HT Hayat Anasayfa Bekar kadının günlüğü – 27 | Yazı Dizileri

Bekâr kadının günlüğü – 27


Yılın ilk haftası hep tuhaf hissederdim. Bütün aralık ayı caddelerin vitrinlerin ışığıyla aydınlanan dileklerle, umutlarla, kendime söz vermelerle heyecan ve sevinç içinde geçerdi. Adeta büyülü bir dünyada yaşıyormuşum gibi gelirdi. Sonra 1 Ocak sabahı benim için bütün büyü bozulur, her şey normal ayarlarına dönerdi. Bütün dileklerimi ve kendime sözlerimi unutur, heyecanımı kaybederdim.


Yeni yılın üçüncü gününe kendimi iyi hissederek uyandım. Bunun iki nedeni var. Bir, kararlarımı aldım. İki, hayatımda biri var.


Doktor raporumu bir hafta daha uzattım. Atila’ya bunu dün mesajla bildirdim, henüz cevap vermedi. Önümüzdeki hafta işten ayrılmak istediğimi söyleyip, tazminatımı almam için bana yardım etmesini rica edeceğim.


İki gündür biriyle beraberim ve benimle evlenir mi diye gerçekten düşünmedim! Benim için çok büyük bir adım. Fakat başka bir şey yaptığımı fark ettim. Yani yaptığımı biliyordum da şimdi artık kabul ediyorum. “Sevgilim var” diye kibirleniyorum!


Dün markette alışveriş ederken herkes bize baksın istedim. Sedat cipslerin önünde durup “Patatesli mi olsun mısırlı mı?” dediği sırada, ben yanımızdan geçen genç kıza küçümsemeyle karışık bir acıma hissi içindeydim. Bir gün öncesine kadar kendime duyduğum hislerin aynısıydı. İnsan başkasına ne hissediyorsa kendine de genellikle onu hissediyor ama bunun farkında olmuyor. Kızın bize bakacağını düşündüm ama umurunda bile değildik. Telefonunu “Canım marketteyim” diye açtığını duyunca hafif bir hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmek zorundayım.


Bu iyi bir duygu değil. Kendim kıskanç olduğum için başkaları da beni kıskansın istiyorum. Ben çiftleri ölesiye kıskandığım için, bana ve sevgilime bakanların da içi gitsin istiyorum. Bu duygudan kurtulmalıyım.


Beni bekleyen bir tehlike daha var. “Sevgilim var” duygusundayım. Oysa kendime sormam gereken sorular, hatırlatmam gereken şeyler var:

Sedat’la beraberken kendimi nasıl hissediyorum? Çok iyi? İyi? Fena değil? Kötü?

Bu adam bana uygun biri mi? Yani istediğim özellikleri taşıyor mu?

Hakkında ne biliyorum?

Onunla hemen evlenmeye çalışmak yerine onu tanımalıyım.

Hemen sahiplenmemek için neler yapabilirim?


Aslında bugüne kadar yaptığım hataları alt alta yazsam daha iyi ederim. Böylece gözümden hiçbiri kaçmaz, aklıma geldikçe yenilerini eklerim, insan bilinçaltında fark etmeden çok şey saklıyor. Aynı hatalara nasıl düşmeyeceğimi düşünmek için fırsatım olur.


Memnunum. Şaşkınım. Biraz ürküyorum. Her şey iyi başladı yine, herhalde ondan. Ama bu kez farklı. Bir erkek gerçekten “benden” hoşlandı, oynadığım kadından değil. Hazırladığım hediyeden, makyajsız ve süssüz, dekoltesiz halimden, aklımdan geçenlerden etkilendi. İki günü kendi isteğiyle, evinde, benimle geçirdi. Ama bugün artık kendi evime dönmek istiyorum.


Akşam eve gelince Ertan’a mesaj yazdım Konuşmak için müsait mi acaba diye. Neyse ki Sedef yanında değildi, aradı.


“Kendi evinde misin?”

“Evet.”

“İyi.”

“Neden?”

“Birlikte geçireceğiniz zamanlara birlikte karar verin, onun evinde ne kadar kalacağına karar veren o olmasın, evinde kalmakta ısrar eden, ima edilene ya da direkt söylenene kadar gitmeyen kadın olma diye.”

İçimden “eski ben” diye geçti. Ertan da zaten bildiğinden bunu söylüyor.

“Sen tanıyor musun Sedat’ı?”

“Toplam iki kere gördüm, iyi birine benziyor.”

“Başka bir şey bilmiyor musun hakkında?”

“Beş yıllık ilişkisi altı ay önce bitmiş.”

“Niye ayrılmış?”

“Bilmiyorum.”

“...”

“Gerçekten bilmiyorum. Bence sen de hemen atlayıp sorma.”

