HT Hayat Anasayfa Kalp sağlığımıza ne kadar önem veriyoruz? | Sağlık

Philips, kalp sağlığı üzerine Türkiye genelinde yaptığı yeni araştırma ile “Türkiye’nin kalp haritası”nı çiziyor. 7 coğrafi bölgede İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Samsun, Malatya, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum olmak üzere 12 şehirde yapılan yeni araştırma; Türk halkının kalp ve damar hastalıkları hakkında bilinç düzeyi ile sağlıklı yaşam ve doğru beslenme konusunda sergilediği tutumu ortaya koyuyor.


  • Toplumun yaklaşık yüzde 35’i potansiyel kalp hastası.
  • Nüfusun yüzde 5’lik bir kesimi kalp krizi deneyimi olan insanlardan oluşuyor.
  • Toplumun yüzde 22’si birinci dereceden bir akrabasını kalp krizi nedeniyle yitirmiş bulunuyor.
  • Kadınlar kalp hastalıkları konusunda erkeklerden daha duyarlı davranıyor. Kadınların yüzde 47’si kalp ve damar sağlığını kontrol amaçlı olarak kontrole giderken, bu rakam erkeklerde yüzde 38’e kadar düşüyor.
  • Toplumun yüzde 26’sının kalp krizi belirtileri konusunda hiçbir fikri yok.
  • Toplumun yüzde 29’u düzenli olarak sigara kullanıyor.

Kalp hastalıklarına sebep olan alt unsurlarla ilgili farkındalığımız az...

Yapılan toplantıda konuşan İstanbul İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Fetin Rüştü Yıldız son yıllarda özellikle tütünle ve obeziteyle mücadelede ciddi bir farkındalık oluştuğunu belirterek, “Günümüzde sigara, stres ve obezite kalp hastalıklarında çok yaygın bir altyapı teşkil ediyor. Son yıllarda ülkemizde özellikle tütünle ve obeziteyle mücadelede ciddi farkındalık oluşturuldu. Fakat bu bilinçlenmenin yanı sıra yangın çıkmadan önlem almanın yollarını da bilmemiz lazım. Türkiye geneline baktığımızda yaşanan tüm hastalıkların yüzde 20’sinin kalp hastalıklarıyla ilgili olduğunu görüyoruz. Araştırmalara göre Sağlık Bakanlığı kadrolarında kardiyolog sayısında 2007 yılından bugüne yüzde 27’lik bir artış var. Polikliniklerde ise kardiyoloji ve kalp cerrahisi alanında hasta sayısında 4 yıllık bir sürede neredeyse iki katı artış görüyoruz. Kalp hastalıkları ile ilgili farkındalığımız yüksek fakat bu hastalıklara sebep olan alt unsurlarla ilgili farkındalığımız az. Özellikle son yıllarda bakanlığımızın geliştirdiği kalp hastalıklarına zemin oluşturan unsurlarla yapılan mücadelenin bir devlet politikası haline gelirse başarılı olacağına inanıyorum. Bunun yanı sıra her şeye ilk başta kendimizle başlamamız gerekiyor. Önce kendimizi değiştirmeliyiz.” diye konuştu.


Kalp krizinde ilk 1-2 saat çok önemli...

Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol ise, “Kalp ve damar hastalıkları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en büyük sorunlardan birini teşkil ediyor. Toplumdaki kalp-damar hastalıkları riskini azaltmak için alt faktörlerle ilgili yapılan mücadele çok önemli. Sigara kullanımı konusunda araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi azalma var. Bu anlamda, Bakanlığın yürüttüğü “dumansız hava sahası” kampanyasını çok önemli görüyorum ve oldukça başarılı buluyorum. 15-20 yıl sonra bu kampanyanın sonuçlarını daha iyi göreceğiz.” dedi. Kalp krizi yaşandığı anda yapılması gerekenlerle ilgili bilgi veren Erol, “Hasta kalp krizi geçirdiği an süratle bir hastaneye ulaştırılmalıdır. Kalp krizinde ilk 1-2 saat çok önemlidir. Hasta göğsünün ağrıdığını hissettiği ilk 5 dakika içerisinde ambulansı aramalıdır. Özel araç değil özellikle ambulansa ulaşmalıdır ve hızla hastaneye transfer edilmelidir.” diye konuştu. Kalp damar hastalıklarını önlemede etkili olabilecek önerilerden bahseden Erol, “Spor açısından bizim önerimiz günde 30-45 dakika tempolu yürüyüştür. Halkımıza merdiven kullanmayı, kısa mesafelerde arabaya binmemeyi öneriyoruz. Halı sahalardai ısınmadan yapılan sporu önermiyoruz. Sigarayı içmemeyi aynı zamanda yanınızda da içirmemeyi öneriyoruz.” dedi.


