Her ressamın kendine has bir yolculuğu vardır ve o yolculuk ressamın iç dünyasının tezahürüdür, çünkü imgelerle ve duygularla ifade edilen resim sanatı sonsuzdur, akar gider adeta nehir gibi… Resim aracılığıyla dünyayı resmedebilirsiniz, önemli olan resme hangi perspektiften bakıyor olduğunuzdur. İşte ressam bize bu algıyı yaratır ve resme baktıkça, içinde kendimize ait bir parça buluruz. Tıpkı ressam Merih Yıldız’ın resimlerinde olduğu gibi… Bugünün kaotik dünyasından ve baskısından kurtulmanın resim aracılığıyla güçlendiğini ifade eden ressam Merih, resim sanatının arınma aşamasındaki önemini vurguluyor. Her zaman çocuk kalmak belki de böyle bir şey… Resimlerinde bizi birçok kapının anahtarını vererek düşündüren hayal dünyası güçlü olan ressam, mesajlarını iyi seçiyor. Kâh gerçeklerden kopmadan, kâh yaratıcı olarak, resimlerine anlamlar yüklüyor ve o anlamları zihnimizde canlandırmak ise tamamen bizim işimiz. Şu anki içinde bulunduğumuz birçok şey çok karanlık bile olsa, resimde her şeyi aydınlık olarak tahayyül etmemiz bizim elimizde ve kuvvetle muhtemel ki, ruhunu sanata adayanlar bir adım daha önde… Eğer farklı ve sıra dışı bir ressam tanımak istiyorsanız, iki bölüm halinde yayınlanacak olan röportajımızı kaçırmayın. Sizi ressam Merih ile baş başa bırakıyoruz. İyi okumalar…
Resim ile bağınız nasıl oluştu, sizi resme çeken neydi ve resim yapmanın büyüsünü nasıl açıklarsınız?
Hayalperest bir çocuktum ben. Olaylar karşısında kendi ayrı dünyam olduğunu hatırlıyorum. Orada çok mutluydum. Biraz daha büyüyüp gerçeklerle tanışmaya başlayınca resimler yapmaya başladım. Resim yaparken çok mutlu oluyordum. Çocukluğumun masallar diyarından esintiler oluyordu çünkü resimlerimde. Zaman geçiyor ve ben büyüyordum. Büyüdükçe olaylar karşısında bir yaşıma daha giriyordum ve her defasında bir perde daha düşüyordu. Artık öğretilen ve yaşatılan gerçeklik memnun edici gelmiyordu. Bilgi birikimim çoğalıp daha çok öğrendikçe çocukluğumun dünyasına dönmenin daha doğru olduğunu gördüm. Bugün ise yeniden oraya dönmek için sezgilerimi takip ettim. Ceplerimde tecrübe ve deneyimler ile bütün bildiklerimin bende oluşturduğu baskılardan kendimi soyutladım. Bugünün kaotik dünyasından sıkıntılarından arınarak iyiyi, güzeli ve masumiyeti aradım. Ancak bu sayede çocukluğumun o saf, mutlu ve büyülü dünyasına giden patikada buldum kendimi. Benim hikâyem de böyle başladı.
Genelde resimlerde hep benzer temalar işlendiğini görüyorum, ama sizin resimleriniz hem sıra dışı hem de gizil mesajlara haiz… Resimlerinizi filmlerdeki hikâyelere benzetiyorum, heyecanla başlıyor ve heyecanla bitiyor, hatta belki de bitmiyor… Bunu neye bağlıyorsunuz?
İnsanoğlunun sorgulaması bitmediği sürece sanat meseleleri problematikleri de bitmez. Güneş gibi mesela. Kendinden kendi yenisini yaratır. Yaşamın sunduğu etkileşimlerle bazen şekil değiştirir, bazen kabuk değiştirir. Gerçekte değişimin önüne geçemeyiz. Her şey her an fiziksel olarak şekil değiştiriyorken, sanatta da yerinde saymak veya ben oldum demek büyük eksikliktir. Özellikle sanatçılar toplumu taşıyacak potansiyelde olduklarından sürekli kendilerini geliştirmek zorundadırlar. Bu düşüncelerle kendi içimde üstlendiğim misyon bakımından başladığım her resmimi anlam derinlikleri ile kutsallaştırmaya çalışırım. Bunun için bazen saatlerce boş tuval karşısında oturup tatmin edici fikre ulaşana kadar beklerim. İlk fırçayı sürdüğümde ise, unuttuğum bir şeyleri hatırlamışım gibi akar gider renkler, biçimler, kendi içsel derinliklerime ve izleyen herkesin ruhuna dokunmak, iyi yanına ve öz benliğine seslenebilmek üzere…
“Tertemiz havayı teneffüs ederek çok kez pencereden sessiz şehri izledim”
Malum Covid ile zor zamanlardan geçiyoruz, bu olumsuz durum ruh halinizi etkiledi mi? Sanatınızda herhangi bir duraklama anı oldu mu?
