Haber
Perihan Özcan Chocardelle - ozcanperi@gmail.com
Senem Tahmaz - stahmaz@hthayat.com
«Yüzümde kırışık az. Hattâ hayatımdaki stres kaynaklarını yavaş yavaş tahliye ederken, kaşlarımın arasındaki dikey yarık, otuz beşimden sonra kendiliğinden doldu. Kış aylarında devlet dairelerinde doğum tarihimi soran, verdiğim bilgiye inanmamış gibi yüzüme bir kere daha bakıyor. Ancak yaz aylarında kimse sözümden şüphe etmiyor. Çünkü boynumun ince derisi yaşıma dair ipucu veriyor. Fakat boynumu ütüleme derdinde değilim. Tek yaptığım, her sabah yüzümü yıkarken onu da ıslatmak ve gün içinde birkaç damla zeytinyağı sürmek. Yüzüm için hiç estetik müdahaleye gerek duymadım, duyacağımı da sanmıyorum. Yüzümü düzeltilecek bir hata, vücudumu onarılacak bozuk bir parça olarak görmüyorum. Kendimi sevmeyi öğrenmem uzun zaman aldı. Yeryüzündeki varlığımı bir kusur değil. Kendimi bıraktığım anlamına gelmiyor söylediklerim. İçinde zaman geçirmeyi sevdiğim, mütevazı bir bahçeye özenle bakar gibi bakıyorum bedenime.»
Pelin’in (45) sözleri, maruz kaldıkları gençleşme baskısını milenyumun ilk çeyreğinde kadınların nasıl karşıladığına dair ipuçları veriyor. Dünyanın farklı yerlerinde, farklı kültürlerden otuz yaş üstü kadınlar, genç kalma çabasını sorguluyor. Rakamlar, tercihini estetik müdahaleden yana kullananların arttığını gösteriyor.[1] Bununla beraber yayınlanan haberler, doğal yöntemlere başvuranların giderek arttığına ve bu seçimin tek sebebinin ekonomik olmadığına işaret ediyor. Röportajlar, deneme yazıları, bloglar, sosyal medya paylaşımları kadınların kendilerini oldukları gibi kabul etmek ve öyle kabul görmek istediklerini ortaya koyuyor.
Kadının toplumsal değeri ve görünümü
Durum, son yıllarda akademik araştırmaların da konusu. Kimi çalışmalar, aynadan yansıyan «şoke edici» görüntünün, aslında sosyal bakışın bir yansıması olduğu üzerinde duruyor.[2] Bazı araştırmacılar, kadının toplumsal değerinin bedeni ve görünümünden bağımsız değerlendirelmediğini tarihsel sebepleriyle hatırlatıyor: Kadının rolü doğum yapmak, çocukları büyütmek ve erkeğin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak ile sınırlı. Nitekim, İsveç’te yapılan bir araştırma, bu rolün geçerliliğini koruduğunu ortaya koyuyor: Kadınların %82’si için «görünüm önemli».[3] Bu oran, erkeklerde yüzde altmış.
Ne var ki kadınlar, görünümü önemli bulsalar da genç görünme zorunluluğuna karşı çıkıyorlar. Bugün 47 yaşını süren Amerikalı oyuncu Cameron Diaz’ın sözleri, akılda kalan karşı çıkışlardan sadece biri: «Hayatımız boyunca 25 yaşında gibi durmuyorsak, bunu başarısızlık olarak görüyoruz.» «25 yaşımdaki gibi görünmek istemiyorum» derken, elinde gençlik fotoğrafıyla gülümsüyor. [4]
Seda (41) da gençlik fotoğraflarına bakarken bugünkü görüntüsünden memnun olan kadınlardan: «#20 years challenge başladığından beri ben de katılmak için albümlerimi karıştırıyorum. 20’li yaşlarımdaki halime bakınca gözlerimin parladığını, yüzümde bir canlılık olduğunu görüyorum. Yanaklarım dolgun, cildim lekesiz, makyaj yapmış gibi ışıltılı ve pembe. #20yaşchallenge beni yaşlanma konusunda epey düşündürdü. O hallerime geri dönmek ister miydim? Sanıyorum hayır. Yüzümün olgun hali daha ‘oturmuş’ görünüyor ve bence bu daha hoş ve hatta seksi. Ruhen kendimi daha kadınsı hissediyorum. Kadınsı hissetmek kendimi daha güzel hissettiriyor. Genel halim ve tavrım şimdi bana daha güzel geliyor. Taze cilt güzel ama bu halim benim hayat tecrübemi yansıtıyor. Ben bu halimden memnunum. İhtiyaç hissedersem makyaj yapıyorum, bu kadar basit.»
