İtiraf ediyorum ki, küçüklüğümden beri evlilik hayalleri kuruyorum. Her gün en az bir kez, kendimi kendi evimde kocamla ve çocuklarımla hayal ediyorum. Kariyerimi önemsiyorum, çalışmak istiyorum, ama evlenip kendi yuvamı kurmak da istiyorum.

Hayatımda bir süredir biri yok. Benimle ilgilenen kişiler var, aralarında hoşlandıklarım da var, ama hiçbirini müstakbel eşim olarak göremiyorum. Bugüne kadarki deneyimlerim, etrafımda arkadaşlarımın yaptığı evlilikler bana gösterdi ki hoşlanmak, birini beğenmek yetmiyor.

Peki nasıl biriyle evlenmeliyim? Evleneceğim kişiyi hangi kıstaslara göre seçmeliyim?

Aklımda çınlamasına engel olamadığım soruyu, tanıdığım en deneyimli, en şefkatli ve en açıksözlü insana, anneanneme sordum.

- Anneanne sana bir şey soracağım.

- Sor yavrum.

- Sence ben nasıl biriyle evlenmeliyim?

- Nerden çıktı şimdi?

- Akranlarım evleniyor, ben de geç kalmak istemiyorum.

- Hah! Ben de bunu bekliyordum. Önce şunu diyeyim, herkes evleniyor diye evlenilmez. O zaman hayatının hatasını yaparsın. Ne istediğini bilmeden, adamı anlamadan dinlemeden, hop alelacele imzayı atarsın. Aradan çok değil birkaç ay geçer, yanlış yaptığını anlarsın. Ama evini çoktan donattın diye ayrılmazsın. Sonra herkes yaptı diye çocuk yaparsın, mutsuz mutsuz yaşar gidersin.

“Ne istediğimi bilmiyor muyum?” diye düşünürken anneannem devam etti.

- Yavrum, hataların en büyüğü, birini beğenmenin yettiğini düşünmek.

- Ama insan beğenmediği kişiyle de beraber olamaz.

- Yavrum, dediğim bu değil. Elbette hoşuna gitmeyen biriyle zaten olamazsın. Ama evlenmek başka bir şey. Biriyle artık hayatını paylaşacaksın? Doğru kişiyi seçmek çok önemli.

- Nasıl yapacağım peki?

- Her şeyden önce birbirinizi sevmelisiniz.

- Ama arkadaşlarımın evliliklerinden görüyorum ki yetmiyor.

- Sevgi tek başına yetmez elbet. Saygı duymalı sana, saygılı davranmalı. Sana nasıl hitap ediyor? Seninle hangi tonda konuşuyor? Bağırarak mı, emrederek mi? Sevecen mi? Evde nasıl, başkalarının yanında sana nasıl davranıyor?

- Başka nelere dikkat etmeliyim?

- Kıskanç olmamalı. Dozunda kıskanılmak insanın gururunu okşar, ama seni sürekli kontrol ediyorsa sorun var demektir. Çoğu insan kıskanılmayı sevmek zanneder, halbuki bu kıskanan kişinin kendine de sana da kimseye de güveni olmadığını gösterir. Cep telefonunu alıp mesajlarını okumayacak, seni ikide bir arayıp nerede olduğunu sormayacak, nereye baktın diye baktığın yere dönüp bakmayacak.

Beni düşünceli görünce anneannem konuşmasına ara verdi. Sonra,

-Biraz yürüyelim mi? Tebdili mekânda ferahlık vardır, deyip güldü.

Dışarı çıktık. Parkta ağaçların arasında yürürken üçüncü başlığa geçti.

"Bencil olmamalı.

Hep kendi isteklerini değil ikinizin isteklerini gerçekleştirmeli.

Hep kendi memnuniyetini ve mutluluğunu düşünmemeli.

Bir de bak, yalan söylüyor mu çok dikkat etmelisin.

Kontol edeceğin bir şey varsa, o da yalan söyleyip söylemediğidir."

- Beni aldatıyor mu diye mi?

"Sadakat konusuna daha gelmedim yavrum.

Genel konularda yalan söylüyor mu ona bakmalısın.

