Bekâr kadının günlüğü – 9
Elimde telefon, karşımda Hilmi kalakaldım. Hilmi şirketin sahibi olduğunu, elimdeki telefon bunun yalan olduğunu, üstüne üstlük onun vergi borcu bulunduğunu ve bu yüzden yurt dışına çıkamadığını söylüyor. Yüzüm neye döndüyse artık,
“Bir sorun mu var?” dedi.
Başımı kaldırdım.
“Yok, sadece birini aramam lazım. İzninizle.”
Kapının önüne çıkıp telefonla konuşuyormuş gibi yaptım. Sonra tuvalete gittim. Biraz kendime gelmek için. Soğukkanlılığımı koruyup Hilmi’yi çapraza almam lazım. Ertan’ın ilk sondajı değil bu, eli kolu uzundur, çevresi geniştir, şimdiye kadar hiç yanlış bilgi getirmedi. Ama kendim sınayıp emin olmak istiyorum.
Döndüm ve doğrudan konuya girdim.
“Aydınlatma sistemleri üzerine çalışıyorum demiştiniz, değil mi?”
“Evet.”
“Neden aydınlatma?”
“Ben fizikçiyim, aynı zamanda iç mimarım. Bilim ve estetik bir arada beni büyülüyor.”
Bak bak... laflara bak.
“Kimlerle çalışıyorsunuz? Şahıslarla mı şirketlerle mi?”
“Her ikisi de.”
“Daha çok hangi alanda? Mesela otelcilik mi?”
“Şu ara daha çok kuaförlerle.”
“Kuaförlerle mi?”
“Evet. Özel tasarımlar çalışıyoruz.”
“Tasarımları siz mi yapıyorsunuz?”
“Bir ekibim var, ana fikri ortaya koyuyorum, onlar çalışıyor.”
“Özel tasarımlar olmalı. Web siteniz var mı? Fotoğraflarını görmek isterdim.”
“Sitemiz hazırlanıyor, bugünlerde biter.”
Israrım üzerine çıkarıp cep telefonundan bir fotoğraf gösterdi. Basitçe kuaförlere lamba satıyor. Bunu da aydınlatma sistemi diyor. “Yeniyiz daha” diyerek de durumu idare etmeye çalışıyor.
“Ne zaman kurdunuz şirketi?”
“Bir yıl kadar oldu.”
Yalan 1!
“Banu Hanım ortağınız mı?”
“Hayır, ekibimdeki tasarımcılardan biri.”
Yalan 2!
Beklemediği sorulardan rahatsız olduğu yüzüne yansıdı. O esnada yemekler gelince rahatladı.
“Bu otelin mutfağını beğeniyorum.”
Ertan’ın mesajı ile yaldızları dökülen Hilmi, civardaki yıldızlı restoranlardan bahsedip ne kadar çok para harcadığını ima edip hindi gibi kabarırken, arada da benim bundan ne kadar etkilendiğimi göz ucuyla kontrol ederken kendime soruyorum. Yalan dolan işler peşinde koşan bu adam benimle neden ilgileniyor? Eli yüzü düzgün, ağzı laf yapıyor, istediği kadının değilse de birçok kadının aklını çelebilir. Niye ben? Cevapları bilsem ne olur? Ne işime yarar?
Acaba Ertan yanılıyor olabilir mi? Bunu anlamak için kendime bir fırsat vermek, yüzde yüz emin olmak istiyorum. Bunun için Hilmi’nin yalanını yakalamam gerek. Bunun için de görüşmeye devam emeliyim. Değer mi?
Yemek bitiyor. Hesabı istiyor Hilmi. Cüzdanından nakit çıkarırken “Fatura lütfen” diyor. Dönüp bana gülümsüyor. Sanki biri ona “böyle gülümseyince çok tatlı oluyorsun” demiş, o da bu gülümsemeyi giyiyor. Hilmi’nin gülümsemesini bozan, garsonun elindeki fatura kartını benim önüme düşürmesi oluyor. Üzerini okuyorum: “Banu ... Aydınlatma Sistemleri” Kartı uzatırken Hilmi gözlerime bakmıyor. Ama hiç bozuntuya da vermiyor. Ertan’ın söylediği isim-soy isim bu.
İşe dönerken yoldan Ertan’ı arıyorum. Anlatıyorum.
“İkna oldun mu?”
“Oldum. Ama niye benimle ilgileniyor?”
“Akşam konuşalım.”
Akşam eve varır varmaz arıyorum.
“Sana nerede oturduğunu, işe nasıl gidip geldiğini, kaç yıldır aynı şirkette çalıştığını, ne zamandan beri bu işi yaptığını, ailenle ilgili sorular sordu mu?”
“Evet.”
“Sinem, bu adam dolandırıcı. Banu ile şirket kuruyorlar. Her defasında yeni ortaklarla. Sonra da şirketi iflas ettiriyorlar.”
“Eee? Benimle ne ilgisi var? Ben zaten bir yerde çalışıyorum. Nasıl ortaklık teklif edecek ki bana? Yasal değil. Adam salak mı?”
“Uzun yıllardır aynı şirkette çalışıyorsan, aralıksız yıllardır bu işi yapıyorsan, ailene bakmıyorsan, araban varsa, yalnız yaşıyorsan, şirket ortaklığı teklif edilecek uygun adaysın. Birikimin vardır, işinden ayrılıp ortak olmasan bile seni etkileyen erkeğe birikiminin en azından bir kısmını verebilirsin.”
Bir süre durup itiraz ediyorum.
“Küçük oynamak bu. Daha zenginler dururken niye benim gibi mütevazı birikimi olanları dolandırsın ki?”
“Dolandıra dolandıra alanı daralmıştır. Küçük hırsızdır. Bunu tercih etmek zorunda kalmıştır.”
“Ya Banu? Eğer dediğin gibiyse Banu’nun da yeni yemlere nazik davranması gerekmez mi? Bana tavrını anlattım. Buna ne diyorsun?”
“Kadın ortaktan hazzetmiyordur. Hilmi’yi kıskanıyordur. O dekolteler, kalem topuklar da zengin erkek ortak bulmak, bulduğunu onlarla idare etmek içindir.”
“Üç masalı pastanede mi arıyorlar zengin ortağı?”
“Niye olmasın? İletişim kurmak daha kolay.”
“Roman yazdın iki dakikada!”
“Dediklerimi doğrulamak ister misin?”
“Düşüneceğim.”
Bekâr kadın bazı gerçekleri hemen kabul etmek istemez.
Devamı 11 Eylül 2017 Pazartesi...
Diğer bölümler
YORUMLAR