:

“Mesela şu çorabını değiştiresin, dantelli çorap giyesin. Saçlarını süpürge etmeyesin, tarayasın. Yüzünü asmayasın, gülesin.”


Evhamlı Nermin önce bir an durdu düşündü, sonra kaşları çatıldı.


“Sen sadece gördüğünü söyle.”

Perili kestirip attı.

“Gördüklerim bitmiştir. Tası çiçeklere döküp geri getiresin.”


Perili Fatma o gün kesin karar verdi. Artık fal baktıklarına,bildiklerinin ötesinde sadece duymak istediklerini söyleyecek, umut verecekti. Bir falcı olarak görevi bundan ibaretti. O günden itibaren tek yaptığı bu oldu ve kazancı katlandıkça katlandı.


4. bölüm 9 Şubat 2018 Cuma hthayat.com’da...


Diğer bölümler




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Perili isi iyi biliyor ..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.