«O zaman karım nereye gitmiş olacak?»
Genç kalma-gençleşme çabasını sorgulayan kadınların bir kısmı, estetik müdahalelere yöneliyor. İstatistikler, ameliyatlı ve ameliyatsız estetik müdahalelerin pandemi döneminde artışa geçtiğini ortaya koyuyor. Almanya’da açıklanan rakamlara göre, estetik müdahaleye başvuranların %90’ı kadınlar.[5] Ancak bu cerrahi ve cerrahi olmayan uygulamalar, yaşlanmaya nokta koymadığı gibi kafalardaki soru işaretlerini de ortadan kaldırmıyor. Estetiği son çare olarak gören Filiz (54), içinde bulunduğu ruh halini şöyle ifade ediyor: «Yaşlanmayı kabullenmek benim için uzun sürdü. Gıdım sarktı, makyajsız çok solgun görünüyorum, bacaklarım selülit dolu. Göbeğim artık toparlanmıyor. Göz çevresi kırışıklıkları beni daha da yaşlı gösteriyor. Her çeşit kozmetiği denedim. Bir süre sonra hiçbir şey yetmez hale geliyor. Yüzüme face roller ile masaj yapıyorum, yüz yogası yapıyorum. Genel olarak toparladı ama gıdı sarkmasının önüne geçemiyorum. Estetik yaptırmayı düşünüyorum ama estetikli gibi görünmek de istemiyorum. Karışık hisler içindeyim.»
Karmaşık duygular içinde olan kadınlardan biri de Yelda (42). «Geçenlerde ilk botoksumu yaptırdım. ‘Geç kalmışsınız’ dediler. Yaptırdıktan sonra yüzümün yaşlanan kısımları daha çok gözüme batmaya başladı. Göz kapağım düşük, yanaklarım sarkıyor. ‘Hepsini toparlayacağız’ dediler ama eşim ‘O zaman karım nereye gitmiş olacak?’ diye bir soru ortaya attıktan sonra benim de kafam karıştı. Sonuç için bir süre sabretmem gerekiyor ama eşim ve çocuklarım yüz ifademin değiştiğini söylüyor. İlk günler fazladan bir şişlik olsa da hoşuma gitti. Daha çarpıcı baktığımı söylüyorlar. Umarım aksatmadan devam ettirebilirim. Yine de kafam biraz karışık. Kendime ihanet etmiş gibi hissetmenin yanında kendim için bir şey yapmak iyi geldi. Ya da modaya uymak mı, bilemiyorum.»