“Neden?”

“O sana sorarsa sen de sorarsın. Çok meraklı görünme.”

“Hiç alışık değilim.”

“Yalnız bak Sedef bir kere bana kardeşim istikrarlı ilişkiler kurar, en kısa ilişkisi iki yıl gibisinden bir şeyler söylemişti. O gün pek ilgiyle dinlememiştim. Bana mesaj mı veriyor acaba diye düşünmeden edememiştim.”

“İki yıl mı?”

“Sinem hesap yapma, onunla olmaktan memnunsan tadını çıkar.”

“...”

“Uzun ilişkiler kuran bir erkek için altı ay uzun zaman. Şimdi o ciddi ilişki arayışında olabilir. Sen öyle olup olmadığını anlarsın zaten.”

“Bu kez oluruna bırakmaya çalışacağım.”

Ertan yakın arkadaşım olsa da röntgenimi çeksin istemedim. Kendimi sürekli eleştirmek istemiyorum.


Duştayken mesaj sesi geldi. Köpüklü köpüklü klozetin üzerindeki telefonuma atlamak yerine sakin sakin suyun ve mesaj almanın tadını çıkardım. Kurulanıp kremlerimi sürdüm. Elimde telefonum yatak odama geçtim. Yatağımda arkama yaslanıp gelen kutusuna bastım. Beklediğim gibi, mesaj Sedat’tan:

“Senin tarçınlı zencefilli kahve için ambalaj çalıştım. İsim için de birkaç önerim var. Yarın on birde bana gelir misin? Kahvaltı ederken konuşuruz.”


Mesajı yazan, benimle heyecanımı paylaşan bir adam olduğu için çok mutlu oldum. Evvelden olsa bir erkek beni evine davet etti diye hemen “Tamam” derdim. Bu kez kendimi dinledim, yazdım: “Sedat yarın sabah biraz hava almak istiyordum. Saat onda seni dışarıda kahveye davet etsem, yanında portakallı kurabiyeyle?”


İçimden yalan söyleyip kendimi naza çekmek gelmedi. İşim var zaten, öğleden sonra dışarıda buluşalım diyebilirdim. Erkeğe gizemli görünmek, onu elinde tutmak için kadın dergilerinin bin yıldır tekrarlamaktan bıkmadığı taktikleri uygulamak istemedim. Bu taktiklerin işe yaradığına eminim, sadece içimden gelmediğinde yapmak istemiyorum. Aslında bana ait olmayan kelimelerle nereye kadar konuşabilirim?


Şu an kendime inanamıyorum. Galiba yavaş yavaş kendim olmama izin vermeye başladım. Sedat sevecekse olduğum kadını sevsin, oynadığım kadını değil. “Olur, nasıl istersen” mesajına da mutlu oldum.


Sedat grafiker. Serbest çalışıyor. Ağırlıklı olarak reklam ajanslarına iş yapıyor. Aynı dünyadan sayılırız. Anladığım kadarıyla işleri yolunda. Benim yılbaşı hediyesi kahvemi çok sevdi. Ona küçük bir kavanoz hazırladım. Küçük paketler halinde hazırlayıp Instagram’a, Facebook’a fotoğraflarını koyarsam daha fazla kişiye ulaştırabileceğime inanıyor. Üzerinde elbise giymiş köpek olan defter gibi tasarımların da ilgi göreceğini ve benim bu yolla hayatımı kazanabileceğimi söylüyor.


Açıkçası buna ben de inanıyorum. Aklımdaki, birden büyük yatırıma girmek değil. Tazminatımın güvencesi ile kendimi rahat hissederken önce cep harçlığı çıkarmak, sonrasına bakmak. İşe gitmediğim şu bir hafta içinde anladım ki her gün ayaklarımın geri geri gittiği o işyerinde olmak beni çok mutsuz ediyor. Resmen işe, insanlara katlanıyorum.


Atila cevap vermedi. Onunla işten ayrılma konusunu konuşmak için önümüzdeki haftayı beklemek istemiyorum. Yarın arayıp akşam iş çıkışı buluşalım diyeceğim.


Duştan sonra yatağımda rehavet çöktü. Havlu saçlarımın suyunu aldı. Kurutmadan yatacağım. Ev sıcak, herhalde üşütmem.


Sedat’ı düşünerek uyuyorum. İçimde garip bir huzur var. Kaç saat daha, kaç gün daha, kaç ay daha becerebileceğim bilmiyorum ama hesapsız sevgililik güzel şey.


Gelecek bölüm 5 Ocak 2018 Cuma hthayat.com’da


Diğer bölümler


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu hafta içinde 2.yazınız 3.de cumaya gerçekten Teşekkürler pazartesiyi beklemekten sıkılmıstim
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.