Altın değerinde bir sağlık, sizin elinizde...

Yapılan toplantıda konuşan Uzman Diyetisyen Dr. Evren Altınel ise “Altın değerinde bir sağlık sizin elinizde diye konuya başlamak gerekiyor. İyi sağlık; dengeli beslenme, düzenli aktivite ve sıkı bir sosyal hayatla oluşuyor. Hekimlerin birinci görevi sağlığı korumak, hasta olanı iyileştirmek değil... En büyük görev bu anlamda biz, hekimlere düşüyor. Kalp sağlığı konusunda beslenme burada çok önemli bir etken. Beslenme anlamında yolun hayli başındayız. Halkı bilinçlendirmek için yapmamız gereken çok şey var.” dedi.


Bize zevk veren yemeklerin bolluğu değil lezzeti, yaşamın uzunluğu değil kalitesidir...

Deneyimlerinden bahseden ve sağlıklı yaşam hakkında önerilerde bulunan Nasuh Mahruki ise, “Sağlıklı toplumdan bahsetmek istiyorsak bunun başlangıç yeri sağlıklı birey. Erken yaşta sağlıklı yaşam bilincini aşılayabilmek çok önemli. Beslenme, dinlenme ve egzersiz sağlıklı yaşamın altın kuralları... Epikür’ün söylediği gibi, ‘Bize zevk veren yemeklerin bolluğu değil lezzeti, yaşamın uzunluğu değil kalitelisidir.’ Kaliteli yaşamın da en önemli bileşeni sağlıklı bir bedendir. Sağlıklı birey ve sağlıklı toplum ilişkisini özellikle vurgulamak lazım. Bu konu aynı zamanda bir milli mesele. Sağlıksız bireylerin ekonomiye ve sağlık sistemine maliyeti herkesi etkiliyor. İnsanın eşsiz bir çarpan etkisi var o yüzden insanın sağlığını korumak sadece kişinin değil devletin de gündeminde olmalıdır.” diye konuştu.

Yüzde 35’imiz potansiyel kalp hastası

Yapılan araştırmaya göre toplumun yaklaşık yüzde 35’i potansiyel kalp hastası. Nüfusun yaklaşık yüzde 5’lik bir kesimi, kalp krizi deneyimi geçirmiş insanlardan oluşuyor. Görüşülen kişilerin yüzde 22’si ise kalp krizi nedeniyle birinci dereceden bir akrabasını yitirmiş bulunuyor. Görüşülen zayıf ve normal kilolu kişilerin yüzde 2’si daha önce kalp krizi geçirdiğini belirtirken bu oran fazla kilolu ve obez kişilerde yüzde 6’ya çıkıyor.


Kadınlarda duyarlılık daha yüksek

Toplumun yüzde 43’ü bugüne kadar kalp ve damar sağlığı için kontrol amacıyla bir kalp doktoruna ya da sağlık kurumuna gitmemiş kişilerden oluşuyor. Kadınlar kalp hastalıkları konusunda erkeklerden daha duyarlı davranıyor. Kadınların yüzde 47’si kalp ve damar sağlığı için kontrol amaçlı olarak kontrole giderken bu rakam erkeklerde yüzde 38’e kadar düşüyor. Bugüne kadar kalp ve damar sağlığını kontrol amacıyla bir kalp doktoruna ya da sağlık kurumuna gitme sıklığı zayıf ve normal kilolularda yüzde 33 iken, fazla kilolu ve obezlerde yüzde 50’yi gösteriyor. Bel çevresi kalın olan kişiler yüzde 52 ile bugüne kadar kalp ve damar sağlığını kontrol amacıyla bir kalp doktoruna ya da sağlık kurumuna gitme oranı kalın olmayan kişilerden (yüzde 36) açık ara önde gidiyor.

Sporda “kadının fendi erkeği yendi”

Toplumun 44’ü hiç spor yapmıyor. Bu oran kadınlarda yüzde 50’ye çıkarken, erkeklerde yüzde 39’a düşüyor. Spor yapanların yaklaşık yüzde 9’u yeterli egzersiz yaptığını düşünüyor. Görüşülen kişilerin yüzde 6.4’ü haftada birden daha az, yüzde 13’ü haftada 1- 2 kez, yüzde 23.1’i ise her gün spor yaptığını söylüyor.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.