Neden bilmiyorum bizim için faydalı olacak şeylere karşı eğilimimiz hiç de başka şeylere olduğu kadar güçlü değil. Sudan bahsediyorum. Su içmekten. Gün içinde kaç bardak çay veya kahve içtiğimi zaman zaman sayamasam da (o kadar çok) su tüketimi için her seferinde kendimi ikna etmem gerekiyor (evet, artık su içmelisin, kabul et)… Oysa ki su içmeyince sadece vücut fonksiyonlarımızı değil duygu durumumuzu da dalgalı bir hale sokmuş oluyoruz. Şöyle ki yeterince su içilmediğinde:

• Bünye sağlık problemlerine daha yatkın oluyor. Oysa ki yüksek seviyede su tüketiminde, böbrek taşı, idrar kesesi ve kolon kanseri ile kalp krizi riskinde düşüş yaşandığı tespit edilmiş.

• Yeterince su içmediğimizde metabolizmanın yavaşladığı biliniyor. Tam aksi şekilde yeterli su içenlerde dinlenme halindeyken bile daha fazla kalori yakılıyor.

• Susuz kaldığımızda beynimiz küçülüyor. 2011’de yapılan bir araştırmada az su içen gençlerden bir problem çözme oyunu oynamaları istendiğindeyse performanslarının yeterince su içen gençler kadar iyi olduğu ancak beyinlerini daha fazla çalıştırmak zorunda kaldıkları görüldü. Neyse ki yeterli su içildiğinde beyin normal boyutuna geri dönüyor.

• Az su içenler daha fazla yemek yiyor. Bunun sebebi susuz kaldığımızda kendimizi aç zannetmemiz olabilir. 45 yetişkin katılımcı ile yapılan bir araştırmada her öğünden önce 2 bardak su içenlerin diğerlerinden 2.5 kg daha fazla kilo verdiği tespit edildi.

• Yetersiz su içme kırışıklıkların daha çabuk ortaya çıkmasına ve daha derin olmasına yol açıyor.

• Ruh haliniz kötüye gider. Susuzluğun vücutta yorgunluk, öfke, can sıkkınlığı, gerginlik gibi şikâyetlerin artırdığı biliniyor. Sabah uyandığında bolca su içenlerin günleri daha mutlu geçiyor… Benden söylemesi.

Haber: Damla Çeliktaban