Kendiyle ilgili söylediklerinin doğru olduğundan emin olmalısın."

- Meselâ?

"Meselâ söylediği işi yapıyor mu?

Gerçekten dediği yerde çalışıyor mu?

Ailesi sana aksettirdiği gibi mi?

Hiç şaşırma bu dediklerime.

Bu konularda gerçeği gizliyorsa yalancıdır."

- Peki bana sadık mı nasıl anlayacağım?

"Yavrum, sadık olmayan kişi zaten kendini ele verir. İşin başında sen işaretleri takip edeceksin."

- Hangi işaretleri anneanne?

"Telefonunu senin yanındayken saklıyorsa, çaldığında senin yanında konuşmuyorsa büyük ihtimalle senden bir şeyler gizliyordur.

Ne olduğunu anlamak için açıkça konuşabilirsin.

Seni temin ederim şüpheyle yaşayamazsın.

En ufak bir şüphen varsa, işin başında durmayı bilmelisin."

- Başka nasıl işaretler olabilir?

"Şimdi bir şey diyeceğim ama bu tam sadakat ile ilgili değil."

- Nedir anneanne?

"Seni başka kadınlarla kıyaslıyor mu ona bak:

Seni olduğun gibi kabul ediyor mu etmiyor mu?

Saçının şeklini, rengini, bedenini olduğun gibi seviyor mu?

Eğer sık sık saçının rengini değiştirmeni, biraz zayıflamanı, oje sürmeni vs vs istiyorsa o kişiyle mutlu olamazsın.

Seni sadece görüntünü değil, davranışlarını da eleştirir böyle biri.

Bu eleştiriler, bir tür arayışta olduğunu gösterir ya da olmanı istediği, tarif ettiği kadının arayışına gireceğini.

Kendini birine beğendirmenin sonu yoktur."

Anneannem başımı önüme eğdiğini görünce konuyu değiştirdi.

"Onunla beraberken neler yaptığınıza, o yaptıklarını yaparken nasıl hissettiğine dikkat et.

Her ne yapıyorsanız ikiniz de yaptığınız şeyden keyif alıyor musunuz?

Sinemaya ikiniz de istediğiniz için mi gidiyorsunuz?

Aynı filmi izlemekte hemfikir misiniz?

Beraber yemek yapmayı seviyor musunuz?

Beraber kahve içmeyi?

Benzer şarkılar hoşunuza gidiyor mu?

Eğer birinizin sevdiğinden öteki zerre kadar zevk almıyorsa olmaz.

Ortak noktalarınızın olması, beraber bir şeyler paylaştığınız anlamına gelir.

Yoksa bir müddet sonra beraber yaptıklarınız, paylaşımlarınız azalır."

- Peki o hiç evlilikten bahsetmiyorsa, eş adayı olabilir mi benim için?

Gelecekle ilgili hayallerine bakarak bunu anlayabilirsin, ille de evlilikten bahsetmesi gerekmiyor.

Eğer kendine tekne almaktan, motosiklet almaktan bahsediyorsa hâlâ kendiyle ilgili hayalleri vardır.

İçinde senin olmadığın gelecek hayalleri kuruyorsa evlenmeye niyeti yoktur.

Geleceğe dair ortak hayalleriniz var mı yok mu? Bu çok önemli.

Bir aile olmak, anne baba olmak istiyor musunuz?

Bu konuşulmadan nikâh masasına oturulmaz. Buna bağlı başka bir şey daha var."

- Dinliyorum anneanne.

"Sorumluluk almayı seviyor mu, yoksa sorumluluk almaktan kaçıyor mu?

Bu da önemli.

Çünkü evlilik iki kişiye de sorumluluklar yükler.

Eğer biri sorumluluk üstlenmezse, diğerinin omuzları çöker!"

Anneannem durdu, elimi elinin içine aldı, şefkatle sardı.

“Yeter ki sen ne istediğini bil. Acele etme.”

Bir süre daha konuşmadan yürüdük.

O günden beri bana söylediklerini düşünüyorum. Bundan böyle hayatıma giren kişi eşim olabilir mi diye kendime sorduğumda, aklıma anneannemim söyledikleri gelecek.