Bu süreçte düşünecek, sorgulayacak, araştıracak çok şey buldum. İnsanların evlerine kapanmasıyla doğa temizlendi. Meğer ne çok kuş varmış dedim şehrin ortasında. Neredeyse hiç duymadığım kuşların cıvıltısını dinleyerek ve tertemiz havayı teneffüs ederek çok kez pencereden sessiz şehri izledim. Haberler bütün dünyada hava kirlilik oranlarının hiç olmadığı kadar düştüğünü söylüyordu. Denizlerde balıklar çoğalmıştı. Doğa, insansız hava sahasına hazırlanır gibiydi. İnsanlar ise evlerine kapanarak hayatta kalmaya çalışıyorlardı. İş yoğunluğundan birbirinin yüzünü göremeyen insanlar birbirlerini fark ederek paylaşacak çok şey bulmaya başlamışlardı. Fakat ödenen bedeller de çok ağır oldu. Her gün bütün dünyada binlerce insan ölüyordu. Evinden başka kaçacak hiçbir yerin olmadığı kabus süreci bütün insanlığı çaresiz kılmıştı. Gelinen aşamada ise maalesef bu kabusun henüz bitmemiş olduğu görülmektedir. İnsanlık birbirine kenetlenerek var gücüyle kendi misyonuna göre büyük mücadelesini sürdürmeye bugün de devam ediyor. Kısaca içinde bulunduğumuz bu pandemi, maalesef birbirlerinden uzaklaşan ve doğayı katleden insanlığın uyanışını gerektiren korkunç bir uyarı niteliğindedir.
Pandemiden sadece birkaç ay önce bir resim yapmıştım ve o resim için bir de şiir kaleme almıştım. Şiir şöyleydi:
Her yıl altı ay
Kış uykusunda kalmalıydı insan...
Her yıl altı ay
Betonların arasından filizlenmeli tomurcuklar,
Çiçek açmalı ağaçlar.
Her yıl altı ay
Orman olmalı yeniden...
Resim dersi veriyor musunuz? Sizce uzaktan resim dersi alan kişi birebir ders alan kişi ile aynı başarıya erişebilir mi? Zira uzaktan eğitim yeni yeni popüler olmaya başladı, uzaktan eğitim hakkında ne söylersiniz?
Uzun zamandır atölyemde resim dersleri veriyorum. Güzel sanatlar liselerine öğrenci hazırladığım gibi, güzel sanatlar üniversitelerinin bütün alanlarına ve güzel sanatların yurtdışı üniversitelerine de öğrenci hazırladım. Hobi olarak ders alan öğrencilerim kişisel sergilerini açacak doygunluğa gelebildikleri gibi ülkemiz resim sanatını taşıyanlara da ortak oldular.
Pandemi sürecini yaşadığımız bu günlerde de çalışmalarımız eksiksiz devam ediyor. Uzaktan resim derslerine geçiş yapan belki de ilk öğretmen olmuşumdur. Şunu çok net söyleyebilirim ki, resim eğitimleri uygulamalı bir ders türü olduğu halde, uzaktan çalışıyor olmamız hiçbir eksiklik oluşturmadı. Karakalem çalışmalarından suluboya ve yağlıboya çalışmalarına kadar istikrarlı ilerleyişimiz sekteye uğramadan devam etmektedir.
“Herkes iyi bir ressam olamaz, oysa herkes iyi bir ressam olacak potansiyeldedir”
Öğrencileriniz ile aranız nasıl? Sizce bir gün onlar da sizin gibi bir ressam olabilirler mi?
Her bir öğrencimi geleceğin sanatçısı olarak görürüm. Bu sebeple uluslararası normlara uygun hassasiyetle ve öğrencinin kişisel özelliklerini gözeterek çalışmaya özen gösteririm. Resim yapmak duygusal bir uğraşıdır. Hayal kurmayı geliştirir, bu da öğrencinin heyecan duymasıyla ve mutluluğuyla doğru orantılıdır. Bu sebeple önce öğrencilerin heyecanını ve mutluluğunu yüksekte tutmayı amaçlarım. Heyecan ve mutluluğun sürdürülebilir hale gelebilmesi ise, öğrencinin geliştiğini fark etmesiyle mümkündür.
