Hepatit B veya C virüslerinin bulaşma yolları aynı olsa da kronikleşme oranları farklılık gösteriyor. Hepatit B’li kişilerde mikrobun vücuda girmesinin ardından önce akut enfeksiyon gelişiyor. Anadolu Sağlık Merkezi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Gürsoy, bu durumun vücudun mikrobu yenip tamamen temizlemesiyle sonlandığını söylüyor. Sonlanma her zaman bağışıklık kazanılarak gerçekleşmiyor. Hepatit B, akut döneminde nadiren ölümlü tablolara da yol açabiliyor. Hepatit C’deyse vücudun mikrobu yenme oranının yüzde 15, hastalığın kronikleşme oranının yüzde 85 olduğu belirtiliyor.
Geçici ateşe dikkat
Hepatit B ve C; halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, geçici ateş, ishal gibi akut viral enfeksiyonlara benzer belirtiler vermesinin yanında, karaciğer dokusunda yıkımın yoğun olduğu vakalarda kendisini ciltte ve gözlerde sararma, idrar renginde koyulaşmayla da gösterebiliyor. Enfeksiyonun kronikleşmesi halinde bulgular, karaciğer hasarının derecesine bağlı olarak sirozun en ölümcül belirtilerine kadar karşımıza çok farklı klinik bulgularla çıkabiliyor.
Siroz riski
Hepatit virüsünün kronikleştiği vakaların yüzde 15-40’ında siroz, sonrasındaysa kanser riski ortaya çıkıyor. Hepatit C vakalarındaysa siroz gelişmeden karaciğer kanseri gelişiminin çok nadir görüldüğü belirtiliyor. Hepatit B’de taşıyıcı olmak karaciğer kanserine yatkınlığı artırıyor. Bu nedenle Hepatit B taşıyıcısı hastaların özel olarak değerlendirilerek 3-6 ay aralığında ya da yılda 1 kontrol edilmeleri gerekiyor. Uyuyan virüs aktif hale döndüğünde hiçbir belirti vermediği için, bu hastaların şikâyetleri olmasa bile izlenmeleri büyük önem taşıyor.
Söz konusu süreçte, karaciğer, siroz oluşana kadar için için yanıyor. Bu nedenle, “Virüs uyuyor” diye rahat olmamak gerekiyor. Virüsün aktif hale geldiği fark edildiğinde tamamen yok edilmesi mümkün olmasa da, yeniden uyur pozisyona geçmesini sağlayacak tedavi imkânlarının bulunduğu belirtiliyor. Ülkemizde hepatitin en yaygın olarak görüldüğü bölgelerin Doğu bölgeleri olduğunu söyleyen Doç. Dr. Gürsoy, bu hastalığa en sık rastlanan ilin Diyarbakır olduğuna dikkat çekiyor.
Hepatite yol açan risk faktörleri
Dünyada sadece Hepatit A ve Hepatit B’nin aşıları bulunuyor. Hepatite yol açan başlıca risk faktörleri şöyle sıralanıyor:
- Cahillik
- Aşıdan kaçınılması
- Sağlık ağının yetersizliği
- İhmal
- Ortak kullanılan kesici ve delici aletlerin uygun sterilizasyon işlemine tabi tutulmaması
- Hijyen kurallarına uyulmaması
- Güvenli cinsel ilişki kurulmaması
Alkol kullanımı süreci hızlandırıyor
Hepatit C virüsüne bağlı hepatit er de tedavinin virüsü tamamen ortadan kaldırma olasılığı (özellikle son jenerasyon yeni anti viral ilaçların da tedaviye eklenmesiyle) yüzde 50-90’lara kadar ulaşabiliyor. Hastada siroz gelişmesi halindeyse süreci yavaşlatacak tedaviler veriliyor. Ancak bununla karaciğeri tamamen normale döndürmek mümkün olmuyor. Alkol kullanımının bu süreci hızlandırdığı belirtiliyor.
Bu nedenle Hepatit B ve C hastalarının, siroz sürecini hızlandırmamak için alkol tüketiminden kaçınmaları gerekiyor. Bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanımı ve karaciğer yağlanmasına neden olan aşırı kilo da süreci olumsuz etkileyen unsurlar arasında bulunuyor.
Gelişmiş ülkelerde cinsel ilişkiyle bulaşıyor
Batı ülkelerinde cinsel ilişki, akupunktur, uyuşturucu müptelaların da ortak enjektör kullanımı gibi nedenler hepatite yol açabiliyor .
Geri kalmış ülkelerdeyse, hepatit oluşumunda vajinal yolla doğum sırasında hijyen ve sterilizasyona dikkat edilmemesi gibi nedenler ön plana çıkıyor.
İlk 3 bulaş tehlikesi
- Aşıdan kaçınılması.
- Hijyen ve sterilizasyona dikkat edilmemesi. (Ortak kullanılan kesici-delici aletler, vb...)
- Hepatit taramasının yapılmaması veya yaptırılmaması.
Tüm anne adaylarının taranması gerek Vajinal yolla yapılan doğum sırasında, Hepatit B virüsünün çocuğa bulaşma olasılığının (HBe antijeni pozitif olan olgularda) hiçbir önlem alınmazsa yüzde 90’ları bulduğu belirtiliyor.
Aşılama ve hiperimmünglobulin gibi tedavi yöntemlerinin uygulanması halindeyse bu oran yüzde 5’in altına çekiliyor. Burada önemli olan noktanın, doğum öncesi tüm anne adaylarının taranması ve pozitif olgularda gerekli önlemlerin alınması olduğu belirtiliyor.
Haber: Ceyda Erenoğlu
YORUMLAR