Gelgit yaşayan Gülnur’un (38) deneyimleri ise kadının güzellik algısını şekillendirenin sadece sosyal kabuller olmadığını gösteriyor. Yetişme şekli, güzelliğe-çirkinliğe gönderme yapan ifadelerle sevilme biçmi de kadının kendini güzel ya da çirkin bulmasında etkili: «Teyzem ve annem, küçükken beni hep ‘çirkin’ diye severlerdi. 14-15 yaşlarındayken bir gün ‘Nazar değmesin diye çirkin dedik’ demişlerdi. Bunun benim için ne anlama geldiğini o zaman pek anlamamıştım. Yetişkin bir kadın olduğumda, güzelleşmek benim için bir mücadele haline geldi. Ne yaparsam yapayım bana yetmiyordu. Bir gün makyajsız halde kuaförde kaşlarımı aldırırken, oradaki tanıdık yüzlerden olan bir kadın, “Sen makyajsız ne kadar güzelmişsin!” dedi. ‘Elmacık kemiklerin dolgu yaptırmış gibi. Orijinal saç rengin bebek sarısı, niye üzerine tekrar boya yaptırıyorsun? Dudakların zaten şeker pembesi, parlatıcı sürsen bile ruj gibi görünür. Niye kırmızıya boyuyorsun?’ diye bir sürü cümle sıraladı. O durmaksızın konuşurken beynimde şimşekler çakmaya başladı. ‘Çirkin kız’ denilen o kız hâlâ içimdeydi. Ertesi gün botoks randevum vardı. O gün bir farkındalık yaşadım ama bu pek yetmedi. Kendime ‘Randevuya gitmezsem ne olur?’ diye sordum ama artık çok geçti. Kendimi olduğum halimle sevmem benim için hep çok zor oldu. Yaşlanmak ise halen bir kâbus. Ne gerekirse yapacağım çünkü kendini güzel hissetmeyen bir kadın olarak bir de üstüne kırışmak ve sarkmak istemiyorum. Maddi gücüm yettiğince devam… »
« İmkânı var ama yaptırmıyor!»
Estetik müdahaleler belli bir ekonomik standartı gerektirse de, bu yönteme başvurmada belirleyici değil. Yaşam tarzına vurgu yapan Nesrin’in (39) bakış açısı, nedenlerini özetliyor:
«Estetik meselesi biraz da sosyal çevrenin dayatması diye düşünüyorum. İçinde bulunduğunuz çevre sizden bir modaya uyar gibi estetik bekliyorsa, belli standartların içinde kalmadığınız zaman burun kıvırıyorsa sosyal statü gereği yanaklarınıza dolgu yaptırmanız, en azından ‘bu yaşa gelip hala sarkık yanaklarıyla dolaşmıyor olmanız’ gerekiyor. ‘İmkânı var ama yaptırmıyor!’ denmesi bir hor görme biçimi oluyor. Açıkça söylemek gerekirse maddi olanakları yüksek bir çevrenin parçasıyım ancak yüzümle uğraşmak istemiyorum. Vücudum için sağlıklı besleniyorum ve yogamı, pilatesimi yapıyorum. İş hayatımla, sosyal yaşamımla, aile yaşamımla mutluyum. Gerektiği yerde makyaj yapıyorum, gerektiği kadar giyiniyorum. Yüzüm yaşlanıyor ama aşırı rahatsız edici hale gelmediği müddetçe para da vakit de ayırmak istemiyorum. Bir tek saçlarımı boyatıyorum çünkü kendimi beyazlarla görmeye henüz hazır değilim. Belki bir gün bırakırım ama henüz değil. Her şey doğal akışında güzel.»
Estetik ameliyatlarının 17 yaşında burnunu yaptırmasıyla başladığını söyleyen Derya’nın (28) sözleri, genç kalma baskısının aslında kırklı yaşlara doğru değil, çok daha erken hissedilmeye başlandığının kanıtı: «Yaşlanma karşıtı ürünleri ise epeydir kullanıyorum. botoks’a çoktan başladım. Bugüne kadar hep ‘Çok erken değil mi?’ diye imalara ve sorulara maruz kaldım. Bence memnun olmadığım her yerime bir şey yaptırmaya hakkım var. Çizgiler oluşmaya başlayınca beni mutsuz ediyorlarsa, erken değil demektir.»
«Yemediğim hiçbir şeyi yüzüme sürmüyorum»
Estetik müdahalelere karşı olmayan, ancak başvurmaya da gerek duymayan kadınların göz önündeki örneklerinden biri de eski sunucu Defne Samyeli. 48 yaşındaki Samyeli, yıllar önce yüz yogası yapmayı tercih ettiği için estetiğe ihtiyaç duymadığını söylüyor.[6]
Her görüştüklerinde arkadaşlarının «Yüzüne ne yaptın?» diye sorduğu Merve (37), onları botoks yaptırmadığına inandırmakta zorlandığını şöyle anlatıyor: «Sigara içmiyorum. Makyaj yapmıyorum. Düzenli yoga yaptığım için stresim onlara göre daha az. Stresi azalattığım için dengeli besleniyorum. Sevdiğim işi yapıyorum. Sevdiğim insanla beraberim. Bana iyi gelmeyen insanlarla vakit geçirmiyorum. Saçma sapan diziler izlemiyorum. Gerekeni değil, içimden geleni yapıyorum. Yemediğim hiçbir şeyi yüzüme sürmüyorum. Biraz sıkılıyorum galiba her defasında botoks yaptırdığımı ama onlara söylemediğimi düşünmelerinden. İnsanı asıl yaşlandıran yıllar değil, nasıl yaşadığı. Belirginleşen birkaç çizgim var ama rahatsız değilim.»
