Mide tedavi, kanserin evresine yani yaygınlığına bağlı olarak planlanıyor. Buradaki temel hedefin hastayı hastalıksız olarak en uzun süre yaşatmak olduğu ve eldeki tedavi silahlarının cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi olduğu belirtiliyor. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Sinan Yol, “Bunlar arasında hastaya en uzun süre yaşam şansı vereni cerrahidir. Her ne kadar cerrahi en etkili tedavi yöntemi de olsa kimi hastalarımıza patoloji sonuçlarına göre kemoterapi ve radyoterapi de gerekebilir” diyor.
Ameliyat uzayabiliyor Öncelikle hastanın tanısının doğru konulması ve kanserin ameliyat öncesi yayılımının tespiti gerekiyor. Tanı konulması için endoskopi ve biyopsi yapılmasının şart olduğu belirtiliyor. Tedavi planının kanserin yaygınlığı araştırılmadan oluşturulması çok yanlış bulunuyor. Eğer kanser cerrahiye uygunsa hastanın yapılacak ameliyatı kaldırıp kaldıramayacağının da araştırılması gerekiyor. Bu hastaların çoğu orta yaş üstünde olduğu için beraberinde kalp, akciğer hastalıkları gibi sağlık sorunları olabiliyor ve bunun yapılacak bir ameliyatın sonucunu olumsuz etkileyebileceği belirtiliyor.
Doç. Dr. Yol, “Ameliyat esnasında geride kanserli dokunun bırakılmaması da çok önemli bulunuyor. Bu nedenle kanserin sıçrama olasılığı olan tüm lenf nodlarının çıkarılması gerekiyor. Aksi halde geride gözle görülmeyecek oranda da olsa kanserli doku bırakılma ve kanserin nüks etme riski bulunuyor” diye konuşuyor. Ameliyatların süresinin yapılan işleme göre değiştiği belirtiliyor. Soruna göre bazen midenin tamamı bazen de bir bölümü çıkarılıyor. Ameliyat süresi genel olarak 3-6 saat arasında değişiyor. Bazen mideyle beraber pankreas, kalın bağırsak ve karaciğer de alınıyor. Bu durumda ameliyat 8-10 saate uzayabiliyor. Hastaların yaralarının iyileşmesi ise 5-10 gün alıyor. Bunun sorunsuz bir iyileşme süreci olduğu belirtiliyor.
Ameliyat sonrası beslenmenin düzenlenmesi hasta açısından çok önemli görülüyor. Çünkü ameliyat olan hastalar çoğunlukla kilo kaybetmiş oluyor veya kaybetmeye devam ediyor. Ayrıca midenin alınmış olması da beslenmeyi olumsuz etkileyen faktörler arasında bulunuyor. Tüm bunların yanında hastaya kemoterapi ve radyoterapi uygulanması, durumu daha da sıkıntılı hale getiriyor. Doç. Dr. Yol, şu önerilere mutlaka uyulması gerektiğini söylüyor:
Sigaradan uzak durun
- Ağır ve yağlı yemeklerden uzak durun.
- Kesinlikle sigara içmeyin
- Az ve sık aralıklarla beslenin.
- Öğün sayısını 5-7’ye çıkarın.
- Şekerli gıdalara dikkat edin.
- Yemekten sonra baş dönmesi, çarpıntı ve terleme gibi şikâyetleriniz oluyorsa; doktorunuzu bilgilendirin ve önerilerini mutlaka uygulayın.
- Kemoterapi ve radyoterapi için, proteinden zengin gıdalar ilave edilmiş yemekler tüketin.
Erken evrede kurtuluş şansı çok yüksek
Tüm kanserlerde olduğu gibi mide kanserinde de tedavi şansı tümörün evresiyle doğrudan ilişkili oluyor. Mide kanseri erken evrede teşhis edilirse, yüzde 90-95’lik tedavi oranına sahip oluyor. Kanser ne kadar erken yakalanırsa tedavi oranı da o derece yükseliyor. Doç. Dr. Sinan Yol, 2011 yılında olmamıza rağmen, hâlâ hastaların önemli bir bölümününün doktora çok geç başvurduğunu ve bu nedenle bu kişilerin tedavilerinin mümkün olmadığını dile getiriyor. Genetik faktörler riski 5 kat artırıyor Ailesinde mide kanseri görülen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski artıyor ve riskin 5 kat daha yüksek olduğu belirtiliyor. Yakın akrabalarında mide kanseri olan kişinin beslenmesinde tütsülenmiş ve kızarmış ürünlerin çok fazla yer almaması gerekiyor. Bazı insanlar genetik açıdan riskli olsalar bile yaşam tarzı değişiklikleri ve iyi bir beslenme düzeni kanserin ortaya çıkışını önleyebiliyor. Endoskopiyle yapılan taramada ise midede kansere doğru bir gidiş olup olmadığı tespit ediliyor. Erken teşhis edilen kanserlerde, yaşam şansı oldukça yüksek oluyor.
YORUMLAR