Aşk nedir? Bazılarımız pembe tüylü ayıcıklar ve kalpli çikolatalar alırken bilim insanları konuyu masaya yatırdı...
Tamamen kuşatan bir susuzluk...
Romantik bir aşk nedir? Gelip sizi bulduğunda tam bir susuzluk hissedersiniz. Onu geçiştirmenin yolu yoktur. Romantik bir aşkın ilk zamanlarında, düşüncelerimiz ve günlük planlarımız onun etrafında şekillenir. Her ne kadar aşk tanımlarımız farklı olsa hissettirdiği şey aynıdır, ayaklarınız yerden kesilir ve sizi bir kişiye götürür. Dünya büyülü bir hal alır ve sevilmek gelecek kurgularını da aynı oranda büyülü hale getirir. İlkel sinir sistemlerimizde birine sürüklenme, onun büyüsüne kapılma ve bu hali sürdürme yer bulmaktadır. Bu da gerçek aşkın yaşam fonksiyonlarımıza etki eden yeme ve içme ihtiyacı gibi insani bir yeniden üretim stratejisi olduğunu ortaya çıkardı.
Kafanda kamp yapan biri...
Romantik aşk, atalarımızdan beri etkin olan yeniden üremeyi sağlayan bir dürtüdür. Burada bütün enerjimizi birini bulmaya ve çiftleşmeye odaklarız. Bütün filozofların ve şairler romantik aşkı tarif etmeye girişmişlerdir. Belki de en iyi tarifleyen Palaton der ki "Aşk tanrısı ihtiyaçlar ülkesinde yaşar." Romantik aşk bir ihtiyaçtır, özlemdir, homeostatik bir dengesizliktir, hayatın en harika hediyesini alma dürtüsüdür: bir partnerle çiftleşmek.
Sosyal emniyet ağında bir tutkal...
Ailemize ve arkadaşlarımıza duyduğumuz sevgi bir sosyal güvenlik ağı yaratmamızı sağlar. Romantik partnerlerimize duyduğumuz aşksa, değişen ve farklılaşan tüm hallerini de içerecek şekilde, üretici bir ilişkinin temellerini atmaya ve geliştirmeye yarar. Bu sistem genellikle, çocuklarınız ailevi ilgiye ihtiyaç duymaz hale gelinceye kadar sürecek şekilde dizayn edilir. Sistematiğe bu açıdan bakmak, bu deneyimlerin gerçekliğinden veya çarpıcılığından herhangi bir şey götürmez.
Yardımsever bir dürtü...
Aşk, bir insana veya bir şeye karşı hissedilen çok güçlü bir adanmışlık ve şefkat etkisidir. Aşk, bir aileye eklenmenin yarattığı kuvvetli duygu, özellikle bebekler ya da küçük çocuklar söz konusu olduğunda kendini gösteren bir duygu da olabilir. Aynı zamanda bir insana cinsel anlamda yakın olmak için şiddetle duyulan bir istektir. Aşk özellikle memelilerin zihninde evrimleşiyor ve koruma güdüsüyle buluşuyor. Sevdiklerimize koruma, onların beslenmesini sağlama ve onlara bakmak gibi güçlü eğilimlerimiz vardır.
Cinsel uyum...
Cinselliğin romantik ilişkilerde önemli bir rol oynadığına ilişki çokça kanıt var. Örneğin, yapılan bazı araştırmalar cinsel istekle duygusal bir ilişkiye dair duyulan isteğin birbiri ile bağlantılı olduğunu gösterdi. Aynı zamanda arzulu bir cinsellik uzun süreli ilişkilerin başarılı olmasının anahtarı olarak çıkıyor karşımıza. Yine yapılan bazı araştırmalara göre cinsel çekim, bir çift açısından diğer pek çok özellikten önce geliyor. İlk cinsel deneyimlerini daha önce yaşamış çiftlerde cinsel uyum oranının daha yüksek olduğu yine gözlemler arasında.
Saygı duymak...
Aşk, birbirinin ‘hayır’larına saygı duyabilmektir. Çiftler birbirleri için en iyi olanı arzularlar. Gerçek aşk sonuçları itibariyle büyük oranda dürüstlüğü, güveni, duygusal desteği, karşılıksız paylaşımı ve sadakati barındırır. Birbirlerine ‘biricik’ varlıklar olarak yaklaşır, birbirlerine ait oldukları için onur duyarlar. Aşkın karşıtı nefret değildir, kayıtsızlıktır. Eğer birine aşık olmuşsanız, o aşktan vazgeçmenizin tek yolu o kişiye duyduğunuzun saygının bitmesidir.
Uzun ömürlü ilişki...
Aşk, dolambaçsız görünür. Oysa, oldukça kompleks ve yaşamaya değer, motive edici bir ruhi durumdur. Bu hal, kimyasal, duygusal, bilişsel bileşenleri içerir. Aşk, birkaç dakika sonra yok olacak basit bir histen fazlasıdır. Aşk, bilişsel ve duygusal hallerin, özel sinir ağlarıyla yönlendirilmektedir. Bu sinir ağlarının aktif hale gelmesiyle birlikte ‘aşk’ ortaya çıkar. Aşkın bir ‘son’u olduğuna dair hiçbir biyolojik kanıt yoktur. Bu sinir ağlarıyla aşk uzun ömürlü bir his olarak tanımlanabilir ve bu tanım aşkın farklı hallerini, tutkulu aşkı, arkadaşça aşkı, anaç/babacan bir aşkı veya hiç beklenmedik bir aşkı karşılayabilir.
Tarihsel süreklilik...
Romantik aşk tarihin her evresinde, her kültürde var olmuştur. Yakın döneme kadar kur yapma ya da evliliğin nedeni olarak görülmüyordu. Yüzyıllar önce çiftler, avantajlı sosyal ve iş birliktelikleri için evleniyorlardı. Böylelikle ailelerinin iş gücünü artıyorlardı. Ama onlar da romantik ilişkilerini ya evlilik dışında ya da rüyalarında yaşıyorlardı. 19. Yüzyılın başlarında aşk kur yapmanın temel motivasyon kaynağı olunca eşitsiz roller ve karılık-kocalık halleri yeniden tanımlandı. Her iki cins de sözde, karşı tarafın elde edemeyeceği ya da yoksun olduğu becerilere ve karakter özelliklerine sahip kabul edilir oldu. Bugünün dünyasında aşk ile o tür hisler arasında hiçbir alaka yoktur.Bugünkü iddiamız ise aşkı dostlukla bağdaştırmak, farklılıklarımızı değil benzerliklerimizi seksi kılmak.
YORUMLAR