Herkes iyi bir ressam olamaz, oysa herkes iyi bir ressam olacak potansiyeldedir. Potansiyelimizi kullanabildiğimiz ölçüde hedeflerimize yakın olabiliriz. Genelde şu cümleyi kullanırım: “Ne kadar nerede olmak istiyorsak o kadar orada oluruz”.
Resim yapmaya nasıl başlamalı ve nelere dikkat edilmeli?
Resim dediğimizde aslında iki boyutlu yüzeye üç boyut oluşturacak bir çeşit illüzyondan bahsetmiş oluyoruz. Doğa, ışık-gölge, açık-koyu, büyük-küçük, ön-arka zıtlık ilişkileri ile algılanır. Bizim yaptığımız temelde bu zıtlıkların bilimsel eğitim metotlarıyla iki boyutlu yüzeye üç boyut oluşturacak biçimde uygulanmasıdır. Önce karakalem eğitimleri ile başlanarak teknik meselelerin çözümlenmesi daha doğru olur. Karakalemde yakalanan teknik desen gücü, açık-koyuda ton zenginliği ve imgesel gücün gelişmesi sonrası boya resimlerine geçiş, çok daha hızlı ilerlemeyi sağlar. Sonraki meselelerde sanat tarihi incelemeleri ile kavramsal, düşünsel ve kişisel eğilimlere göre tarz oluşturma yoluna gidilir.
Denilebilir ki, resim öğrenilir öğretilir bir şeydir. Bu bağlamda ben herkesi iyi resim yapar hale getirebilirim (çöp adam bile çizemem diyen de dâhil). Fakat kimseyi sanatçı yapamam.
Size ilham veren ressamlar var mı? Kendi tarzınız hakkında ne söylersiniz? Bir ressam adayının tarzını bulması için gerekli doneler neler?
Genel olarak kendime yakın bulduğum sembolizm akımı ressamlarını ilham verici olarak görürüm. Sembolizmin gizemli dünyasında, çeşitli metaforlar kullanarak makro evreni mikro düzeyde ifade edişleri ve bilinmez ile bilinir arasında bir köprü oluşturmaları bana heyecan verici geliyor. Pre-Raphaelite Kardeşliği ressamlarının ironik ve sembolik anlatımları, Odilon Redon, Arnold Böcklin, Gustave Moreau ve Paul Gauguin gibi sembolist ressamların eserlerindeki biçim ve içerik zenginliği benim için araştırma konusu olmuştur.
Kendi tarzımla ilgili sorunuza kısaca şöyle bir açıklama getirebilirim: Sembolik öğeler taşıyan, düşsel ve masalsı anlatım yolu ile hiciv ve ironi barındıran resimlerimde, toplumun bütün kesimlerine hitap edebilmeyi amaçladım. Sembolik anlatım dili ve kullandığım metaforlar, izleyenin kapasitesine göre anlam zenginliği oluşturmaktadır.
Ressam adayının tarz oluşturmak isteği meselesine gelince, öncelikle istikrar önemlidir. Çokça araştırıp çalışmalar yaptıktan sonra, ressam adayının kendisine en çok heyecan veren şeyler üzerine gitmesi tarz anlamında önemli bir adım olabilir. Tarz oluşturmak kolay değildir. Çok çalışıp defalarca yanılmayı göze almak gerektirir. Pes etmeyince sanatçı oluyorsun. Yakın zamanda sosyal medyada karşılaştığım ve çok da beğendiğim bir diyaloğu sizinle paylaşarak bu soruyu tamamlayayım: Ünlü Fransız ressamı Jacques Villon’a sormuşlar; ‘’Üstat, resimle yaşanır mı?’’ O da ‘’İlk yetmiş senesi zordur, ama sabrederseniz yaşanır’’ demiş.
Türkiye’de sergi açmak için hangi aşamalardan geçmeli?
Elinde yeterince resme sahip olan herkes sergi açabilir. Burada önemli olan nitelikli resimler üretiyor olmaktır. Ressam adayı üretmeye ve araştırmaya devam ettikçe tekniği gelişecek, görsel algısı güçlenecek ve kalburüstü denilen galerilerde sergi açabilir hale gelecektir.
“Bugünün politik koşulları resim sanatını yine geri plana sürükledi”
Sanatın diğer ülkelere oranla az rağbet gördüğü Türkiye’de ressam olmak zor mu? Evrensel ressam olmak adına hangi yollar izlenmeli?
