Malum, hepimizin koşturmalı bir hayatı var ve rutine bağlanmış durumda bir çoğumuzun hayatı ama gene de bir günümüzü anlamlı kılan şeyler var. Sabah 7’de başlayan, hayatımın olmazsa olmazı güzel bir kahve kokusu ve kedimin "beni sev" der şeklindeki sabah mırıltısı. O korkunç alarm sesini bile seviyorum aslında. Olmadığı zaman arıyorum. Bunlar hayatımı, hatta bir günümü hem kolaylaştırıyor hem tarifi zor bir güven veriyor nedense. Ben o kahve kokusunu almadan güne başlayamayanlardanım. Günüm mutsuz ve çekilmez geçiyor.
7’de evden çıkarken karşılaştığım apartman kedi konvoyu beni bahçeden çıkana kadar yolcu ediyor. Bu bile hayatımda çok uzun zamandır rutine bağlanmış. Bir gün eksik olunca mutsuz oluyor insan. İşte alışkanlıklarımıza bu kadar bağlıyız aslında. Hiç aklımıza gelmeyecek şeylerin bizleri mutlu ettiği ve esiri olduğumuz şeylerin bağımlılığı günü daha anlamlı kılıyor. İşimize geldikten sonraki geçen bir sekiz saat içinde de anlamlı olabilecek bir sürü şey var aslında.
Arada bir koltuğumuzdan, bilgisayarımızdan kalkıp dışarıdaki oksijeni solumak ya da ufak bir atıştırmalık molası… Bacakları hareket ettirmek, kan dolaşımı ve mutluluk açısından gayet mantıklı. Ya da beş dakika güneşe bakmak. Ve en son eve gelince kapıda sizi karşılayanlar günün en güzel sonu. Kediniz ve ya eşiniz... Yani, demek istediğim, aslında işler o kadar da karışık ve sıkıcı değil. Mutlu hale getirmek elimizde sadece. Akan bir hayat var ve vitesi de gazı da bizim elimizde olan bir şey; yani sürücü biziz...
Yalnızsanız bile şu hayatta mutlaka bir hayvan edinin derim. Sizden mutlusu olamaz.
Zeynep Erkmen Açıkbaş
YORUMLAR