Yaşın ve getirdiklerinin «rahatsız ediciliği» bakış açısına göre değişiyor. Meselâ Hale’yi (48) düşündüren, nasıl göründüğünden çok sağlığı: «Yaşlanmakla ilgili en büyük meselem artık daha yorgun hissediyor oluşum. Eski enerjim yok. Fiziksel güç gerektiren şeylerde daha çabuk yoruluyorum. Beni en çok bu kısmı ilgilendiriyor. Yüzümle ilgili çok şikâyetim yok çünkü hafif kiloluyum ve bu da yüzümü dolgun halde tutuyor. Ancak vücudumdan pek memnun değilim. Dizlerim ağrıyor ve gelecekte nasıl bir kadın olacağımla ilgili olarak annem bana epey fikir veriyor. Sanırım onun gibi olmak istemiyorum. Yaşlanmaktan korkmak benim için annem gibi olmaktan korkmak demek. Bu yüzden daha fit olmak ve daha genç görünmek isteyebilirim. Ne var ki buna ayıracak zamanım ve fırsatım yok. Sanırım bunları benim yaratmam gerekiyor, yoksa annem gibi olacağım.»
Milenyumun ilk çeyreğini bitirirken, kadınlar genç kalma baskısını sorguluyor. İstatistikler estetik müdahalelerin hız kesmediğini gösterse de, giderek artan sayıda kadın, yaşını ve getirdiklerini kabul ederek yaşamak istediğini yüksek sesle söylüyor. Bütün istedikleri gençleşme çabası içine girmeden, iyi hissederek güzel yaşlanmak. Anlattıkları, aktarımları ünlü modacı Coco Chanel’in bir sözünü akla getiriyor: «Kırk yaşından sonra kimse genç olmaz, ama her yaşta karşı konulmaz olunabilir.»
Referanslar:
[1] Müjgan Halis. "Pandemiden etkilenmeyen sektör: Estetik turizmi... Türkiye, dünya liginde 7'inci sırada". Şuradan alındı: https://www.indyturk.com/node/289051/haber/pandemiden-etkilenmeyen-sekt%C3%B6r-estetik-turizmi-t%C3%BCrkiye-d%C3%BCnya-liginde-7inci-s%C4%B1rada. (22.12.2020)
[2]Danielle Rapoport. "L'aventure au coin de la ride". Şuradan alındı: https://www.cairn.info/l-aventure-au-coin-de-la-ride--9782749266824-page-69.htm
[3]Enguerran Macia, Dominique Chevé. "Gérontologie Et Société". Şuradan alındı: https://www.cairn.info/revue-gerontologie-et-societe1-2012-1-page-23.htm (2012)
[4]Aili Nahas, Sheila Cosgrove Baylis. "Cameron Diaz: 'I Like the Way I Look Now Better Than at 25'". https://people.com/bodies/cameron-diaz-i-like-the-way-i-look-now-better-than-at-25/ (08.12.20220)
[5] Oliver Pieper. "Pandemi estetik ameliyatları katladı". Şuradan alındı: https://www.dw.com/tr/pandemi-estetik-ameliyatlar%C4%B1-katlad%C4%B1/a-56227572 (14.01.2021).
[6]"Defne Samyeli'den 'estetik' açıklaması". Şuradan alındı: https://www.haberturk.com/defne-samyeli-den-estetik-aciklamasi-magazin-haberleri-2561414-magazin (23.01.2020).
YORUMLAR