Elbette ki zor. Fakat her işte olduğu gibi işini seven için zorluklar daha az yorucudur. Bu ülkede ressamlar, aşkla yaptıkları sanatlarıyla tutunabilmek için büyük fedakarlıklar göstermişlerdir. Aynı zamanda ressamların aydınlanma yolunda verdiği önemli mücadeleler ve ödediği büyük bedeller sayesinde resim sanatımız uluslararası standartlara göre kabul görür düzeye gelmiştir. Bu bağlamda, bir ülke yönetiminin sanata ve sanatçısına verdiği değer ölçüsüyle dünyaca ses getirecek sanatçıların doğma olasılığı yükselir. Dünyada resim sanatının geçmişi yıl olarak binlerle ifade edilirken ülkemizde sadece 150 yıl kadardır. Resim sanatına olan yasaklar çok geç yıkılmış olsa da Atatürk’ün destekleriyle az zamanda çok ve büyük işler başardığımıza inanıyorum. Bugünün politik koşulları resim sanatını yine geri plana sürükledi. Eğer dünya çapında bir sanatçı olmak istiyorsak bilmeliyiz ki, deplasmandayız ve herkesten fazla çalışmak zorundayız. Diğer bir hamle de dünyanın büyük galerilerinde sergilere katılmaktır.
Çizdiğiniz resimlerde detaylar ne derece önemli ve resim çizerken hangi duygular içinde olduğunu açıklar mısınız?
Resimde kullanılan detaylar ressamın mizacının yansımasıdır. Bazen resmin içerisindeki yolculuğuma bildiğim yerlerden başlarım. Sonra yol biter ve hangi yöne gideceğime sezgilerim ve birikimlerim karar verir. Heyecan dolu yolculuktur bu, neyle karşılaşacağımı asla bilemem. Bazen bir şey ilişir gözüme, bir renk, bir nesne ya da bir hayvan ya da daha başka bir şey... Durur onu izlerim. Onu izlemek bana bir başka heyecan ve mutluluk verir. Böyle birtakım ilginçliklerle karşılaşarak yoluma devam ederim, bir de bakarım ki varmışım ve resim bitmiş. İşte o durup baktıklarım, resimlerimdeki detaylardır.
Bir ressam ilhamının tıkandığını söylüyorsa, mutlaka onu bloke eden bir şeyler vardır. O blokajı açmak için ressamın nasıl bir evreden geçmesi lazım, ne düşünüyorsunuz? Siz hiç böyle bir şey yaşadınız mı?
İlham gelmemesi ya da tıkanma denen şey aslında ressamın bir dönüm noktasında olduğunu gösterir. Bir yol kavşağındadır ressam ve hangi yöne gideceğini yine kendisi belirleyecektir. Belirleyemez ise kendini tekrar etmesi kaçınılmazdır. Zaman içinde ben de böyle bir dönüm noktasında buldum kendimi. Önceleri kenti ve kent insanını ilişkilerini konu alırdım resimlerimde. Sonra kentin giderek betonlaşması ve bu sayede doğanın katledilmesi bende kentten kırsala göç fikri oluşturdu. Kent giderek kalabalıklaştı. Yarattığı kalabalığın içinde kaybolan insanlar, kendilerinden de uzaklaştı. Böylece insanların yeniden doğaya ve kendilerine dönüşünü konu alan resimler yapmaya başladım.
“Elinizden gelenin en iyisini sevgiyle, heyecanla ve içtenlikle yapın”
Modern Sanatlar Galeri ve Müzayedesi serbest konulu resim yarışması "Galeri Özel Ödülü'', Rh+ artmagazine dergisi ve galerisinin düzenlediği Yılın Genç Ressamı Resim Yarışması “Finalisti”, Üsküdar Bel. 'Salacaktan İstanbul' konulu resim yarışması “ikincilik”, 37. DYO Resim Yarışması 2017(sergi ödülü). "Kentleşme" (Goya'ya saygı) gibi başarılara ve ödüllere sahipsiniz. Bu size ne hissettiriyor? Sizce başarıyı ödülle taçlandırmak önemli mi?
Yarışmalar genç ressamlar için iyidir, seslerini duyurmaya yarar. Tek bir ödül ölçü değildir, fakat çokça alınan ödül ve sergilenme başarıları, istikrar anlamına gelir ve bu, genç ressamın gelecek vaat etiğini gösterir. Fakat yarışmak fikri bana doğru gelmiyor. Bütün büyük sanatçılar kimseyle yarışmadı. Ya da bilim insanları önce ben bulacağım, önce ben icat edeceğim demedi. Bir akım bulan veya tarz geliştiren ‘’acaba birinci oldum mu diye düşünmüyor’’. Bir de kendinle yarış derler. Peki, neden? Yarışmak kendini vermek değildir. Yarışmak sevgi ile, aşk ile, heyecan ile sonuca götürmez kimseyi. İçsellikle ve içtenlikle de sonuca ulaşamaz kendisiyle yarışan. Gençler yarışmalara katılmalı elbette ki... Çünkü bizim gibi özellikle resim sanatının rağbet görmediği ülkelerde yarışmalar, kendini göstermek adına önemlidir. Önerim şudur: Yarışmaları kazanmak istiyorsanız, yarışmayın... Elinizden gelenin en iyisini sevgiyle, heyecanla ve içtenlikle yapın. Gerisi mutlaka gelecektir.
