Sosyal medya, hayatımızın her anına nüfuz ederken, ekranlarımızda ne gördüğümüzün tamamen tesadüf olmadığını fark eden kullanıcılar, ruh hâllerini iyileştirmek için dijital alışkanlıklarını gözden geçiriyor. Artan kaygı ve umutsuzluk duygularına karşı, bazı kişiler bilinçli içerik seçimleriyle sosyal medya algoritmalarını değiştirmeyi ve böylece daha pozitif bir dijital ortam oluşturmayı amaçlıyor.
Araştırmalar, sosyal medyada neye tıkladığımızın yalnızca ilgi alanlarımızı yansıtmakla kalmadığını, aynı zamanda ruh hâlimizi ve dünya algımızı da şekillendirdiğini gösteriyor. Uzmanlar, “doomscrolling” yerine bilinçli içerik tercihleriyle zihinsel sağlığın desteklenebileceğini ve bu küçük dijital adımların uzun vadede büyük farklar yaratabileceğini vurguluyor.
Ve bununla birlikte daha aslında beyninizi neyle beslediğiniz çok önemli. Sadece dijital dünyada değil, her yerde. Hislerimizi, düşünce yapımızı, hayata karşı duruşumuzu değiştirmek istiyorsak, ilk adım çoğu zaman neye — ve kime — dikkat ettiğimizden geçiyor.
Algoritmaların görünmez eli
İnternette gördüklerimizin rastgele olmadığını unutmak kolaydır. Aslında her şey özenle seçilmiştir — genellikle, etkileşimde bulunduğumuz içeriklerden daha fazlasını göstermek üzere programlanmış algoritmalar tarafından. Beğendiğimiz, tıkladığımız ya da üzerinde fazladan birkaç saniye durduğumuz her içerik, minik bir sinyal gönderir: “Bundan daha fazla göster.” Bu küçük sinyaller zamanla birikir ve ilgi alanlarımızı genişletebilecek ya da daraltabilecek kişiselleştirilmiş bir dünya yaratır.
Araştırmalar, sosyal medya algoritmalarının seçici maruziyeti pekiştirdiğini gösteriyor. Yani, belirli türdeki içeriklerle ne kadar çok etkileşime girersek, alternatif bakış açıları ya da duygusal tonlarla karşılaşma olasılığımız o kadar azalıyor. Başka bir deyişle, tıkladıklarımız sadece ilgi alanlarımızı yansıtmakla kalmaz; zamanla neye ilgi duyduğumuzu da şekillendirir. Eğer farkında olmazsak, dijital hayatlarımız — dolayısıyla duygusal dünyamız — korku, öfke ya da umutsuzlukla yankılanan bir yankı odasına dönüşebilir.
Ne tıklarsan o’sun
Nasıl ki “ne yersen osun” diyerek fiziksel sağlığımıza dikkat çekiyoruz, aynı şekilde “neye tıklarsan osun” da zihinsel sağlığımız için geçerli. Duygusal olarak yoğun, özellikle de olumsuz veya sansasyonel içeriklere sürekli maruz kalmak, stres, kaygı ve umutsuzluk hissini artırabilir. Beyni sürekli tehdit aramaya koşullandırır; tehdit anında olmasa bile, tetikte kalmasını sağlar.
İyi haber şu: Nöroplastisite — beynin deneyime göre kendini yeniden yapılandırma yeteneği — sadece bir moda sözcük değil, bilimsel bir gerçek. Neyeye odaklanırsak, onu güçlendiririz. Beynimizi farkında olmadan en kötüsüne alışacak şekilde eğitebiliyorsak, bilinçli olarak umudu, mizahı ve güzelliği fark etmeye de eğitebiliriz.
Akışını değiştir, zihnini değiştir
Daha iyi bir zihinsel “beslenme” düzeni için atılabilecek en basit ve güçlü adımlardan biri: Bilinçli tıkla.
Beğendiğin, paylaştığın ya da sadece daha uzun süre durup baktığın her içerik, beyninin yarın ne göreceğini şekillendirir. Daha fazla yaratıcılık mı görmek istiyorsun? Sanatçılara ve yenilikçilere yönel. Daha çok neşe mi hissetmek istiyorsun? Küçük sevinçleri, mizahı veya direnci kutlayan hesapları takip et. Değişimin mümkün olduğuna inanmak mı istiyorsun? Sadece krizleri değil, fark yaratan insanları anlatan hikâyeleri ara.
