X

Acıbadem International Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Yeşim Yılmaz Can bu kişilere yönelik genel ve acil durumlardaki yapabilecekleri konusunda önerilerde bulunuyor.


Yüksek tansiyon günümüzde sık rastlanan bir sorun. O nedenle sağlıkla ilgili sohbetlerin başında tansiyon gelir. Ama bazılarımız var ki, “düşük tansiyonlu” olarak tanımlarlar kendilerini ve yüksek tansiyonlu olanlara göre şanslı olduklarını düşünürler. Gerçekten de yüksek tansiyon hastası olma riskleri düşük. Hatta ilerleyen yaşla beraber kan basıncı doğal olarak artacağı için, bu kişilerin yakınmaları azalıyor. Ama bu durum, tansiyona bağlı sorun yaşamayacakları anlamına da gelmiyor. Zira bazı düşük tansiyonlu kişilerde sürekli yorgunluk, sıcağa tahammülsüzlük, aniden ayağa kalktığında göz kararması, bulantı, çarpıntı ve bazen bayılmaya kadar varan, günlük hayatlarını ve hayat kalitelerini etkileyebilen yakınmalar ortaya çıkıyor.


Bayılma, vücudun savunma mekanizmasıdır

Peki, bu yakınmalar neden ortaya çıkıyor? Kardiyoloji Uzmanı Dr. Yeşim Yılmaz Can düşük tansiyonun oluşum süreci ve sonuçları hakkında şu bilgileri veriyor: “Tansiyon en basit anlatımı ile atardamarlar içinde kanın yaptığı basınçtır. Atardamarları, bir apartmanın su tesisatı gibi düşünebilirsiniz. Bir merkezi hidrofor sisteminden (kalp) ana boru hattına (aort) pompalanan su (kan), ana hattan ayrılan su boruları (atardamarlar) ile tüm dairelere (organlara) taşınır. Su basıncı düştüğü zaman, önce üst kattaki daireler olmak üzere her daire bundan etkilenir. Kan basıncı düştüğü zaman da, benzer şekilde, ilk etkilenecek organ beyindir. Beyne giden kanın azalması ile beraber sersemleme hissi, dengesizlik, halsizlik, göz kararması; bu durum uzun sürdüğünde bulantı-kusma ve hatta bayılmaya kadar giden şikayetler oluşur. İlk şikayetler size vücudunuzdan gelen 'tansiyonum düştü, beynime yeterli kan gitmiyor, önlem al!' sinyalleridir; buna duyarsız kalırsanız vücut kendi önlemini alır ve bayılırsınız. Bayıldığınızda beyin artık en üst kattaki daire değildir, yer çekiminin etkisi azalır ve beyne kan akımı artar. Yani bayılma aslında beyni koruyucu bir mekanizmadır.”


Tansiyon ne zaman düşüyor?

Kan basıncının sabit bir değer olmadığını söyleyen Dr. Yeşim Yılmaz Can, hareket etme ya da heyecanlanma gibi durumlarda arttığını belirtiyor. Uzun süre ayakta, sıcakta veya aç kalındığında ve ateşin yükseldiği gibi durumlarda ise düşüyor. Tansiyonu normal olan kişiler, kan basıncının bu düşüşlerini kolay tolere ederken düşük tansiyonlularda sıkıntı oluşturabiliyor. Örneğin normalde tansiyonu 130/80 mmHg olan bir kişi uzun süre ayakta kaldığında tansiyonu 110/70 mmHg'ya düşebiliyor ve bu değer herhangi bir yakınmaya neden olmuyor; bir süre sonra da vücudun düzenleyici mekanizmaları işleyerek tansiyonu normal değerine getiriyor. Oysa tansiyonu normalde 90/60 mmHg olan bir kişide 70/50 mmHg'ya düşmesi yakınmalara neden olabiliyor. Bu nedenle düşük tansiyonlu kişiler, tansiyonu düşüren durumlara daha zor tolere ederler. Ne yazık ki bu durum yüzde yüz çözülebilir bir sorun olmasa da, alınacak bir takım önlemler ile hayat kalitesini oldukça yükseltmek mümkün hale geliyor.



Tansiyona karşı alınabilecek genel önlemler:















Düşük tansiyona karşı acil önlemler






Kimler düşük tansiyonlu?

Büyük (sistolik) tansiyon için 90-140 mmHg arası, küçük tansiyon için 60-90 mmHg arası normal kabul edilir. Dolayısı ile de büyük tansiyonun 90 mmHg ya da altında olması ve /veya küçük tansiyonun 60 mmHg ya da altında olması hipotansiyon (düşük) kabul edilmektedir.