Bazı ressamların kendi zihinlerinde kaybolarak bazı kopuk parçaları ne şekilde birleştirmiş oldukları hep merak konusu olmuştur ve her ressamın kendine has tekniği vardır, sizin de özel tekniğiniz/teknikleriniz var mı?
Ressamlar marjinal düşünmeyi severler. Çoğu zaman madalyonun diğer yüzünden bakarak olayları değerlendirirler. Bu da ilginç fikirler ve tarzlar doğurabilir. Bütün akımlar bunun sonucu ortaya çıkmıştır. Ben fantastik bir dünya kurdum resimlerimde. Sembolik anlatımlı resimlerimi kimi zaman dışavurumcu, kimi zaman gerçeküstü tavırlarla destekledim.
İç dünyalarını tuvale yansıtan ressamlarda ayrı bir duygu birliği vardır, çünkü tuvale yansıyanlar gerçeğin izdüşümüdür. Sizce resimlerin yaratıcı ve özgün oluşlarının sebebi bu mudur?
Gerçeğin izdüşümü dediniz, ama hangi gerçeğin? Epiktetos’un çok beğendiğim bir sözü aklıma geldi: ‘’Olaylar önemli değildir, önemli olan olayları algılayış biçimimizdir’’. Gerçek anlamda ve samimiyetle iç dünyalarını tuvale yansıtabilen ressamlar özgündürler. O içselleşmiş resimlerde ise, ressamın kendi gerçeğini, kendi dünyasını görürüz. Evet, özgün oluşlarının sebebi tam da budur: içselleşmek ve kendi dünyalarını keşfetmek...
Resimde vizyon olmazsa olmaz ilkelerden biridir. Kendi kendini tekrar eden resimler çizmemek için hangi altyapı üzerinde durulmalı?
Resimde vizyon geliştirmenin birincil şartı, dünya ve ülke resim sanat tarihini araştırmakla birlikte, teknik ve bilimsel anlamda teorik ve pratik birikime sahip olmanın gerekliliğidir. İkincil şart ise tuval üzerinde yapılanlarla ilgilidir. Resimsel sorunlara karşı meseleyi her açıdan sorgulayabilmek, analizler sonucu doğru yargıya varmak ve verilen kararın cesurca uygulanmasıyla ilgilidir.
Resimlerde görülen ortak hatalar konusunda ne söylersiniz?
Ortak hatalar görsel algının zayıf olmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla tipik olan bu hatalar temelde oran-orantı ve açısal hatalardır. Doğru eğitim ve çalışma ile bu hatalar kolaylıkla giderilir.
Nasıl ki her yazının derdi varsa, resimlerin de var. Resimlerinizde hep korkuluk, cadılar bayramı, şehirleşme ve doğa var. Bunun özel bir sebebi var mı?
Yakın süreçteki seri resimlerimde doğa, sembolik anlamlar yüklediğim bir unsur olarak öne çıkar. Kompozisyonlarda kullandığım nesneler ve korkuluk formları, tahrip edilen doğayı korumaya yönelik metafor araçlarıdır. Genel ifadeyle resimlerimde, insani değerleri yüceltmek fikri ön plandadır.
Yeni projeleriniz hakkında neler söylemek istersiniz? Dünyayı ablukası altına alan Covid ile ilgili bir resim çalışmanız olacak mı?
12 Aralık’ta İstanbul / Tophane’de Galeri Diani’de ‘’Eve Dönüş / Karşılama’’ isimli bir karma sergiye katılacağım. İtalya’da ‘’Euro Expo art 2021 Verince Art Fair’’ mart ayı içinde planlanan fakat pandemi koşulları dolayısıyla henüz belirsizliğini koruyan Neoartgallry iş birliğindeki bu fuara katılma durumum var. Ayrıca 2021 yılının Ekim ayı içerisinde İstanbul / Kızıltoprak’ta UKKSA Galeri’de kişisel sergi planım var.
Covid ile ilgili bir resim düşüncem yok henüz. Fakat ne yaşarsak birikiyor.
Röportaj: Arzu Çevikalp
YORUMLAR