Küçük gibi görünse de bu mikro seçimler, zamanla dünyayı nasıl deneyimlediğimizde büyük bir değişim yaratır.
Ne tıklarsan, onu suluyorsun
Pozitif psikolojide “genişlet ve inşa et” kuramı olarak bilinen bir kavram vardır. Bu teori, neşe, hayranlık ve minnettarlık gibi olumlu duyguların farkındalığımızı genişlettiğini ve kalıcı psikolojik kaynaklar oluşturmamıza yardımcı olduğunu öne sürer. Buna karşılık, olumsuz duygular odağımızı daraltır, bizi hayatta kalma modunda tutar. İnternette tükettiğimiz içerikler sadece eğlence değil; aynı zamanda duygusal girdi. Bu içerikler, hayata yaratıcı, cesur ve şefkatli şekilde yaklaşma kapasitemizi ya genişletir ya da daraltır.
Her tıklama bir sulama kabıdır. Ya çiçekleri suluyorsun, ya da yabani otları.
Algoritmanı ve zihnini değiştirmek için 3 basit adım
Eğer kendini doomscrolling döngüsüne, karamsarlığa ya da bağlantı eksikliğine kapılmış hissediyorsan, işte başlayabileceğin yer:
1. Girdilerini gözden geçir
Sosyal medyada en çok kullandığın platformlara beş dakika göz at. Kendine şu soruları sor:
- Bu içerikler bende ne gibi duygular uyandırıyor?
- Kendimi enerjik, bağlı, ilham dolu mu hissediyorum, yoksa tükenmiş ve küçülmüş mü?
Seni sürekli yoran, tüketen hesapları takipten çıkar ya da sessize al. Dikkatini korumak cehalet değil; bilinçli bir yaşam tercihidir.
2. Merak ve neşe odağında bir akış oluştur
Hissetmek istediğin duygularla uyumlu hesapları, bültenleri, podcastleri ve içerik üreticilerini araştır. Şu sorular sana yardımcı olabilir:
- Beni kim kırmadan güldürüyor?
- Kim bana yüzeysel bir iyimserlik değil, gerçek ve ayakları yere basan bir umut veriyor?
- Kim beni düşünmeye teşvik ediyor ama umutsuzluğa sürüklemiyor?
Bazılarının “bloomscrolling” dediği şeyi düşün: Günlük akışına merak, güzellik ve mizah tohumları ekmek. Bu tohumlara ne kadar ilgi gösterirsen, zihnin o kadar neşeye, hayranlığa ve olasılıklara yönelir.
3. Unutma: Çevrimdışı girdiler de önemlidir
Algoritmanı değiştirmek sadece teknolojiyle ilgili değil. Zaman geçirdiğin insanlar, okuduğun kitaplar, içinde bulunduğun ortamlar — bunların hepsi beynin için birer “akış.”
Zihinsel dünyanı şekillendiren çevrimdışı unsurlar konusunda da çevrimiçi olduğu kadar bilinçli ol. Bazen en güçlü algoritma değişimi, iki saat daha ekrana bakmak yerine doğada geçirilen bir öğleden sonra olabilir.
Akışın kontrolü sende
Ekranlarımızdan geçen her mesajı ya da dünyada olan her zor şeyi kontrol edemeyiz. Ama zihnimizde neyi besleyip sulayacağımızı kontrol edebiliriz — bir tıklama ile başlayarak.
Eğer kendini bunalmış, umutsuz ya da sadece yorgun hissediyorsan, kendine yüklenme. Ama bu döngüye de teslim olma. Küçükten başla. Bir sonraki tıklamanla başla. Zihnini az da olsa rahatlatan, esneten ya da hafifleten içerikleri seçerek başla. Her bloomscrolling anı — daha hafif, parlak, yaşama sevinci veren içerikleri tercih etme kararı — içsel dünyanda gerçek bir değişimin tohumlarını atar.
Ve evet, inan ya da inanma, sevimli kedi video ve resimlerine bakmanın bile odaklanmayı ve üretkenliği artırabileceğine dair araştırmalar var. Çünkü neye dikkatini verirsen, sadece akışını değil, hayatını da değiştirirsin.
Kaynak: Lindsey Godwin. "Want to Change Your Life? First Change Your Algorithm". Şuradan alındı: https://www.psychologytoday.com/us/blog/possibilitizing/202504/want-to-change-your-life-first-change-your-algorithm. (27.04.2025).
YORUMLAR